Naci Koru’nun canlı kalkan itirafı!..
IŞİD terör örgütünün 11 Haziran’da rehin aldığı Musul Türk Başkonsolosluğu’ndaki 49 vatandaşımızdan ses seda yok... Orada olup bitenler hakkında duyduklarımızı ve bildiklerimizi sizlere iletemiyoruz çünkü yayın yasağı var. Ama, buralarda ne oluyor, acılı aile ve yakınları neler çekiyor onları sizlere aktarmamızda engel yok. Ramazan Bayramı arifesinde ailelerin sıkıntı ve endişeleri iyice arttı.. Dışişleri Bakanlığı’nın tutum ve davranışlarından çok dertliler. Sıkıntılarını, biz gazetecilerle paylaşmaya çalışıyorlar.
Şimdi, tam 1 ay öncesine dönmek istiyorum.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru, Musul Türk Başkonsolosluğu’nda rehin alınan Türk vatandaşlarının yakınlarıyla 27 Haziran Cuma günü bir toplantı gerçekleştirdi. O toplantıda Koru’nun ağzından, mimiklerinden umut ışığı bekleyen ailelerin tuttukları notlardan küçük bir özet aktaracağım. Öncelikle şunu belirteyim; toplantıda Koru’yla rehine yakınları arasında oldukça gergin bir hava esmiş.. Geçelim, rehine yakınları ile toplantıda (söz alan vatandaşların adını vermeyeceğim hatta kodlama da yapmayacağım-aht) Naci Koru arasında konuşulanlara;
-Kardeşimle görüştük. Olaydan 5 gün önce durumun riskli olduğundan bahsetmişti. Bunu devlet nasıl bilemedi?
-Acaba bizim evlatlarımız ve kardeşlerimiz üzerinden Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi siyasi bir rant mı bekleniyor?
- Tabii adaylığını açıkladıktan sonra salıverecekler!..
Naci Koru; Arkadaşlar devlete her şeyi deyin ama bunu demeyin.
-Biz devlete demiyoruz. Devletle hükümeti ayıralım.
-Dağdan çocuklarını bekleyenler kadar kıymetimiz yok mu? (Bir anne böyle dedi ve ağladı.) Naci Koru; Ben sizle bilgilendirme toplantısı yapıyorum siz beni suçluyorsunuz.
-Biz sizi suçlamıyoruz Sayın Bakanım, bu söylediklerimizi üstlerinize özellikle de Başbakan’a iletin lütfen.
- Zaten basın yasağı da getirdiniz. Hiçbir haber alamıyoruz.
-Kriz merkezinin tüm açıklamaları “copy-paste” her gün birbirinin aynı.
-Kardeşimin 8 Ağustos’ta düğünü var Sayın Bakanım. Davetiye basamıyoruz. Nişanlısı soruyor. Siz söyleyin ne yapalım. Davetiye basamıyoruz. (Sözler boğazına düğümlendi ve ağlamaya başladı.)
Naci Koru; Tabii haklısınız sizi anlıyorum.
-Benim 8 aylık ve 3 yaşında iki çocuğum var. Ben onları memlekette bıraktım. Ankara’ya kadar geldim, bize hiçbir şey söylemediniz. Biz bunun için mi geldik?
-Bizim yeğenimiz “Ela bebek” rehin alındığında 11 aylıktı, şimdi haftaya onun doğum gününü onsuz kutlayacağız ve o da doğum gününde teröristlerin ellerinde olacak. (ağlayarak...)
-Bu IŞİD’i kimin beslediği, kimin silah verdiği bu TIR’larla gönderilen silahlar, her şey ortada bunlar bizi kahrediyor.
-Sayın Bakanım bunların amacı ne? Niye tutuyorlar?
Naci Koru; Bilmiyoruz.
-Canlı kalkan olarak kullanmak için
olabilir mi?
Naci Koru; Evet olabilir.
(Naci Koru’nun bu cevabı üzerine toplantı salonunda özellikle bayanlardan “ahh” sesleri yükseldi.)
-Biz tahliye edilmekte geç kalındığını düşünüyoruz. Telefonda bize çatışmalardan bahsediyorlardı. Tam olarak tahliye kararı ne zaman verildi?
Naci Koru; Biz kararı onlara bıraktık.
- Peki bu konuda ihmal yok mu, sorumluluk kimde?
Naci Koru; Bu konuyu da araştıracağız. Önce bir sağ ve salim gelsinler de ondan sonra bunu soruşturup ihmal varsa gereken yapılacak
Naci Koru; Bebeklerden birisi hastalanmış, kaldıkları eve doktor getirip bakılmasına izin vermişler.
- Hangi bebek, hangi çocuk?..
Naci Koru; Bilmiyorum!..
- Nasıl olur? Her gün görüşüyoruz
diyorsunuz..
Burada bırakalım!..
Bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum;
Rehinelerin canlı kalkan olarak kullanılabileceğini Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru’nun kabullenişine.. Ve rehinelerin serbest bırakılması ihtimalinin teröristlerin insafına bırakıldığı itirafına..
Rehine aileleri her gün kriz masasını arıyor. Kriz masasındakiler her gün aynı basmakalıp cümleleri kurup, her seferinde rehine yakınlarını medyaya konuşmama konusunda tehdit ediyorlar. Kriz masası görevlilerinin kopya cümleleri yüzünden aileler isyan etmiş durumda ve her gün kavga çıkıyor telefon görüşmelerinde.. Kriz masası görevlileri de artık bıkmış durumda ve aileleri tersliyorlar.
Suud bin Recep Erdoğan’ın danışıklı tezgahı olduğunu düşündüğüm olayda eğer Cumhurbaşkanı seçimine yönelik sürpriz bir şov (!) yapılmazsa, rehine aileleri dünyadan bi haber acı çekmeye devam edecek.