Müyesser'i en iyi kim yazar?
Nihat Genç'i kimse ile tartışmam. O ağabeyim olduğu kadar "İtlerin kimsesizliğimize güldüğü anlarda" her türlü riski alıp "Fikir Meydanı'nda olmaktan asla çekinmedi! Ergenekon, Balyoz, Odatv, Casusluk Kumpasları" yapılırken; "Ateş olmayan yerden duman tütmez!" diyenlere inat gerçekleri savunmaktan geri durmadığı gibi "Sessiz Çığlıklar"da haksızlıklara karşı sesimiz oldu. Nihat Ağabeyim duygusaldır. Kırılgan, naif yapısı vardır. Bu gün muktedir olduğunu zannedenlerin bürokraside işgal ettikleri makamlardaki duruşlarını tek satır yazı ile ifşa edebilecekken "Geçmişin hatırına" suskun durduğuna bakmayın! Her şeyden önce Nihat Genç edebiyatçıdır... Bizlerin günlük yazıları yarın geçerliliğini yitirebilir ama Nihat Ağabey "Asansör" gibi yazıları ile yüzyıl sonra o anı anlatıp, okutabilir.
Hukukumuz çok eski... Kumpas günlerinde yeniden buluştuk. Topu topu bir kaç tv kanalı kalmıştı zaten. Birileri satıldı. Diğeri el değiştirdi falan. Hiç bir karşılık beklemeden yaşanan gerçekleri dile getirmek için mevcut 2 kanalda haftalık programlara başladık. "Sessiz çığlık"larda fotoğraflarını, pankartlarını paylaştığımız kişilerin aileleri bile yok iken onların portrelerini tasvir ederek bir bakıma "Düşünce dünyası"na nefes aldırmaya gayret ettik. İsmi lazım değil. Yazdığım, yayınlamaya korkulan kitaplarıma tereddütsüz "Önsöz" yazdı! Nasrettin Hoca ve Karadeniz fıkraları ile güldürüp, ağlattı. Beş yıl boyunca 230 dan fazla Tv programı yapmışız. O vakit youtube yoktu. Tamamı internette yok. Yakında yükleme görevini üstleneceğim. Nihat Genç "Tek tabanca" kaldı. Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Müyesser Yıldız ve Doğan Yurdakul tutuklandığında, ışıklar içinde uyusun sağlık koşulları yüzünden denetimli serbest bırakılan Odatv Ankara Temsilcisi Kültür ve Sanat dünyamızın penceresi Mümtaz İdil'in sağlığı bozuktu. Merhum Ünal İnanç tanıştırmıştı bizi. Yine de kimse bilmesin "Müstear isimlerle" çok yazıyı kaleme aldım sayesinde... Hepimizin kırgınlığı, küskünlüğü, hayal kırıklıkları olabilir dün ve bugüne dair. Ve hatta haksızlıklarımızda ama Nihat Genç'in Müyesser Yıldız'ın tahliyesindeki o müthiş sahnesini unutamam! Sonrasında "Ağabey-abla muhabbetlerini de"...
Müyesser, 15,5 aylık mahpustan sonra tahliye olduğu günden itibaren "Yeniden tutuklanacağı"nın hesabını hiç ihmal etmedi. Gazeteciliğin en önemli ilkesi olan "Fikri takip"in peşini bırakmadı. Bire bir tanığı olduğum için Nihat Genç ile Müyesser arasındaki hukuku bilirim. "Sen içerideyken seni yazamadığım için çok eksiğim var" deyişinin de tanığıyım. Nihat Genç'in ölümsüz eserleri "Edebiyat Notları, Karanlığa Okunan Ezanlar, Amerikan Köpekleri" gibi 20'den fazla kitabı kütüphanemizin baş ucundadır. Lakin "Son Operasyon" olan Barışlar, Murat, Hülya ve Müyesser'in tutuklanma faciasını kendi üslubunca yüz yıl sonrasında okunacak tarzda yazmaya mecburdur. Şahsi konular, kırgınlıklar, küskünlük, alınganlıklar bir yana Müyesser'i yazmaya şahsen gücüm yetmiyor. Edebiyatçı yanım eksik. Belki fazla duygusalım. Nihat Genç'i tanırım. O ateşten günlerde 60 dk. ya da 90 dk'lık Tv programlar esnasında nasıl terlediğine şahidim. Bir kitap yazmak için kabuğuna çekildiğinde 10 kg zayıfladığını bilirim. Hadi Nihat Ağabey; başta senin oğlun olduğu için hayata yenik başlayan Sevgili Laçin'in çocukları için, Erdem'in, Aybike'nin, İlim'in evlatları için bir an önce tarihe not düş!
Her fırsat da "Ablam ellerinden öpüyorum" dediğin Müyesser'in neden tutuklandığını, niçin içeri de tutulduğunu o muhteşem üslubunla roman gibi, hikaye, şiir gibi yazmak öncelikle sana düşer!
Emri-vaki yaptığımı sanma! Defalarca ima ettim. Beklenti benden yana ama beceremem. Sen en kısa zamanda yazmalısın Nihat Ağabey!..