Mutsuz bankacılar...
Ahmet B.., 27 yaşında, 2 aylık evli , X bankasında müşteri temsilcisi olarak çalışıyor. Mutlu değil. Murat G......, 32 yaşında. Evli bir çocuk babası. Y bankasında ticari hesaplara bakıyor. Mutlu değil. Melahat C....., 25 yaşında, nişanlı, B bankasına yeni girmiş. Üç aydır görevde. Mutlu değil. Liste uzayıp gidiyor. Gelen her elektronik posta, bir diğerinin benzeri. Aralarında çok az fark var.
Ortak noktaları, hepsinin mutsuz olması.
Adamlar haklı. Bir yetkili çıkıp da, on binlerce banka çalışanının hakkını sormuyor. Yabancı hesap kitabı iyi biliyor. Bedava eleman çalıştırmanın keyfini sürüyor. Kârlarını katlıyorlar. Yabancılar tu kaka. Ya bizimkiler. Al birini vur ötekine. Bildikleri tek şey, çok kazanmak için çok sömürmek. Nerede bankacıların sendikaları. Yavru kedi için, PKK için dünyayı ayağa kaldıran sivil toplum kuruluşları. Nerede bankaları denetleyen kurumlar. Ülkeyi yönetenler. Neden, kişi ve kuruluşlar bankaların ayaklarına pranga vurup, emek güçlerini, özgürlüklerini, mutluluklarını çalmaları karşısında suskun kalıyorlar. Para, herkesi susturuyor mu? Bankalarda çalışan kategorisi farklı.
En üstte müdür. Şubeyi kâra geçirmek için, etik kuralları unutuyor. Alt kadroyu ezebildiği kadar eziyor. Doğru deyimle posasını çıkarıyor. Bankacılar, psikiyatrların en iyi müşterisi oldu. Müdür, emir veriyor. “Cumartesi günü herkes 5’er adet kredi kartı müşteri bulacak.” Emir demiri keser. Eleman, kredi kartı vereceği 5 kişiyi bulabilmek için önce çevresini arıyor, sonra da iş yerlerini geziyor. Erken biterse ne mutlu. Müdürün isteği cumartesi yerine gelmezse, pazar günü geliyor. 5 yeni kart müşterisi ile bankaya gelenler daha çaylarını yudumlamadan yeni emir geliyor:
“Yukarıdan emir geldi, bu hafta kredi kartı satışında patlama yapmak zorundayız, üniversiteleri ziyaret edin” .
Elemanlar çaresiz, üniversitelerin yolunu tutuyor. Yalan hazır; öğrencilere; “Bankamız işe eleman alacak, araştırma yapıyoruz” diyorlar. Öğrenci yemi yutuyor, nüfus kimlik fotokopisini verip, kredi kartı başvuru formunu imzalıyor. Bankacıların bu başarısı, yöneticilere yetmiyor. Şefler hemen yeni talepleri sıralıyor: “Bankamızın çıkardığı tahvillerden payımıza düşen miktarı bugün satın.” Hatırlı müşteriler aranıyor; “N’olur beni kırmayın, bugün alın, yarın satın.” Tahvil satmak kolay değil. Çare; şube içinde fon kurmak, tanıdıkların zararını fondan ödemek. Tahvil bitiyor, halka arz devreye giriyor. Müdür ısrarlı; “Bu halka arzdan .....liralık satmak zorundayız. Müşterileri arayıp, halka arzı ballandırın.” Sanki, vatandaş halka arzlardan para kazanmış. Bankacı, daha önce halka arzdan hisse satıp, zarar ettirdiği müşteriye adeta yalvarıyor; “Bu defa kâr edeceksin, zararını ancak böyle çıkarırsın.”
Vatandaş zarar etsin ne önemi var. Nasıl olsa bir defa zarar etti. Varsın bir daha etsin.
Halka arz başarılı olursa banka, dudak uçuklatan komisyon alacak. Yıl sonunda da, banka yöneticileri kârdan pay alacaklar.
Ya o hisseleri tanıdığına, tanımadığına satmak için günlerce yalvaran banka personeli, prangalı köleler. Onlara teşekkür dahi yok.
İnsan haklarını, emeğe saygıyı dillerinden düşürmeyen yabancılar aynı uygulamayı kendi ülkelerinde yapabilirler mi? Ne gezer... Türkiye’de soygun, vurgun ve de emek hırsızlığı serbest. Bankacı, hafta içinde gece 22.00’lere kadar çalışıyor. Evine gittiğinde yemek yiyemeden, eşiyle, çocuğuyla, ailesiyle konuşamadan masada uyukluyor. Hafta sonu işkence bitmiyor. Cumartesi... Pazar... Dahası bayramlarda dahi çalışma var. Bahane hazır; “Kasa tutturulmadan kimse gidemez” .
Kasa neden tutmaz. Üç kişilik iş, bir kişiye yaptırıldığından. Şubeler masraf azaltmak için, eleman çıkartıyor. Hatta, bazı bankalarda tasarruf genelgesi nedeniyle çaycı dahi öğleden sonra geliyor. Müşteri temsilcisi ağırladığı konuğuna, “Çay mı kahve mi içersiniz, ya da soğuk bir şey alır mısınız” diye soramıyor. Sorsa, ocağa inip, çayı kahveyi kendi hazırlayacak. İş kanununa göre; 8 saatin üzeri çalışma için mesai ödenir. Bankalarda iş kanunu geçerli değil. Düzeni kurmuşlar.
Karışan yok, görüşen yok. Bankacının çilesi, işten çıkarıldığında da devam ediyor.
Başka bankada ya da başka bir yerde iş bulması çok zor. Bu gerçeği bankacı kadar yönetici de biliyor. Herkesin bildiği gerçek ise, gerçekliğini kaybedip, bankacı çilesine dönüşüyor. Bankacı isyan ediyor. Sesi çıkmıyor. Karabasanlardan, hayal kuramıyor. Çocuğuna, eşine, ailesine vakit ayıramıyor. Bankanın kârı. Bankacının mutsuzluğu artıyor.