Mustafa Kemal'in annesi
Hayatta karşılıksız seven yegane yaratık annedir.. Annemi yitireli 2 yılı geçti. Alışamadım. Hele annelerin mektupları gelince tutamıyorum kendimi, özgür bırakıyorum göz yaşlarımı. Gündeme dair çok şey var yazılacak ama İkbal Annenin mektubunu yayınlamazsam affedemeyeceğim kendimi. Genç subayların durumunu defalarca yazdım. Önümüzdeki hafta sonunda yayınlanacak kitabımda detayları var. Gelin bugün bu mektubu içerideki masum oldukları kadar madalya hak eden askerlerimizin sesi olarak okuyalım:
***
"Yavrularımız insanlığını unutmuş, darbe girişimini planlayan ve uygulamaya koyan kişilerce kaos ortamına sürülerek kanlı çuvalın içine atılmış hayatları zindana çevrilmiştir. Sadece yavrularımız değil biz yakınları da o çuvalın içine tıkılmış üzerine de ölü toprağı serpilerek nefes almamız da engellenmek istenmiştir. Bir anne baba olarak evlatlarımızı yetiştirirken dürüst, çalışkan korumacı ruhlu, bir görev verildiğinde sorumluluğunu bilen birey olmaları için çaba sarf ettik. Bunda da başarılı olduğumuza inancım tam. Şu an yaşadığımız olay hariç evlatlarımdan yana en ufak bir üzüntüm olmadı. Çevresinde sevilen takdir edilen parmakla gösterilen birey oldular. Ama şimdi kendi kendime keşke çocuğuma biraz da oğlum kurnaz ol. İş bilen ol. Rüzgâr nereye eserse oraya dön. Bazen kaypak ol. Öyle çok çalışmana gerek yok işini bil. Biraz da alavere dalavere ile dümen çevir deseydim belki de yavrum da sorumluluk duygusuyla kışlasını koruyacağına, kurnazlık yapıp depoda veya başka bir yerde saklanarak sabahı bekler, sabah da gizlice evine kaçardı. Oysa o gece tabur nöbetçi subayı olan evladım kışlaya saldırı olabilir bilgilendirilmesiyle manipüle edilmiş, kışlasını korumaya çalışmış, Daha sonrasında Taksim'de teröristlerce zor duruma düşürülen personele yardım amaçlı kışla dışına çıkartılmış, yine de korumacı ruhu sayesinde arkadaşı ile beraber emrine verilen Mehmetçiklerin burnu bile kanamasına sebebiyet vermeden merkez komutanlığınca kışla olarak kabul edilen Beşiktaş askeri lojmanlarına götürmüşlerdir.
Ne yazık ki tüm duruşmalarda mahkeme heyetinden talep edildiği halde merkez komutanlığınca ceride defterine işlettirilen belge temin edilememiştir. Biz kendi imkânımızla elde etmek istedik ne yazık ki sağolsun yetkililer sanki vebalıymışız gibi en ufak bir yardımda bulunmamıştır. Bir tek "önce insan sonra komutan" olarak kalan 3. Ordu Kurmay Başkanı Albay Fatih İlhan oğlum eski Üsteğmen Mustafa Kemal ve eski Üsteğmen Emrah'ın avukatlarının bilgilendirmesiyle "nasıl olur çocuklar bizim emrimize göre hareket ettiler" diye tanık olarak mahkemeye gelmiş, mahkeme heyetince tanıklığı reddedilmiş, yine de tanıklığını yazılı olarak yaparak insani vazifesini yerine getirmiş, gerçek komutanlığını göstermiştir. Hatta bir ortamda oğlum ve arkadaşının avukatları tarafından 3. Kolordu komutanı Erdal Öztürk'e de durum izah edilmiş Sayın Öztürk de bu duruma şaşırmış, hâlâ tutuklu olduklarına üzülmüş ancak üzülmekten öte bir şey de yapamamıştır. Hasdal kışlası 3. Kolorduya bağlı bir tümendir. Evladım ve arkadaşının emrindeki Taksim takviye ekibi "kışlaya dönün yazılı emrinden önce" kendi muhakemeleriyle Taksim'e değil Beşiktaş askerî lojmanlarına gitmiş Merkez Komutanlığı ile irtibat kurulmuştur. Ancak bu olayda tüm erler komutanlarının iradesini takdir ettiği halde İstinaf'a gönderilen gerekçeli kararda halkın engellemesi sonucu Beşiktaş lojmanına sığınmış ve polise teslim olmuşlardır deniyor. Oysa ki 55 er ve personelde G3 piyade tüfeği var. Kaos yaratacak güç ellerinde bulunuyorken, karşıdan gelen taciz ateşiyle yakıt hortumu delinmesine, oğlumun yanında bulunan Uzman Nuh Çetinerin miğferine kurşun isabet etmesine, halktan bazılarının kamyon kapısını açarak oğlumun kolunu çekiştirip silahını almak istenmesine rağmen ne personel ne de erlerden kimse halka veya polise ateş etmemiştir. Yalnızca halkı dağıtıp yol açmak amaçlı havaya ateş edilmiştir.
Sayın Demirağ, düşünün ki bu olay savaş ortasında cereyan etmiş olsun oğlum ve arkadaşının emrine verilen 2 Astsubay, 1 Uzman ve 55 er büyük sorumluluk ve özveriyle canı pahasına 2 üsteğmen tarafından hızla olay yerinden uzaklaştırılmış güvenli bölgeye götürülmüştür. Sırf bu davranış bile sorumluluk, cesaret, soğukkanlılık gerektiren bir meziyet ve ödül alınması gereken bir durumdur. Çünkü böyle karışık durumda en ufak bir hata, zafiyet erlerin, personelin ve kendilerinin linç edilmesine, halkın da yaralanmasına veya hayatını kaybetmesine sebebiyet verebilirdi. Şu an gerekçeli karar istinafta incelenmeye alınmıştır. Ama inanın gerekçeli karar tamamen istinafın onaması üzerine kurgulanmış, tüm ifadelerin leyhe olan kısımları çıkartılmış aleyhe olan yönleri abartılarak aksedilmiş yazı müsveddesinden ibarettir. Onanarak Yargıtay'a gönderilmesi muhtemeldir. İnşallah yanılırım, bir sürpriz olur da yetkililer sapla samanı ayıracak melekeyle, vicdanla hareket eder, hiç olmazsa 55 Mehmetçiğin komutanlarını koruyucu ifadeleri ve canı hatrına olumlu karar verirler.Yaşadığımız kâbus dolu bugünlerde benim de bir anne olarak tek haykırışım yazılarım. Çünkü ancak öyle yüreğimdeki yangına su dökebiliyorum. Umarım beni anlayışla karşılar haykırışlarıma hak verirsiniz. Saygılarımla...."
İkbal Kütahya