Mülkiyet hakkımız tehdit altındadır
Anayasa’nın 35. maddesi Mülkiyet Hakkı’nı düzenliyor. Bu maddeye göre “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.’’ Öte yandan Anayasa’nın 46. maddesi de kamulaştırmanın “Kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılığını peşin ödemek şartıyla” olacağını öngörüyor.
Bu maddede yer alan “Kamu yararı” yasalarla ve kamu kurumlarının, özellikle de belediyelerin haksız uygulamaları ile istismar ediliyor. Söz gelimi, bir arsa imar planında yeşil alan olarak ilan ediliyor. Bu arsanın beş yıl içinde kamulaştırılması gerekiyor. Ancak belediye bu alanlarda ödenek yok diyerek kamulaştırma yapmıyor. Danıştay 6. Dairesi’nin de “Şartları oluşsa bile mahkeme kararı ile idare kamulaştırmaya zorlanamaz” şeklinde kararı var. Yine kamulaştırmaya zorlamada, Yargıtay’ın da İdare Mahkemelerinin yetkili olduğuna dair yeni bir kararı var. Ne var ki İdare Mahkemelerinin de henüz yeni bir içtihadı oluşmadı. Belediyelerin imar planlarındaki yeşil alan yetkisi, vatandaşın taşınmazına devletin karşılıksız olarak el koyma şekline dönüşüyor.. Yetmedi, belediye yöneticileri bu arsayı yakınlarına veya işbirlikçi birilerine, yeşil alan olduğu için düşük fiyattan aldırıyor. Sonra yeni bir imar planı ile aynı arsaya imar verip, spekülatif kazançların yolunu açıyor.
Yine bir bakıyorsunuz Karayolları arsanızın bir kısmına el atıp, yol geçirmiş. Eğer mahkemeye vermezseniz, devlet üstüne yatıyor. Ne Anayasaya ne de mülkiyet hakkına saygı gösteriyor. Oysa ki yasa, kamu kurumları “Taşınmaz malları, bedellerini nakden ve peşin olarak ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler” diyor.
Maalesef Türk hukukunda kamulaştırmasız el atmaya karşı etkili hukuksal yollar olmadığından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bu konuda sıklıkla başvuru yapılmaktadır.
İmar kanunun 18. maddesi ise evlere şenlik... Bu madde şöyledir.
“İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakati aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re’sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir.”
Belediyelerin 18. madde uygulaması ile, bir bakıyorsunuz arsanız elden çıkmış... Yerine ya bir arsa vermişler veya bir başkasına sizi ortak yapmışlar. Bu madde belediyeler tarafından sürekli istismar ediliyor. Söz gelimi Akdeniz’de bir belde belediyesinin turistik bir tesisin arsasını bölerek bir başkasına verdiğini görmüştüm.
Kamu yararı, temel hakların sınırlandırılmasında başvurulan başlıca nedenlerden biridir. Yasama faaliyetlerinin ana amacı ve sonucudur. Ancak kamu yararı bu şekillerde dolaylı yollardan istismar edilirse ve tartışmaya açık olursa, her zaman kamu kurumları tarafından bahane edilip, mülkiyet hakkı tehdit altında olacaktı. Bu durumda toplumun kamuya, devlete olan güveni sarsılacak ve toplumsal huzur bozulacaktır... İnsanlık tarihinde, mülkiyet hakkı her zaman belirleyici olmuştur. Söz gelimi, Marksist sistemde kişinin mülkiyet hakkı yoktur. Ortak mülkiyet esastır.
Türkiye’de mülkiyet hakkının sınırlanmasında istismarların önlenmesi ve bir an önce kamu yararı kavramına açıklık getirilmesi gerekiyor.