Muhasebe üstüne
“10 Kasım Muhasebesi” başlıklı yazım sizlerden çok değerli ilgi gördü. Gelen mesajlar içerisinde “şu konulara neden yer vermediniz?” diyen haklı talepleri karşılayacak bir yazı dizisine ihtiyaç var. Fikir ve düşünce yazıları hiç şüphesiz sade takdir almaz, aynı zamanda tenkide de muhatap olur. Benim için tenkit getiren mesajlar takdir getirenler kadar değerlidir.
Önce “Atatürk Milliyetçiliği”nden başlayalım. Atatürk devamlı olarak “Türk Milliyetçisi” olduğunu vurgulamış ve kendisine has bir milliyetçilik düşüncesi, felsefesi iddia etmemiştir. Atatürk Milliyetçiliği tabirini ilk defa Turan Feyzioğlu ifade etmiş ve 1982 anayasasına bu kavram girmiştir. Atatürk Milliyetçiliği çok defa İnönü’nün Atatürk’ün düşünce ve uygulamalarına getirdiği değişmeleri anlatan bir ifade olmuştur.
Türk dili konusunda Atatürk, uzun süre çalışmıştır. Onun dil anlayışının en güzel belgesi, meclis kürsüsünde 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında bizzat okuduğu Nutuk’tur. Kendi türünde Türk Edebiyatının şaheserlerinden olan Nutuk, O’nun Türk diline hâkimiyetini, bu dili ne kadar güzel kullanabildiğini gösteren bir belgeler bütünüdür. Ayrıca o dönem kurmay subaylarının kültür düzeyini mükemmel ifade eden bir eserdir.
Atatürk, devletimizin temeli olarak milliyetçi düşünceyi esas almıştır. Bu prensip devlet yapısında ve “insan yetiştirme düzenimizde” tavizsiz uygulanmıştır. Türk milleti ve Türk milliyetçiliği üzerinde çok derin ve güçlü bir inanışa dayanan sözlerini O’ndan sonra aynı dirayetle dile getiren bir devlet adamımız ne yazık ki olmamıştır. Atatürk, büyük bir milliyetçidir. Asla ırkçı değildir. Emperyalizmin her türlüsüne karşıdır. Ülkemizi, işgal etmiş yabancı okullardan tamamen kurtarmıştır. Ne yazık ki kendisinden sonra gelenler, işi tamamen tersine çevirmiştir.
Atatürk, milletin Kur’an’ı daima saygıyla dinlemesini ve manasını da öğrenmesini istemiştir. 21 Şubat 1925 tarihli TBMM oturumunda Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) bütçesi görüşülürken verilen bir önerge ile Kur’an’ın Türkçe çeviri ve tefsirinin yapılması için 20 bin liralık ek ödenek konur. D.İ.Başkanlığı Kur’an’ın tercümesini Mehmet Akif’e, tefsir işini de Elmalılı M.Hamdi Yazır’a verir. M Akif manevi sorumluluk duygusuyla bu işten affını ister. Hem tercüme hem de tefsir M.H.Yazır’a kalır. Böylece Yazır’ın hazırladığı “Hak dini, Kur’an dili, Yeni Mealli Türkçe Tefsir” adlı 9 ciltlik meal ve tefsir Atatürk’ün de maddi ve manevi yardımı sonucu yayınlanmış olur. Ayrıca yine Atatürk’ün istek ve desteği ile Ahmed Naim ve Prof.Dr.Kamil Miras tarafından hazırlanan Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi adlı 12 ciltlik hadis tercümesi de aynı tarihlerde neşredilir.
Bugünkü Türkiye’nin her konuda içine sürüklendiği kutuplaşma Atatürk konusunda akıl almaz yönlere gidiyor. Gelişmelere objektif bakanlar için; yemek meclislerinde daima birkaç ilim adamıyla birlikte olmak devrinin önemli fikir, düşünce ve sanat adamlarını mebus yapmak, şükrânla karşılanması gereken O’na has tutumlardır. Atatürk geleceğe sağlam bir geçmiş bilgisi ve bilinciyle yönelmek istiyordu. Tarih kongreleri, Dil Kurultayları Kur’an’ın tercüme ve tefsiri Yüce Peygamberimizin sözlerinin Türkçeye tercümesi bütün bu işler için ülkenin en iyi yetişmiş insanlarından destek alınması bana göre fevkalade saygıya lâyık davranışlardır.
Düşünce hayatımızın büyük değerlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar, bize ışık tutan aşağıdaki satırlarda derdi ve dermanını çok güzel ifade buyuruyor: “Bizim için asıl olan miras, ne mazidedir, ne de garptadır; önümüzde çözülmemiş bir yumak gibi duran hayatımızdadır. Onu yakaladığımız, onun meseleleri üzerinde durduğumuz, onlarla yoğrulduğumuz, bu meseleleri fikir hayatımızın yol uğrakları gibi değil, temeli olarak kabul ettiğimiz zaman, tarihin ve hususi coğrafyamızın bize yüklediği büyük role erişeceğiz. O zaman devamın zinciri tekrar içimizde bağlanacak ve bu çehreyi teşkil eden hayat çerçevesi ile kendimize layık yeri alacağız. Birbirini anlamayan iki âlemin ortasında bir düğüm noktasında yaşamış olmanın bize yüklediği zahmetler, o zaman gerçek ve ön safta hayatın nimetleriyle ödenecektir”.