Muhalefete öfke patlaması!

Ne diyordu MHP, seçim sloganında?

-Sen bilirsin Türkiye?

Yani "Karar senin, sen ne yapacağını bilirsin, bizim sözümüzle hareket etmene gerek yok. Senden iktidar talebimiz de yok. Artık kimin iktidara layık olduğuna sen karar ver."

Bir de "öfke patlaması" beklentisi vardı!

Devlet Bahçeli, "10 Mart'tan bugüne kadar seçim faaliyetleri için her türlü gayreti gösteren insanlarımız oynanan oyunların farkına varmış bu oyunları sessizce bozmak için de sabırlı olmuştur. Ama bu sabrın altında bir sessiz öfke yatmaktadır. Bu sessiz öfke bir yerde patlayabilecektir. İnşallah bu patlama 1 Kasım günü sandıkta olur. Sandıkta böyle bir öfkenin patlaması Türkiye'de tahmin edilen ve ısrarla halkımıza kabul ettirilmek istenen seçim sonuçlarını kökünden değiştirebilir" diyordu.

***

Gerçekten de AKP, koalisyon kurdurmamasına rağmen suçu CHP ve MHP'nin üzerine yıkarak yeni bir seçim zaferi kazandı! Aslında 7 Haziran gecesi, Devlet Bahçeli, seçim sonuçlarını yorumlarken de öfkeliydi ve "ana muhalefet olacağım" diye tutturmuştu. "15 Kasım'da seçim"i de ilk olarak o telaffuz etti. Gerçi seçim tarihi 15 gün daha öne çekildi ama zaten 3 Kasım 2002 tarihini veren ve AKP'yi ilk olarak tek başına iktidar yapan seçimi Bülent Ecevit ve Mesut Yılmaz'a zoraki kabul ettiren de Bahçeli idi.

Aslında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gösterilen ortak adayın niteliği yüzünden CHP ve MHP'ye güven büyük ölçüde sarsılmıştı. 7 Haziran'dan sonra da Meclis Başkanlığı için MHP'nin aynı kişiyi aday göstermesi, CHP'nin de Tayyip Erdoğan'ın emrivakisine boyun eğmesi, bu iki partinin birlikte sorumluluk alamayacağı algısını kesinleştirdi.

Kendilerine verilen toplam 19 milyon oya rağmen bir başkan seçerek Meclis'i çalıştıramayan, dolayısıyla yolsuzlukları hemen gündeme getirip hesap soramayan iki partiye öfke birikmeye başladı.

***

CHP hem eylemde hem söylemde kendi kuruluş felsefesine aykırı hareket ediyor, MHP ise söylemde çizgisini korumakla birlikte eylemde hep AKP'ye yarayacak tutumlar takınıyordu.

Bunlara ilaveten iki parti halkın en çok beğendiği kadrolarını itip kakarak, tasfiye ederek yine kendi felsefelerine hiç uymayan adaylarla halkın karşısına çıkıyordu. CHP, "ulusalcı" milletvekillerini büyük ölçüde partiden bile atarak, büyüme potansiyelini kendi elleriyle durduruyordu. Gerçi, CHP'nin oy oranını biraz artırdığı söylenebilir ama bu artışın hiçbir derde deva olmadığı belli. AKP, yeniden tek başına iktidar olduysa, bunda en büyük sorumluluk tek başına iktidar alternatifi oluşturamayan CHP'dir. CHP'nin oylarını artırdığı yerler zaten birinci parti olduğu Trakya, Ege ve Akdeniz sahillerindeki illerdir. Geride kalan illerin büyük çoğunluğunda ise CHP oylarında azalma vardır.

MHP'nin tasfiye ettikleri de parti dışından "genel başkan adayı" olarak bakılan önemli isimlerdi.

AKP ise kendi hatalarından ders çıkarıyor, rakiplerinin hatalarını anında değerlendiriyor ve en azından, "Biz gidersek bunlar Türkiye'yi yönetemez, daha kötü olur" kabulü oluşturuyordu.

"Biz gidersek Toroslar gelir", yani "yargısız infazlar yeniden başlar" mesajı sadece Güneydoğu'ya değil bütün Türkiye'ye idi.

Sonuçta, AKP oylarını yüzde 8 artırdı, CHP aynı oranda kaldı. MHP yüzde 4 HDP yüzde 3 oy kaybetti.

Seçimden hemen önce, TV5'de çalışan gazeteci bir arkadaş, AKP iktidarının çözüm sürecini buzdolabına kaldırarak terörle mücadele başlatmasını, Tayyip Erdoğan'ın cemaate ve Doğan medyasına karşı girişimlerini halkın büyük kısmının takdir ettiğini, CHP ve MHP'nin ise hem terörle mücadeleye yeteri kadar destek vermediği hem de cemaati ve Doğan medyasını desteklediği algısının yaygınlaştığını, dolayısıyla AKP'nin seçimleri açık ara kazanacağını söylemişti..

***

Neredeyse bütün anket şirketleri bu defa yanıldı. Yandaş şirketler bile AKP'nin oyunu en fazla yüzde 44 olarak verirken, yüzde 49'a en yakın tahmini yüzde 47 ile sadece Adil Gür verebildi.

Tabii Adil Gür'ün anketi, anketlerin yayınlanmasının yasak olduğu son günlerde ortaya çıktı. Yasak olmasına rağmen yayınlayanlar oldu.

Ne diyelim; "Sen bilirsin Türkiye!"

Yazarın Diğer Yazıları