MİT Kanunu Erdoğan’ı vuracaktır!
MİT Kanunundaki son değişiklikler üzerine hemen herkes bundan Erdoğan’ın kazançlı çıkacağını, bundan böyle Başbakanın istemediği kişi, şirket ve siyaset erbabını MİT’in ilgi alanı içersine aldırıp defterini dürebileceğini söylüyor ve:
“-Muhaberat devleti oluyoruz” diye çır çır çırpınıyor!
Bunların tamamı doğrudur, olabilir.
Lâkin bütün bunlar doğrunun yalnızca bir parçası.
Aynı doğrunun diğer bir parçası var ki, işte o, MİT’e verilen yeni yetkilerin Erdoğan’ın başına bir gün mutlaka belâ olacağıdır. Evet, son değişiklikle MİT Cumhurbaşkanı, Başbakan ve milletvekillerinden daha kalın bir “dokunulmazlık zırhına” büründü. “Millet devlet için değildir, devlet millet içindir” diye diye tam sekiz seçim kazanan Erdoğan’ın PKK’yı legalleştirmek dâhil, hukuken çok ağır olan pek çok suçu legal hale getirmek için gele gele geldiği nokta, “Devlet de millet de MİT içindir” oldu çıktı.
Tabi iktidar, “Hayır, MİT’in görev alanları kanunla sınırlandı, MİT bu kanunla hesap verir hale geldi” savunmasını yapıyor ve gerekçe olarak da, TBMM bünyesinde kurulacak olan, “Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu”nu gösteriyor. MİT Kanununda yapılan değişiklikle MİT Müsteşarlığı tarafından yürütülen devlet istihbarat hizmetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Mali Suçlar Araştırma Kurulu Başkanlığı tarafından yürütülen istihbarat faaliyetler İçişleri Bakanlığı ve MİT Müsteşarlığı’nca Başbakanlığa gönderilecek.
Okuyunca ne kadar güzel bir kanun diyesi geliyor insanın. İyi de, MİT’in bu kurumlardan aldığı bütün bilgileri İçişleri Bakanlığı’na ve Bakanlık kanalıyla Başbakan’a göndereceğine kim kefil? Ya (çeşitli saiklerle) hükümet ve Başbakan hakkında dinlemelere takılan bilgiler, ihale dolapları bir yerlerde arşivlenirse!
Kurulacak olan “Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu” 17 kişiden oluşacakmış ve bu komisyona Meclis’te gurubu bulunan siyasi partiler temsil oranlarınca üye vereceklermiş. Tamam, komisyon siyasi partilerin verdikleri üyelerle kuruldu.
İyi de, bu ne işe yarayacak?
Hiçbir işe yaramayacak, çünkü yeni kanun bu konuda bakınız ne diyor:
“Komisyon çalışmalarına ilişkin bilgi ve belgelerin saklanmasında ve korunmasında gizlilik esas olacak. Komisyon görüşmelerine katılan ve bu görüşmelere herhangi bir şekilde vakıf olanlar, komisyon çalışmaları ve görüşülen konular hakkında hiç bir açıklama yapamayacak, bunları sır olacak saklayacak.”
Yani efendim bir hukuksuzluk varsa mahkemeye gidilemeyecek.
Daha da beteri aynı kanunun şu hükmü:
“Devlet sırrı niteliği taşıyan, gizliliği yüksek bilgiler raporlarda yer almayacak.”
Yani bu bilgilerden komisyon üyelerinin hiç haberi olmayacak, olmayabilecek.
İyi de, neyin “devlet sırrı” ve hangi bilginin “gizliliği yüksek bilgi” olduğuna kim karar verecek?
Tabii ki MİT.
O zaman bu komisyonun ne hükmü kalıyor?
Siz bu kadar zırh altına alınmış bir teşkîlatı Mecliste Komisyon Kurarak denetleyebilir misiniz?
Denetleyemezsiniz, denetleyemeyeceksiniz. Siz denetleyemeyince MİT’in yaptığı devletin başına iş açacak her faaliyet erinde geçinde Türkiye’ye fatura edilecek, bunun bedelini de MİT yöneticileri değil kendi eliyle zırha büründürdüğü İktidar(dakiler) ödeyecek..
Dememiz şu ki başında “Millî” bulunan Millî Eğitim Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı gibi Millî İstihbarat Teşkilâtı da siyasetten uzak tutulması gereken güzide kuruluşlardır. Son MİT Kanunu buram buram siyaset kokmaktadır.
Ne diyelim...
“Hayırlı olur inşallah” diyerek yutkunalım. Bakalım tarih neler söyleyecek, kimleri haklı çıkartacak?