Mısır bir laboratuvar ise!

“Sisi” denen “satılmış” ABD ve İsrail’le el ele vermiş, kendi halkını katlediyor.
Kökleri İsrail devletinin tarihinden 20 yıl kadar eski olan(1928) İhvanı Müslim geleneğinin mevcut lideri Mursi’nin hayatı da tehlikede.
Oysa o güne kadar o koltukta tuttuğu Hüsnü Mübarek’i paçalarından tutup darağacına doğru sürükleyerek o Mursi’yi Mübarek’in koltuğuna aynı ABD-İsrail ikilisi oturtmamış mıydı?
İşte bütün insanlığın ve özellikle Türkiye’yi yönetenlerin görmesi gereken tarihî hakikat budur. Bu hakikat “tarihî” dir çünkü kökleri Avrupa, Afrika ve Anadolu’dan 22 milyon kilometrelik Osmanlı, Asya içlerinde 5 milyon kilometrekarelik Müslüman Babür Türklerini kazıyan bu “zihniyet” tir. Bu senaryoyu Papalık ve Siyonizm yazmış ve bu onlar için bir “Din-imân” halini almıştır. Evet, onlar için din budur ve kendilerince sürekli “cihat” halindedirler. Böyle olduğu içindir ki onlar için Müslüman’ın malı da, kanı da, namusu da helâldir. Onlar bizi ibadet aşkıyla öldürür, ibadet aşkıyla sömürür, onlar bizim namusumuzu da ibadet yapıyoruz zihniyetiyle kirletirler.
Acı olan, bu gerçeği Müslüman’ın bilmemesi, görmemesidir. Bilmediği, görmediği için de kendi halkını ABD ve Siyonizm adına katleden Sisi’ye Arap monarşisi ânında 12 milyar dolar aktarabilir. Çünkü Arap monarşisi için “din” İslâm olmaktan çıkmış, İslâm’ın yerini “saltanat” almıştır.
Ortada bir tiyatrodur oynanıyor. Müslüman Müslüman’a katlettirilirken sevinçle ellerini ovuşturan Siyonizm-Haçlı ittifakından “Kör müsünüz” diye olup bitenleri “görmeleri” bekleniyor; “Nerede Avrupa değerleri” diye “merhamet” umuluyor. Oysa onlar Tahrir ve Adeviyye Meydanı’nda tam da “inançlarının gereğini” icra etmekteler.
Bunu göremeyenlerden biri de maalesef Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Görüyorsunuz, “Adeviyye Meydanı’ndakiler Gezi Parkı’ndakiler gibi Vandallık yapmamışlardı” diyor, diyebiliyor. Hâlâ, Türkiye bir Mısır olmadı ise bunu Gezi’de toplanan ve tavsiyelerine kulak asmayarak Gezi eylemcilerini öldürmek için sokaklara dökülmeyen AKP taraftarlarının değil, kendi başarısı zannediyor. Gezi’de birkaç “Vandal” çıkmış, Erdoğan’ın aklına uyan bir iki “palalı” ve “sopalı” can yakmış olabilir; amma millet bu akılları değil, sağduyusunu dinlemiş, Türkiye de işte bu sebeple Mısır’laşmamıştır.
Tıpkı neredeyse 40 yıldır süren PKK isyanı karşısında Türk’ün Kürt’ü, Kürt’ün Türk’ü kırmaması, kardeş olduklarını bilmeleri gibi. Amma Erdoğan hâlâ bir basiret bağlanması içerisinde. Sisi’nin katliamlarını eleştirirken AB’ye, Sisi’ye yardım eden Arap ülkelerine demediğini koymadı amma gelin görün ki ne ABD’ye, ne İsrail’e iki çift laf edebildi?
Niye?
Çünkü “Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanlığı” bu iki güce laf söylemesine ve bu iki gücün Müslüman’a ait ne varsa el koyması ile kirletmesin önünde en büyük engel. Sisi de ABD’nin dediğini yapıyor, “Obama’nın sesini özleyen” Sayın Erdoğan da ABD’nin dediğini yapıyor. Peki, ABD kimin dediğini yapıyor? Tabii ki İsrail’in.. Zaten bunu gizlemiyor, açıkça söylüyorlar.
Mısır bir laboratuvarsa Türk halkının ve Türkiye’yi yönetenlerin Tahrir ve Adeviyye Meydanı’na tarihin aklı ve İslâm’ın basireti ile bakmak gibi bir ihtiyaç ve mecburiyetleri var. O zaviyeden bakınca Öcalan’la sürdürülen “müzakere” ler ve Suriye’ye karşı takınılan tavır da bambaşka görülecektir.

Yazarın Diğer Yazıları