“Minarenin balkonu!”
Nobel Edebiyat ödüllü Orhan Pamuk’un romanlarından birinde, “İmam ikindi namazı saatinde caminin balkonuna çıkarak ikindi ezanını okudu” şeklinde bir cümle kurmasını İlber Ortaylı, “Namazın saati olmaz, vakti olur. Saat ve vakit ayrı kavramlardır. Minarenin balkonu olmaz, şerefesi olur.. (...) Ezanı imam değil müezzin okur...” diyerek sigâya çekmiş.
Sen hem Nobel ödülü sahibi olacaksın hem içinde yaşadığın milletin en temel kültürüne bu kadar bigâne kalacaksın... Bu ayıp yalnızca ona değil onu bu günlere getiren herkese yeter de artar bile.
Gelin görün ki bu kişi Nobel almış bir yazar olarak Çin’den Amerika’ya kadar her yere dâvet ediliyor ve gittiği yerde Türkleri, Türkiye’yi anlatıyor.
Kendisi ve Türkiye adına ne büyük bir tâlihsizlik.
Başlık baslık
Bir o olsa neyse diyeceğiz... Türkiye Orhan Pamuklarla dolu maalesef..
Siyasal son sınıfta okuyan bir kız çocuğumuz Kenan Işık’ın sunduğu bilgi yarışmasında parlamentonun diğer adının Yüce Divan olduğunu söylemiş. İnsan kahroluyor. Aynı okulda okuyan bir başka kızımız da bir başka yarışmada Ayasofya’nın Mimar Sinan tarafından yapıldığını söylemişti. Üstelik bu kızımız doğma büyüme İstanbulluydu. Üstelik bu çocuklar “Atatürkçüyüz” diyor ve böyle demekle Atatürk’e en büyük hakareti yapmış oluyorlardı da farkında değillerdi.
Şunu herkes çok iyi bilmeli ki; mensubu olduğu milletin tarihini bilmeyen, kültüründen bîhaber olan kişi, makamı, titri ne olursa olsun ve çuvallar dolusu ödül almış bulunsun o asla bir “aydın” bir “münevver” değildir. Dünya da zâten onu öyle görmez, öyle görüyormuş gibi yapar, lâzım olduğu yerde değerlendirir... Üstelik Orhan Efendi de “aydın olmadığını” hem bu tür gaflar yaparak, hem sıcak hâdiseler hakkında görüş belirttiğinde söylediği sözlerle itiraf edip duruyor.
Başlık baslık
Biliyorsunuz NATO Libya’ya girdi, Kaddafi’yi devirdi. İsyancılar Kaddafi’nin ölüsünü tekmelediler, komadaki adamın arkasından sopa soktular. Pamuk Efendi de Beşşar Esad’a, “Çek git, yoksa sonun Kaddafi gibi olur” diyebildi. Bir “aydın olarak” Pamuk’un Beşşar’ın sonunu Kaddafi gibi görmeyi temenni etmesi nasıl bir şey ise aynı Pamuk’un, “Türkler bir milyon Ermeni’yi kesti” demesi de işte öyle bir şeydir...
“Minarenin balkonu” diyen kişilerin Nobel aldığı, İstanbul’da doğma büyüme Siyasal Bilgiler mezunu gençlerin “Ayasofya’yı Mimar Sinan yaptı” demeleri, Türk Milli Eğitim sisteminin NATO eliyle ABD’li ajanlara, misyonerlere teslimî ile olmuştur ve bunun en büyük müsebbibi de İsmet İnönü’dür.
Pamuk’la ilgili son bir söz.
Diyelim ki Orhan Efendi “Minarede balkon” olmayacağını bilmiyor. Yahut biliyor da romandaki kahramana öyle söyletiyor. Pekiyi kurduğu, “İmam ikindi namazı saatinde caminin balkonuna çıkarak ikindi ezanını okudu” cümlesi, Nobel Edebiyat Ödülü almış bir yazarın kuracağı bir cümle midir?
l. Bu cümlede iki defa “ikindi” demeye gerek var mı?
2. Hatta aynı cümle “namaz” kelimesi bile kullanılmadan kurulamaz mı?
Pamuk’un bütün romanları işte böyle içinden çıkılmaz cümlelerle doludur. Öyle olduğu içindir ki Orhan Pamuk, Türk edebiyat tarihinde haklı olarak, “En çok satan amma en az okunan romancı” olarak yer almıştır.
Türkiye için daha da acısı, siyasetin Orhan Pamuk’larıdır...
Onlar da Orhan Pamuk gibi tarihle ilgili, aslı astarı olmayan şeyleri gözleri ile görmüş gibi anlatırlar...
Orhan’ın referansı Nobel ise onların referansı Nobel’den de etkili olan ve fakat anlattıkları hâdiselerle uzak yakın en ufak bir referans vermeyen “din” dir...
Orhan Pamuk’un çok satıp az okunması gibi siyasetin Orhan Pamukları da çok oy alırlar amma gerçek niyetleri kolay kolay okunmaz, okunamaz.
Her şey anlaşıldığında ise ne minare kalmıştır, ne şerefe, ne Ayasofya!..