Milliyetçilik ve Ulusalcılık Arasındaki Farklar
Son yıllarda siyasetimizdeki önemli kavramlardan birisi de ulusalcılıktır. Ulusalcılık kavramını üretenler ve kendilerini tanımlamakta kullananlar Türk siyasetinde sol gelenekten gelen ancak özellikle Türkiye’nin AB tam üyeliği sürecinde milli çıkarlarının ağır şekilde tehdit edildiğini düşünenlerdir. Ulusalcı söylemin belirdiği ilk günlerde kullandıkları söylemler Türk milliyetçilerinin kullandığı bazı söylemler ile benzeştiği için kısa bir şaşkınlık/karışıklık yaşanmış olmakla beraber kısa zamanda Türk milliyetçileri/ülkücüler ile ulusalcılar arasındaki farklar çok belirgin olarak ortaya çıkmıştır.
Ancak, muhafazakâr demokrat ve liberal çevreler özellikle Türk milliyetçilerini ve Ülkücü Hareketi karalamak için Ülkücü Hareketi ulusalcı olmakla suçlamışlardır ve suçlamaktadırlar. Bu yazımızda bu propaganda içerikli saldırıları bir tarafa bırakarak, Türk milliyetçiliği/Ülkücü Hareket ile ulusalcılık arasındaki temel farkları ortaya koyacağız.
1) Ulusalcılık akımını savunan çevrelerin tarihsel/ideolojik kökeninin merkez soldan marksizme kadar uzanan geniş bir yelpazeye konumlanmış olduğu görülür. Oysa Türk milliyetçiliğinin ve Ülkücü Hareketin kökeninde sol yoktur. Türk milliyetçiliği fikri kökenini Bilge Kağana ve modern ideolojik kökenini Gaspıralı’ya dayandıran bir düşünce sistemidir. Toplumsal kökende ise Türk milliyetçiliğinin kaynakları sağ diye tanımlanabilecek zeminden kaynaklanmaktadır.
2) Ulusalcılık yaklaşımının tarih anlayışı çok dardır. Türk tarihinin İslam öncesi dönemini önemsemez, Osmanlı tarihini ise dışlar. Ulusalcılık Türk tarihini sanki İstiklal Harbi ve Cumhuriyet ile başlatır. İstiklal Savaşı ulusalcılar için sanki tarihsel bir travmadır.
Türk milliyetçileri ise Türk tarihini olanca bütünlüğü içinde kavrarlar. İslam öncesi tarihimize de İslam sonrası tarihimize de sahip çıkarlar. Türk milletinin İslam dini ile şereflenmeden önce de tek tanrı düşüncesine inandığını bilirler. Arvasi Hocanın ifadesi ile “Türkler, Kur’an’da bahsi geçen Zülkarneyn’den maksat Oğuz Han olduğunu söylerler ki bu konuda tereddüdü mucip olacak hiçbir nokta yoktur.” Türk İstiklal Savaşı, Türk milliyetçileri için bir travma değil, 5000 senelik Türk tarihi içinde bir ikinci Ergenekon’dur.
3) Ulusalcılar, İstiklal Harbimizin önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü tarihsel bağlamından kopararak sanki bir başlangıç ve sonuç imiş gibi ele alırlar. Türk milliyetçileri ise Mustafa Kemal Atatürk’ü, Allah’ın Türk milletine bir lütfu olarak görürler. Ancak Gazi Paşa’yı tarihsel süreklilik içerisinde Türk tarihinin başı veya sonu değil, çok önemli bir parçası olarak değerlendirirler.
4) Ulusalcıların din anlayışı pozitivist/laikçi bir zemine oturur. Genellikle dinin sosyal yaşamdaki rolünü küçümseyen bir yaklaşımı temsil ederler. Din ile ilişkileri henüz sağlıklı olarak tanımlanmamıştır. Bir yandan misyonerlik faaliyetlerine sert tepki gösterirler öte yandan Kuran Kurslarından rahatsızlık duyarlar.
Oysa Türk milliyetçileri/Ülkücüler İslam dinini Türk milletinin ayrılmaz bir parçası, karakterini oluşturan en önemli etkenlerden birisi olarak görürler. Türk milliyetçileri için İslam dini pozitivist/laikçi gözle bakılabilecek ve sosyal yaşamdan dışlanabilecek bir olgu değil, uygarlığımızın, “bizi biz yapan” başat unsurlardan birisidir. Türk milliyetçileri Türk-İslam ülkücüleridir.
5) Ulusalcılar çağdaşlaşmayı batı tarzı yaşam olarak görürler. Türk milliyetçileri ise çağdaşlaşmayı Türk-İslam uygarlığı içinde gelişme, zenginleşme, üretimin artması, çağı şekillendiren bir özgünlüğü üretebilme olarak görürler.
6) Ulusalcılarda tepeden inmeci, halka rağmen bir yaklaşım hakimdir. Türk milliyetçileri/Ülkücü Hareket ise tabandan, halkın içinden gelen ve halkla birlikte bir yaklaşımı temsil etmektedir.
7) Ulusalcılar açısından nihai hedef Türkiye Cumhuriyetinin gelişmiş, demokratik ve zengin bir milli-üniter devlet olarak Batı dünyasının bir parçası olarak yaşamasıdır. Ulusalcıların büyük projeleri yoktur. Türk milliyetçileri/Ülkücü Hareket için ise nihai hedef Türk birliğidir.
8) Ulusalcılar, tarihin mağlup ettiği bir ideolojik zeminin takipçileridir. Türk milliyetçileri/ülkücüler ise tarihin HAKLI ÇIKARDIĞI bir düşüncenin takipçileridir. Ülkücüler, komünizm yıkılacak demişlerdir. Ülkücüler Türk ülkeleri bağımsızlığa kavuşacak demişlerdir. Ve ülkücüler haklı çıkmışlardır. Tarih ülkücüleri nasıl haklı çıkardı ise gelecek de öyle haklı çıkaracaktır.
Peki, Ulusalcılar ile Türk milliyetçileri arasında hiç benzerlik veya ortak nokta yok mu? Hem de önemli bir ortak nokta vardır. Bu ortak nokta içinden geçtiğimiz ve milletimiz ve ülkemizin bütünlüğünün emperyalist saldırılar ve iç ihanet odaklarının ortak saldırısı altında olduğu bir dönemde Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk milletinin varlığı konusunda Türk milliyetçileri ve Ulusalcılar aynı fikirdedirler.
Bu kadar büyük ve önemli farklara rağmen Türk milliyetçilerini ulusalcı olmakla suçlayan muhafazakâr demokratlar “vatanı bir kadın memesine değişmeye hazır olan”, “çocuklarla pornoyu hak olarak gören”, “Kandil’den dönerken yüreğini orada bırakan” liberallerle fikri ortaklıkta bir mahzur görmezken Türk milliyetçilerinin ulusalcılar ile Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk milletinin birliği ve varlığı konusunda aynı görüşte olmalarının hiç bir mahzuru yoktur. Yoksa muhafazakâr demokratlar liberal mi oldu?