Milliyetçilere saldırdı

Star’daki köşesinde kaleme aldığı ‘Mahalle baskısı’ yazısında Türk milliyetçiliğine hakaret eden Ergun Babahan, düştüğü çukurdan kin kustu: Türkiye Türklerin olmayacak!..

“Türkiye’yi Türk, Sünni ve laik bir cumhuriyet olarak kurup diğer bütün kimlikleri bastıra gelmişsiniz.
Dünyanın bugün geldiği noktada bu baskı politikalarını sürdürmenize imkan yok.
Yeni Diyarbakır cezaevleri kurup
insanları işkenceden geçiremezsiniz, insanları kafanıza göre evlerinden alıp öldüremezsiniz, köyleri yakıp
boşaltamazsınız.
Çünkü dünya giderek küçülen bir mahalle ve bu mahallenin ağır bir
baskısı var.
Bu mahallenin baskısı demokrasi,
insan hakkına saygı, hukukun üstünlüğünü herşeyin üzerinde tutma üzerine.
Bu kurala uymayanların başına ne geldiği ortada.
Ya Kuzey Kore gibi mutlak bir yalnızlığa itiliyor ya da Miloseviç gibi uluslararası yargı önüne çıkarılıyor.
Eğer göze alabiliyorsanız yapın.
Göze alamadığınız için Ergenekon davası her türlü engellemeye rağmen sürüyor, Güneydoğu’daki yargısız infazların hesabı sorulmaya başlanıyor.
Bu mahallenin değerleri farklı.
Bu değerler AK Parti’yi bile rahatsız edebilecek kadar inanç veya inançsızlık hakkına saygılı.
Bu mahallede “Biz sizin içkinize karışıyor muyuz” söylemi yok.
Aynı şekilde pisuvarı “Dine aykırı” diye yasaklamak da yok. Böyle davranan bir kamu görevlisinin görevde kalmasına da imkan yok.
Çünkü orada her inançtan insan yaşıyor ve kararlar inançlara göre değil, hukuka uyuma göre alınıyor.
Ama insanları sadece etnik kökenleri, inançları, kılık
kıyafetleri nedeniyle dışlamak, temel insan hak ve
özgürlüklerinden mahrum
bırakmak da yok.
Bu mahallede insanları Kürt veya Ermeni diye devlet memuru, asker yapmamak da yok.
Bu mahallede bu yüzden açık bir baskı var.
Bu mahalleye girmek istiyorsanız “Türkiye sadece Türkler’in olmayacak”, bu devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin olacak.
Bugüne kadar yalanlarınız, sahte
efsaneleriniz ile insanları baskı altında tuta geldiniz.
Ama artık yolun sonundasınız.
Ya Kürtler’in temel insane haklarını kullanmasına saygı gösterecek ya da dışlanacaksınız.
Kürtçe yerleşim merkezlerinin adının iadesine, “İstanbul’u da Constantinople yapalım” diyerek tepki göstermeye hakkınız ve haddiniz olmayacağını bileceksiniz.
İstanbul’un son kalan Rumları’nı sahte bir bomba haberiyle 6-7 Eylül olayları sırasında sürgün ettiğinizi, mallarına elkoyduğunuzu hatırlarsanız, böye bir teklifte bulunurken zaten yüzünüzün kızarması gerekir.
Çok eleştirdiğiniz Yunanistan, Lozan mübadelesine bağlı kalıp Batı Trakya Türkleri’nin sayısını azaltmak için böyle bir tezgaha girmezken, siz bu topraklarda yüzyıllarca yaşamış Rumlar’ın sayısını bir kaç bine düşürmekle övünürsünüz.
Çünkü kafa yapınız 1915’ten bu yana değişmedi.
Partinizin adı ne olursa olsun, biraz kazıyınca İttihatçı zihniyet ortaya çıkıyor.
Ve bu mahallede artık İttihatçılara
yer yok.”
* Ergun Babahan / Star

+++

Oturarak çiş yaparken düşüneceksiniz
MEDYADAN izlediyseniz, insanların
çişlerini hangi pozisyonda yapacaklarına vali karar verdi:
Oturarak...
İnsanı boşuna vali yapmazlar.
Vali ne derse o...
Otur otur...
Kalk kalk...
Pisuarlar, çişlerini genelde ayakta yapan erkekler için düşünülmüştür. Zaten ben oturarak çişini yapan erkek hiç görmedim...
Dünyanın her yerinde, özellikle uygar ülkelerde yaygın biçimde kullanılan, hijyenik, modern, medeni bir tasarımdır pisuarlar.
Dinciler pisuarlara da kızarlar...
İşte Ordu Valisi bu meseleye eğildi, pisuarların “itikadımıza uygun olmadığına” karar verdi ve “Pisuarları sökün” dedi...
Söktüler...
Çişinizi oturarak yapacaksınız...
Ve o sırada düşüneceksiniz:
“Ben niye bu pozisyondayım?..”
* Bekir Coşkun / Hürriyet

+++

‘Ne mutlu Türküm diyene’ de kalacak mı?
Güneydoğu’da illerin ilçelerin isminin değişeceği artık belli oldu. Hükümet, “PKK terör örgütü ile aynı çizgide olduğunu, bu nedenle PKK terörünü lanetlemeyeceğini” defalarca açıklamış olan DTP’nin istekleri doğrultusunda açılımını yapmaya başladı bile.
Ama işe bakın ki onlar açılım çalışması yaparken Türkiye “Hatay’da teröristlerin devriye gezen askerlere açtığı ateş sonunda” 5 bininci şehidini verdi.
Eğer bu açılım 2 milyon oy almış olan DTP’nin “Kürt sorunu” adını verdiği sorunu çözecekse, DTP’nin kankası durumundaki PKK neden hiç değilse çözüm sürecinde terör saldırılarına ara vermiyor?
Bu süreçte vermiyorsa ilçelerin adı değişip, daha da geniş açılımlar
yapıldığında terörün biteceğine kim emin olabilir?
Hükümetin mutlaka bütün ihtimalleri göz önüne alarak ve sorunu Meclis’te, muhalefetin de bulunduğu ortamda tartışarak çözmesi gerekiyor. Aksi takdirde “terörü kınamayı reddeden bir partinin isteğiyle” geri dönüşü olmayan adımlar atılıp da terör bitmezse (ki asla inanmıyorum) bunun hesabını topluma zor verirler.
Ben asıl ilçe isimlerinin değişmesinden sonra sıra Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” sözünü dağlardan silmeye gelecek mi diye merak ediyorum. Biliyorsunuz bu daha önce telaffuz edilmişti.
Ne dersiniz, gelecek mi acaba?
* Ruhat Mengi / Vatan

+++

Elif Şafak bu konuya eğilir
Arada sırada gözüme takılıyor, günlük gazete okuma turumda ’Yine ne yazmamış’diye köşesine bakıyorum... Evet, böyle bir tavır oluştu Türk basınında: Hiçbir şey söylemeden, hiçbir tavır almadan, hiçbir konuda fikir beyan etmeden yazı yazmak. Her şeye ortadan yaklaşmak, her yere göz kırpmak, bu sayede varolmak...
Neyse... İçeriği bir yana, asıl takıldığım başka bir şey var Eyüp Can Sağlık’ın yazılarında: Çok fazla Türkçe hatası yapıyor... Pek çoğumuzun Türkçesi mükemmel değil, ama benim dediğim ilkokul düzeyinde dilbilgisi hataları.
Mesela de’leri ayıramıyor... Türkçe’nin belki de en kolay kuralı bu, ama çok yaygın bir hastalık. Dahi anlamına gelen ’de’ayrı yazılır, ama işte Eyüp Can ayrı yazamıyor. Kaç seferdir denk geldim... Hürriyet’tekiler de düzeltmiyor, öyle yayınlanıyor yazı...
Her şey bir yana, yazar eşine ayıp bu kadar hata... Evde küçük bir dilbilgisi kursu mu acaba?
Hazır konu açılmışken...
Dün bir de canlı yayında kulağına kalem sokarak kaşıyan pasaklı profesörün yazısına denk geldim bir internet sitesinde. O da ’Tabii’yazmamış... Bir de bu adama profesör diyorlar, üniversitelerde ders veriyor... Ne hallere geldik görüyorsunuz, bu kadar ucuzlaştı akademi işte...
* Oray Eğin / Akşam

+++

BUNU DA GÖRDÜK
İşsizin parasıyla müteahhide borç ödemek günahtır

İşsizler için oluşturulan fonda para birikti. Hem de çok büyük para birikti. 42.1 milyar TL. Bu parada çok kişinin gözü var. Önce işadamları bu paranın kendilerine kredi olarak dağıtılmasını istedi. Derken hükümet GAP için bu fondan bütçeye 1.3 milyar TL aktarma yaptı. Kriz döneminde piyasayı hareketlendirmek için bu fondan halka hediye çeki dağıtılması önerildi. Şimdi de hükümet, bu fondan duble yol müteahhitlerinin ödenemeyen paralarını ödemek istiyor.
* Güngör Uras / Milliyet

+++

Başka bir soru
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Bitlis’in Güroymak ilçesinin adını “Norşin” olarak telaffuz etmesini eleştirerek, “Gebze’yi geçtikten sonra İstanbul tabelasının yerine de Konstantinopolis mi yazacaksınız?” diye sormuş... Yerinde soru... Ancak, bazı başka soruların da sorulması gerekiyor:
- Başbakan Erdoğan 2007 yılında yeni Cumhurbaşkanı’nı partilerle istişare ederek seçmeye niyetlenmişken öne atılarak Gül’ün seçilmesini sağlayan kimdi?
* Melih Aşık / Milliyet

+++

MİNİ YORUM
Ekmek kuyruğu

Adam camekanı şöyle bir inceledi. Tek tek özelliklerini öğrendi. Tek tek fiyatlarını sordu.
Bazılarına iç geçirdi. Bazılarına burun kıvırdı. Arkasındakiler homurdanmaya başlayınca birini seçti. Fiyatı tekrar sordu. Elini cebine soktu, sonra diğerine, sonra filesinin içini karıştırdı. Vazgeçti. Bir iki adım attı, geri döndü. “En ucuzundan ver” dedi. Tek tek çıkardığı bozukluklukları “en ucuz” u almaya yetecek kadar denkleştirdi. Satıcıya uzattı. Diyaloğun mekanı bir fırındı. Bir somun ekmek almak için yirmi dakika düşünen bir adam gördüm dün sabah. Çiftçiydi. Buğdayı üreten, emeğinin ayni karşılığını almaktan aciz, gerisini siz düşünün...

Yazarın Diğer Yazıları