Milliyetçi Hekimler (de) rahatsız!

Ankara''daki bir grup insanın hayatı, iliklerine kadar, siyasetin mevcut haritasına tahvilli ya; herkesi de öyle sanıyorlar.

Sanıyorlar ki, herkesin yediği ekmeğin, içtiği suyun, bindiği arabanın, oturduğu evin, hatta selam alıp verdiklerinin üzerinde bir siyasi partinin etiketi var.

Sanıyorlar ki, insan canını dişine takıp da ancak bu nevi bir varlık savaşı için mücadele eder; yancılığı sürsün yahut yancılık talihi bir gün ona da gülsün diye!

Yoksa kimsenin bir "mesleki derdi" olamaz…

İlkesel itirazı olamaz…

*

Değil arkadaş…

Öyle değil.

Görün artık bunu; insanların, Cumhurbaşkanı''na besledikleri olumlu yahut olumsuz duygulardan, AK Parti''yle kurdukları seçmen ilişkisinden, yandaş yahut muhalif olup olmama halinden bağımsız olarak sürdürmek zorunda oldukları bir hayatları var. Isıtmak zorunda oldukları bir ev. Doyurmak zorunda oldukları bir aile.

O, "siyasetin dışındaki hayatın içinde" bu ülkenin sair ekseriyetinin "eşitlendiği" bir yokluk, yoksulluk hali var.

AK Parti''ye oy veren çiftçi, indirimli mi alıyor gübreyi?

MHP''ye oy veren seçmenin kullandığı elektrik faturası zamdan muaf mı?

Doktor, "Cumhur İttifakı"ndan yana olduğunu söylerse, gözü dönmüş hasta yakını geri mi çekiyor bıçağını, yumruğunu, tabancasını o anda?

*

Tıp Bayramı''nda şahit olmak durumunda bırakıldığımız utanç tablosu ortada… Buna rağmen, her şey Türk Tabipleri Birliği''nin hüsnü kuruntusundan ibaret iktidara göre hâlâ… Yoksa sağlık sektöründe her şey güllük gülistanlık… Her sabah "Bu şartlarda çalıştıkları için" şükrederek başlıyor sağlık çalışanları güne!

*

Bir meslek hastalığı(!) olarak serde muhaliflik var ya, ağzımla kuş tutsam anlatamazdım günlerdir sanki bir ihanet yemini muamelesi gören taleplerin doktorların "bir kısmına" değil tamamına ait olduğunu. Milliyetçi Hekimler Derneği, adeta Hızır gibi yetişti imdadıma!

"Bilinen manada muhalif(!)" değiller… "TTB yönetimi"nin zihniyetini benimsemiyorlar… Vatanla, milletle, devletle sorunları yok… Etnikçilik yapmıyorlar… Bölücülükle suçlanamazlar… "PKK''nın yaraları"nı sarmıyorlar…

Gelin görün ki, onlar da "Bizler buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz" diyorlar.

Hatta ekliyor ve bir de "Gitmesi gerekenler, sağlık sistemini bu hale getiren, sağlık sisteminin merkezinden Doktoru alıp hastayı koyuyoruz diyenlerdir! Bu kişilerin de gidişleri olsun da dönüşleri olmasın" diyorlar.

E herhalde bütün bunları bana söylemiyorlar!

*

14 Mart''ı, "İşgal altındaki İstanbul''da Tıbbiyeyi Şahanenin kulelerinin arasına şanlı Türk Bayrağının çekilmesiyle, Millî Mücadelenin fitilinin ateşlendiği gün" olarak kutlayan bu dernek, bilimsel metotlara uygun, iki ayrı profesyonel anket yapmış; biri hekimler, biri 23 il ve 29 farklı tıp fakültesinde okuyan 2032 tıp öğrencisiyle.

Buna göre "Ülkemizde hekim olarak çalışmaktan memnun musunuz" sorusuna "Kesinlikle memnunum" diye cevap veren hekim yok!

Dahasını yazmaya gerek var mı?

*

Hani, ''tecrübeli hekimler özele giderlerse gitsinler biz de yeni mezunlarla devam ederiz'' diyor ya Cumhurbaşkanı; durumlarından en memnun olmayanlar o yeni mezunlar! Hekimlik mesleğinin ilk 10 yılında olanlarda memnuniyetsizlik yüzde 90''ların üzerinde; tecrübe 20 yılın üzerine çıkınca ise gerileyebildiği seviye ancak yüzde 70''ler düzeyinde!

Yurt dışına çıkmak "düşünce" olmaktan çıkmış, buna "çabalayanların" oranı yüzde 69 çıkıyor bazı alanlarda.

Ha bu arada, ankete göre, sağlıkta beyin göçünün temel sebebi Türkiye''deki parayı beğenmemek de değil iddia edildiği gibi;

İlk sebep gelecek kaygısı… Ondan sonra sağlıkta şiddet geliyor… Yönetimsel sorunlar…

Milliyetçi Hekimler Derneği''nin anketine göre, "Ekonomik nedenler" hekimlerin dördüncü önceliği..

Ayrıca "performans baskısı" var… Mobbing var…

Var oğlu var…

Bakalım, insanların hak mücadelelerini, kimlikleriyle itibarsızlaştırmacıları, buna ne kulp takacaklar!

Leke…

KRT''de, Çiğdem Akdemir''in yayınında izledim Dr. Erdinç Köksal''ı.

Tıp Bayramı''nda, "Kendini Türk hekimlerine emanet eden" Atatürk''e şükran duygularını sunmak üzere, Taksim Meydanı''ndaki Cumhuriyet Anıtı''na çelenk bırakmak isterken polis engeline takılarak yere düşen 89 yaşındaki doktor, elindeki çamurlu gömleği gösteriyordu…

*

Bu ülkenin geçmişinde o kadar çok gömlek var ki öyle; kimi kanlı, kimi yırtık, kimi idamlık, kimi lime lime…

Hafızanıza sunuluyor her biri farklı müzelerde.

Köksal''ın gömleği de, önceki gün itibarıyla artık bir "tarihî belge"; Türk Tabipleri Birliği''ne armağan edecekmiş "sergilensin" diye!

Anneler, babalar çocuklarının ellerinden tutup TTB Genel Merkezi''ne götürecek, Göbeklitepe''nin taşlarını, İskender lahdini, Çingene Kızı Mozaiğini gösterir gibi o lekeli gömleği gösterecekler;

Bak evladım, bu ülkeye hizmetin takdiri!

Başka anne babaların çocuklarının ellerinden tutup Gazeteciler Cemiyeti''ne, Ulucanlar''a, Silivri''ye götürdükleri gibi;

Doktor olursan bedeli…

Gazeteci olursan bedeli…

Akademisyen olursan bedeli…

Asker olursan bedeli…

Ömrünü bu ülkeye adarsan bedeli;

Hiç sekmez, mutlaka bir gün, bir yerde, bir şekilde ödetir birileri!

*

Velhasıl…

Nesilden nesile konuşulacak o "leke"

Peki kimin üzerinde gerçekte?

Bir doktorun önlüğü mü kirlenen sadece?

Gencecik polis memurlarının sicili mi?

Bir devr-i iktidar mı yoksa tepeden tırnağa?

*

Aynı yayında, o lekeden bile ağır bir yük daha bıraktı Köksal ortaya; artık kim sırtlanırsa!

"Eşim benim yüzümden öldü" dedi…

İki defa Covid''e yakalanmış pandemi boyunca, birinde eşine de bulaştırmış.

Uzun süren tedavi sonunda kendisi ayağa kalkabilmiş ama eşi, kazanamamış zorlu mücadeleyi…

Sadece ama sadece mesleklerinden dolayı Covid''e yakalanma riski en yüksek grupta bulunan, hatta bütün önlemlere rağmen yakalanmama ihtimali yok denecek kadar az olan doktorlar kendileri öldükleri gibi, en sevdikleri insanlar için de birer "hayati tehlike"ye dönüştüler; düşünebiliyor musunuz altına girmek "zorunda kaldıkları" sorumluluğun ağırlığını?

Sırtlarında bu ağır yükle tek bir şey istediler o günlerde;

"Meslek hastalığı sayın Covid''i de…"

Kabul ettiremediler…

Bu durumda…

Bizim nazarımızda çoğu "görev şehidi" olan bu insanların geride bıraktıklarının vebali kimin üzerinde?

Yazarın Diğer Yazıları