Millî güvenlik ile ABD arasında kalmak
ABD Savunma Bakanı James Mattis, bir kaç ay önce "Suriye'nin kuzey sınırı boyunca çeşitli alanlarda gözetleme kulesi inşa ediyoruz" dedi.
Türkiye en üst düzeyde rahatsızlığını dile getirmesine rağmen ABD, YPG/PKK konusundaki tutumunda bir değişikliğe gitmemektedir.
Nitekim ABD'nin fiilen Tel Abyad'a kurduğu gözlem noktası Akçakale'de bulunan TSK noktasına 2 kilometre mesafededir. ABD bu gözlem noktasıyla Türkiye'nin bölgedeki hareketliliğini takip etmekte ve teröristlere kalkan olmaktadır.
ABD, YPG'yi silaha ve teçhizata boğmaya devam ediyor. ABD'li subaylar terörist PYD/PKK ile göstere göstere görüntü veriyor, devriye geziyor.
Gelinen aşamada ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford'dan 'Suriye'nin doğusunda, öncekilere ek olarak 40 bin kişilik yerel gücü eğiteceğiz' açıklaması geldi.
Bu arada Trump, Suriye'deki azınlıklara yönelik desteği hukuki zemine taşıyan kararı imzaladı. Trump'ın IŞİD'le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk, ABD'nin, 'iç güvenlik güçleri' kurulana kadar Suriye'den çekilmeyeceğini söyledi.
Bütün bunlar ABD'nin bölgede ne yapmak istediğinin açık göstergesidir.
Anlaşılan o ki ABD, bölgeye ne Esad ne de IŞİD için gelmiştir. Aksine her ikisini de bahane ederek Türkiye aleyhine bir yapı oluşturmaya gelmiştir.
Bir savaş açmadığı kaldı!
ABD'nin, bu bağlamda Türkiye'nin sınırında akıl dışı emrivakiler peşinde olduğu açıktır. Her şey bir yana ABD bölgede Türkiye karşıtı terörist grupları meşrulaştırıyor, teçhiz ediyor, eğitiyor, donatıyor.
Türkiye'nin çıkarları aleyhine bölgede ne kadar gelişme varsa arkasında ABD var.
ABD'nin bu tavrıyla Türkiye'ye bir savaş ilan etmediği kalmıştır.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 'ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde YPG/PKK'yı eğitmesi bölgeye ihanettir, göz yummayız' dedi.
Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar ise "Fırat'ın doğusu dahil, Türkiye'nin güneyinde, herhangi bir şekilde bir terör koridoru olmasına izin vermemiz, göz yummamız söz konusu değildir" dedi.
Türkiye'nin bu konuda çok açık ve kararlı duruş göstermesine karşı ABD'nin tutumu ibretliktir.
Sonuçta en çarpıcı değerlendirme Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan geldi. O "Fırat'ın doğusu ile ilgili ikazlarımızı yaparken aynı zamanda hazırlıklarımızı da tamamladık... Fırat'ın doğusunu bölücü terör örgütünden kurtarmaya yönelik harekâtımıza birkaç gün içinde başlayacağımızı ifade ettik, ediyoruz" şeklinde konuştu.
Erdoğan, harekâtın hedefinin bölgedeki ABD askerleri olmadığını, ABD askerlerinin YPG'li teröristlerin arasına karışarak harekâtı engellemeye çalışacağının da özellikle altını çizdi.
Erdoğan, bu bağlamda şu çarpıcı cümleyi kurmuştur: "Türkiye'nin meşru müdafaa hakkını kullanma ihtimaline karşı Amerikan askerleri de teröristlerin arasına serpiştirilmiştir. Amaçları ülkemizi teröristlerden korumak değil, teröristleri ülkemizden korumaktır."
ABD, Türk askerinin önünü elektronik radarla, eğittiği terörist gruplarla, gözetleme kuleleriyle, YPG'lilerin arasına soktuğu ABD askerleriyle kesmeye çalışıyor ve çalışacaktır. Böylece ABD kendi meydana getirdiği oldubittiyi Türkiye'nin kabul etmesini bekliyor.
Halbuki Fırat'ın doğusunda terörist grupların ve onların meydana getirdiği otoritenin varlığı Türkiye için bir millî güvenlik sorunudur.
Bu nedenledir ki TSK unsurları her şeyi göze alarak sınıra ve bölgeye doğru hareketlenmişlerdir.
Bu çerçevede ABD'nin kendi inşa ettiği YPG/PKK'yı korumak için elinden gelen her şeyi yapabileceği ve her türlü provokasyona başvurabileceğinin hesabını yapmak lazımdır.
Türkiye'yi bu harekâttan caydırmak için ABD'nin elinden gelen her şeyi yapacağı da açıktır. ABD sonuçta her zaman yaptığı gibi Türkiye'yi oyalamaya devam edecektir.
Türkiye millî güvenliğiyle ABD tehdidi arasında kalmış ve her şeye karşın ülkenin güvenliğini sağlayacağı mesajını vermiştir.
TSK'nın kararlılığı karşısında ABD şöyle ya da böyle geriye adım atmak zorunda kalacaktır.
Yanlış hesap Bağdat'tan değil bu defa Sincar'dan dönecektir!