Milletin kırmızı çizgileri

Siyasi partiler, koalisyon için kırmızı çizgilerini açıkladı. Bu çizgiler ne kadar yumuşatılır? Koalisyon için ne oranda altyapı oluşturur?

İşin bu tarafı, hem siyasi partilerin uzlaşma kültürü ve iyi niyetine bağlıdır. Hem de milletin kırmızı çizgileri ile örtüşüp, örtüşmediğine bağlıdır. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanının tarafsız davranması da bu denklemin önemli bir parametresidir.

Milletin kırmızı çizgileri, son on beş yıl içinde biriken siyasi, sosyal ve ekonomik yanlışlardan dolayı vazgeçilmez, rijit bir yapı kazandı.

1- Dine dayalı siyaset, dine zarar verdi.

Milletin muhalefete oy veren yüzde 60’lık kesiminin büyük kısmı ve AKP’ye oy verenlerin de benim tahminime göre önemli bir kısmı, dine dayalı politikaya karşı çıkıyor. Burada ortak nokta, dine dayalı siyaset yapmanın bizzat dine zarar verdiğinin anlaşılmış olmasıdır.

AKP’ye kadar toplumda muhafazakâr kesimin oy verdiği siyasi partiler iktidar olurdu. AKP de muhafazakâr bir parti olarak işe başladı. Sonunda bu iş imam-hatip dayatmasına ve Kur’an sallamaya kadar gelince, toplumda farkındalık ve tepkiler oluşmaya başladı. Önceki gün bile bir sözünü açıklamak, kapatmak isteyen ve profesör olan bir zat “alnım secdeye gidiyor” diye savunma yapıyor. Bu şartlarda, başka din ve mezhepten olanlar dışlanmış oluyor.

Sonuçta artık toplum dine dayalı siyasetten rahatsız olamaya başladı.

2- Ülkenin bölünmez bütünlüğü, Türk için de Kürt için de vazgeçilmezdir.

Sosyal ve ekonomik anlamda iç içe geçmiş, et-kemik gibi olmuş iki toplumu, değişik siyasi hesaplarla farklı göstermeyi, kültürel haklar diyerek bölücülük yapmayı bu toplum hiçbir zaman kabul etmeyecektir.

3- İşsizlik milletin canına tak dedi...

İş aramayan işsizleri de katarsak, Türkiye de 5.5 ile 6 milyon arasında işsiz var. Ayrıca 2 milyon Suriyeli göçmeni nereye koymak gerekeceğini kimse bilmiyor.

2000 yılında ortalama işsizlik oranı yüzde 6.8 idi. Kriz yılı olmasına rağmen 2001 yılında yüzde 8.4 idi. 2015 Mayıs ayında, bu oran yüzde 11.4’tür ve fiili işsizlik oranı da yüzde 18.4 olmuştur. (Aşağıdaki tablo) Nerdeyse beş kişiden bir kişi işsizdir. Gençlerde ise üç kişiden birisi işsizdir.

İşsizlik yoksulluk getirir. OECD raporuna göre Avrupa’da 17-25 yaş arasındaki gençlerin en fakir olduğu ülke Türkiye’dir. İşsizlik ve yoksulluğun poşet dağıtarak çözülmesi imkansızdır. İnsanlar iş istiyor.

1-068.jpg

4- Demokrasi, insan hakları, halkın yaşam biçimi, basın özgürlüğü ve bağımsız yargı üstündeki tehditler kalkmalıdır.

Bu alanlarda, uluslararası kuruluşlar ve Avrupa Birliği sürekli Türkiye’yi tenkit ediyor. Türkiye insan hakları konusunda yarı özgür ülke olarak tanımlanıyor. Basın özgürlüğünün olmadığı ülke olarak gösteriliyor.

Bu durum, turizm ve ticareti olumsuz etkiliyor.

Dünyanın önde gelen sivil toplum kuruluşu Freedom House, 2015 yılı dünya özgürlük raporunda Türkiye’de baskı ve hukuksuzluk yaşandığını yazıyor. İnsan hakları ve demokratik özgürlükler konusunda Türkiye’nin yarı özgür statüsünde olduğunu belirtiyor. Yaşanan baskı ve hukuksuzluklara geniş yer veriyor. Daha da acısı; bu anlamda maalesef Türkiye raporda, Burkina Faso, Mozambik ve Papua Yeni Gine ile aynı kategoride yer alıyor.

Yazarın Diğer Yazıları