Millet, kendi hukukunu kendi eliyle korur
Tayyip Erdoğan, Hasan Celal Güzel’in “Yeni Türkiye” dergisi için yazdığı yazıda, 1982 Anayasası’nın birçok defa değiştirildiğini ama başlangıç ilkelerinde ortaya konulan anlayışın hala devam ettiğini belirterek bunun değiştirilmesi yönünde toplumda büyük bir talep olduğunu iddia etti.
Bir ülkenin anayasasının temel ilkeleri değiştirilmesi isteniyorsa, aslında rejim değiştirilmek isteniyor demektir. Bu da bir Anayasa suçudur. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın başlangııç ilkeleri ile değiştirilemez maddelerinin değiştirilmesi taklif dahi edilemez.
Ayrıca toplumda “Yeni Anayasa” talebinde bulunanlar, bölücü terör örgütü ile birlikte Vatikan’ın Hıristiyan olmayanları Hıristiyanlaştırma faaliyeti demek olan dinlerarası diyaloğu savunanlardır. Bölücü terör örgütü, Abdullah Öcalan’ın, Murat Karayılan’ın veya Şemdin Sakık’ın ağzından defalarca, “demokratik özerklik” talebini ve Anayasa’daki “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” şeklindeki millet tanımının ortadan kaldırılmasını talep etmiştir. ABD ve AB dayatmaları da hep bu yöndedir. Zaten Obama da “İmralı süreci”ni desteklediğini açıklamıştır.
***
Türkiye Cumhuriyeti halkının yüzde 85’i için Türklük hem öz kimlik hem de vatandaşlık kimliğidir. Durum böyleyken, Türk Milleti’nin fertlerinin “Benim milli kimliğim Anayasa’dan kaldırılsın” talebinde bulunduğunu iddia etmek, tam bir saçmalıktan ibarettir.
Tabi Türkiye’de bütün değerler tartışmalarla aşındırılmıştır. Öyle ki Almanya istihbaratının destek verdiği “Anayasalardaki değiştirilemez maddelerin değiştirilmesi” konulu sempozyumlara, Anayasa Mahkemesi Başkanı bile katılabilmiştir. Şimdi de Başbakan aynı tutumu sergilemeye başladı.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından düzenlenen Abant Platformu’nun sonuç bildirgesinde de, “Hiçbir resmî belgede, Türk vatandaşlığının sosyolojik bir tanımı olmamalıdır. Devlet, herhangi bir üst kimlik tasarlama girişiminde bulunmamalıdır” kararı alındı.
Yani, “Milliyetsiz bir devlet” istiyorlar.
***
Dünya üzerinde şu anda milliyetsiz bir devlet yoktur. Dünyadaki bütün devletler, milliyet esası üzerine kurulmuştur. Güçlü bir milliyet olan Türklüğün, Türkiye’yi yönetenler tarafından Anayasa’dan kaldırılmak istenmesi, mevcut hukuk düzenine göre Anayasal rejimi ortadan kaldırmaya teşebbüstür. Yani bir darbe girişimidir ve devletin ilgili kurumlarının bu konuda tedbir alma yetkisi vardır. Devletin kurumları görevini yerine getirmezse, halkın direnme hakkı vardır.
Gerçi AKP ve ABD/AB güdümlü müttefikleri, önce polis ve yargının resmi kanadını ele geçirip Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonlarla Türk Silahlı Kuvvetleri’ni sindirdikten sonra yargının savunma kanadını da çökerterek bu konuda tek bir direnç noktası bırakmamak için çaba sarf etmektedir. İktidar, İstanbul Barosu yönetimi düşürerek, halkın direnme hakkını tamamen yok etmeye çalışmaktadır.
***
Yani saldırı, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’ın şahsına değil, Türk Milleti’ne yöneliktir. Çünkü, bu baro yönetimine oy veren avukatların ortak değeri milli hukukun korunmasıdır.. Buna Müdafai hukuk da diyebiliriz.
Baro’yu da hukuk dışı yollarla ele geçirebilirler ama o noktadan sonra, yargının bir parçası olan avukatlarından yoksun kalan halkın kendi şahsi ve milli hukukunu korumak için ihkakı hak yoluna başvurmaktan başka çaresi kalmaz. Belki istenen de budur.. Fakat, Türk Milleti’ni ihkakı hak mecburiyetinde bırakanların bugüne kadar başarılı olduğuna dair tarihte bir örnek gösterilemez. Tarihin derinliklerinden gelerek bugüne kadar ayakta kalan ve bu süreçte birçok ihanetin hakkından gelmiş olan Türk Milleti, kendi hukukunu koruyacaktır..