MHP'nin kapısına kilit vurmak!
On dört yıldır iş başında olan bir iktidar var. Bu süreçte her istediğini yapan ve yaptıran bir de Cumhurbaşkanı var. Her yaptığını alkışlayan büyük bir halk kitlesi, STK ve medya var.
Cumhurbaşkanı, mevcut Anayasaya rağmen istediği an Başbakanı görevden alıyor, istediği kişiyi de başbakan olarak atıyor. Bugüne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın isteyip de yap(tır)amadığı her hangi bir konudan bahsetmek mümkün değildir.
Mevcut durum budur!
Kırmızı çizgisi olmayan bir iktidar!
Bugün iktidarda bir parti var. Açılım adı altında PKK ile bir süreç başlatıyor, FETÖ adlı diğer bir örgüte ne istediyse veriyor, Suriye ile ortak bakanlar kurulu topluyor. Sonra Dolmabahçe'de protokol yaptığı terör örgütünün süreci istismar etmekle, FETÖ'yü kendilerini kandırmakla, Suriye'yi kendilerine ihanet etmekle suçluyor.
AKP, ilkesizliği, tutarsızlığı ve geri adım atmasıyla tarihe geçmiş bir iktidardır. Bu iktidarın kırmızı çizgisi yoktur. "Çözümsüzlük çözüm değildir" söylemlerinin sahibidir. "Çözüm süreci" başlatan da sonlandıran da bu iktidardır. Suriye ile sınırdaki mayınları temizleyen de sınırı beton duvarlarla ören de bu iktidardır.
AKP gerek iç ilişkilerde gerekse dış ilişkilerde bir uçtan diğerine savrulan bir partidir. Dün omuz omuza olduklarıyla bugün kavga ediyor. Hem iç hem de dış ilişkilerde ihanete uğramak, aldatılmak ve kandırılmaktan söz ediyor.
İktidarın üst düzey eski bir yetkilisi bu noktada "bana ahmak diyebilirsiniz" diyor. Cumhurbaşkanı ise "Rabbim ve milletim bizi affetsin" diyor.
Karşınızda kırmızı çizgisi olmayan, her şeye müsait bir iktidar var.
Bunları iktidar partisinin bilinen günahlarını döküp-saçmak için yazmıyorum. TBMM'ye getirilecek olan Yeni Anayasa'nın nasıl bir zihniyetin ürünü olduğunu ifade etmek için yazıyorum.
Mevcut iktidar Demirel'e ait "dün dündür; bugün de bügündür" sözüne nazire yapar gibi 'dün dün değildir; bugün de bugün değildir' stratejisi uyguluyor. Dünkü FETÖ ve PKK ilişkilerine makul gerekçe bularak inkar edenler bugününü de yarın inkar edebileceklerdir.
TBMM'ye gelecek yeni Anayasa böyle bir stratejinin ürünü olacaktır. 330'u bularak referanduma gidebilmek için MHP'nin Anayasal hassasiyetlerine bugün riayet edenler yarın Başkan olduklarında istedikleri anayasal değişikliği yapacaklardır.
MHP'nin kapısına kilit vurmak!
TBMM'ye gelecek olan başkanlık sistemini içeren Anayasa MHP'yi ürkütmemek için ilk etapta dar bölge seçim sistemini öngörmeyebilir. Ancak başkanlık sistemi halktan onay aldıktan sonra başkanlıkla ilgili olarak dar bölge seçim sistemi ve bunun sonucu olarak iki partili sisteme de geçilmiş olacaktır.
İşin özü şudur; Başkanlık sistemi yalnızca Cumhurbaşkanı'nın Başkan'a dönüşmesi değildir. Başkanlık iki partili sistem, dar bölge seçim sistemi ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesiyle ilgili bir yapıdır.
Bu durum başta MHP olmak üzere oy oranında birinci ve ikinci olamayan partilerin siyaset sahnesinden çekilmesi demektir.
Çok açıktır ki, Başkanlık sistemi, her şeyden önce MHP'nin kapısına kilit vurduracak bir sonucu doğurma ihtimali çok yüksektir.
Böyle bir risk nasıl alınır, anlaşılır gibi değildir.
Elbette halka gitmenin bir mahzuru yoktur. Milletvekili seçimleri herhalde halktan kaçmak için yapılmıyor.
Parlamenter sisteme sahip çıkmak!
Diğer yandan parlamenter sistem içinde her şeyi yapmaya muktedir olanların "Başkanlık" diye tutturmalarının nedenini de iyi düşünmek gerekir.
Başkanlık sistemini getirmek isteyenlerin kahır ekseriyetinin esas düşüncesi 'doksan yıllık reklam arası' dedikleri Cumhuriyet dönemini kapatmaktır.
İktidar cenahının 'Yeni Türkiye', 'Yeni Anayasa', 'Başkanlık' ve 'İleri demokrasi' kavramlarının bu kadar sık kullanmaları, yeni rejim özlemlerini yansıtmaktadır.
Parlamenter sisteme sahip çıkmak, cumhuriyete sahip çıkmaktır.