MHP'de bundan sonra ne olacak?
MHP'de büyük mücadeleler, çabalar, emekler ve koşuşturmacalar sonrasında, 19 Haziran kurultayı değişim isteyenlerin tartışmasız zaferiyle sonuçlandı. Çağrı Heyeti'nin verdiği son rakama göre salona 752 delege geldi.
Emir-komuta zinciriyle yönetilen, lider figürünün mutlak otorite olarak kabul edildiği bir siyasi anlayışta, genel merkeze ve yandaş medyaya rağmen böylesine bir mücadele ancak inanmışlıkla verilebilir.
Pazar günü yaşananlar, tüm fiziki imkânsızlıklara rağmen takdiri hak etmektedir, saygı duyulmalıdır.
Genel Merkez'den 1 Kasım seçimleri sonrasında "Başarısız olduk, bu yüzden istişare ve yenilenme için olağanüstü kongreye gidiyoruz" açıklaması yapılsaydı, böylesine bir hareket doğmayabilir, insanlar bu denli büyük mücadelelere girmeyebilirlerdi.
Aslında değişim hareketini büyütüp, kitleye yayan en temel ateşleyici faktör genel merkez yönetiminin tavrıydı.
Artık MHP'nin değişim süreci Ülkücülerin kitlesel bir hak arama mücadelesi haline geldi. Bu gerçeğe rağmen Devlet Bahçeli'nin açıklamaları, uzlaşmaz yaklaşımları ve ağır yakıştırmaları camiaya ciddi zararlar veriyor.
Sosyal medyada, teşkilatlarda öyle kavgalar, öyle hakaretler, öyle tehditler havada uçuşuyor ki sanki milliyetçiler birbirine asırlık düşman! Daha düne kadar aynı ocakta aynı menemene ekmek banıp, karın doyuran dava arkadaşları birbirine düşmeye, birlikte hapis yatan Yusufiyeliler ayrışmaya, üniversitede PKK'ya karşı omuz omuza duran gençler karşı karşıya gelmeye başladılar.
Bu tablonun önüne geçilmesi ve herkesin daha sağduyulu olması gerekiyor. Bilhassa sosyal medyada kullanılan dilin daha ahlaki bir zemine çekilmesi gerekiyor.
İşte o yüzden genel merkezin süreci bu noktaya taşımaması gerekirdi. Madem taşıdılar, artık hakareti, yakıştırmaları ve insanları geren söylemleri bir yana bırakmalılar. Çünkü gerdikleri ortamdan kendileri değil, davasına hayatını adamış insanlar etkileniyor.
Allah göstermesin oluşturdukları bu gerginlik ortamı çok büyük sorunlara yol açabilir. Ülkücü Hareket'in kendi içinde bir kavgasının olmadığı artık daha net bir şekilde dile getirilmek durumundadır.
Tüzük değişikliği neler getiriyor
Tüzük değişikliğinde ihraçların önüne geçildi, anti demokratik maddeler değiştirildi, özellikle merhum Ali Güngör'ün yeniden parti üyesi yapılması gönülleri fethetti.
Bunların dışında medyanın dikkatinden kaçan bir önemli gelişme daha yaşandı. 10 Temmuz'da yapılacak seçimli kurultay için kongreyi toplamakla görevli 3 kişilik bir heyet oluşturuldu. İzmir Eski İl Başkanı Musavat Dervişoğlu, Hatay eski milletvekili Şefik Çirkin ve Tokat'ın son seçilmiş İl Başkanı Fatih Demirkol'dan oluşan 3 kişilik heyet, salonun tutulması, delegelerin davet edilmesi ve kurultayı toplamakla yetkili kılındı.
Böylece genel merkezin 10 Temmuz'da seçimli kurultay yapıyoruz düşüncesi Büyük Kongre tarafından reddedilmiş oldu. Şimdi bu karara itiraz edenler, geçersizdir, tanımıyoruz diyenler olacaktır. Hatta haberimiz yoktu diyenler de olacaktır. Ancak ilgili maddelerin kabul edilmesinden sonra Divan Başkanı lehte veya aleyhte itirazı olanlar var mı, söz hakkı almak isteyenler var mı diye defaatle sordu. Hiç kimseden ses çıkmadı, itiraz olmadı.
Bir diğer önemli detay da kararların hepsi oy çokluğuyla değil, oy birliğiyle alındı.
Siyasi Partiler Kanunu'na göre "Siyasi partinin en yüksek organı Büyük Kongre'dir."
Büyük Kongre'de alınan kararlar bağlayıcıdır.
Dolayısıyla süreç daha fazla uzatılmadan, delegenin iradesine saygı duyularak, demokratik ve hukuki bir zeminde 10 Temmuz 2016'da seçimli kongreye gidilmelidir.