Mevzu, "FETÖ'nün devirmeye çalıştığı lidere sahip çıkmak"sa…
Devletin her türlü teknik-takip-istihbarat imkanını elinde/emrinde bulunduran, hakkında, ülkeyi haberi olmadan nefes bile alınamaz hale getirdiği algısı yaratılan kişinin dediğine göre, "CHP, FETÖ'nün tam göbeğine yerleşmiş" ve bu "Deniz Baykal'a kurulan kaset kumpası" sayesinde oluşan bir halmiş.
***
Aynı kişinin, dün "FETÖ kumpası" diye andığı o rezil hadisenin yaşanmasından sonra takındığı tavrı özetleyen meşhur bir konuşması vardı. O gün, aynen şöyle tarif etmişti, siyasete bulaştırılan bu kirli tanzim yöntemini:
- Hacı Bektaşı Veli diyor ki, "Eline, beline, diline hakim ol". Hanım kardeşlerimden özür diliyorum. Kendisinden önceki beline hakim olamadı; gitti. Genel başkanlıktan gitti. Ama şimdi yine milletvekili adayı. Diğer taraftaki hanım milletvekili ne oldu? Onu aday yapmadılar. Ne oldu, suçlu o mu? İkisi de suçlu değil miydi? Ama ne dediler. Hâlâ bu medya, hâlâ bu siyasiler, bunun için ne diyorlar biliyor musun? Böyle bir hareket için, "İnsanın özeline karışıyorlar" diyor. Yahu kendi eşiyle mi bir şey oluyor da özeli oluyor? Kendi eşiyle değil ya… Buna nasıl "kendi özeli" dersin. Bu özel değil… Özel değil… Bu Genel… Genel… Bu genel bir ahlaksızlıktır, başka bir şey değil! Bu toplumu aldatmayın ya!.. Son zamanlarda, Sayın Bahçeli de çıkmış, "AK Parti iktidarı" diyor, "İnsanların özeline giriyor" diyor. Niye? Çünkü, kendi adamlarının da bu tür kasetleri çıkmaya başladı; o da rahatsız olmaya başladı. O da aynı şeyleri söylüyor. "İnsanların" diyor, "Özeline giriyorlar" diyor. Yahu böyle özel olur mu Allah aşkına! Özeldi de, niye bu milletvekillerini istifa ettirdin?
***
Baykal'ın tasfiyesine yol açan olay, konuşmanın başından sonuna kadar bir kere bile "kumpas" diye adlandırılmıyor; hatta üstüne basa basa "ahlaksızlıktan başka bir şey olmadığı" söyleniyor. Bir kere bile olayın kim tarafından, neden, nasıl deşifre edilmiş olabileceği üzerinde durulmuyor; hukuk devletiyiz ya, "suç" boyutu gündeme getirilmiyor, kınanmıyor. Bir kere bile "siyasi boyutu"na değinilmiyor. Toplum yahut CHP; "işin içinde iş olabileceği" yönünde uyarılmıyor. Bir kere bile olaydan "FETÖ" yahut o günkü adlarıyla "hizmet", "cemaat", "hocaefendi" vs. sorumlu tutulmuyor. Bir kere bile "Kumpasçılarla mücadele"den bahsedilmiyor, bu yönde bir irade ortaya konmuyor. Aksine, mesele tam da kumpasçıların istediği istikamete çekiliyor, algı o şekilde yönetiliyor. Özel hayatın gizliliğini ihlal edenlere kanunların hatırlatılması gereken yerde, bu suçun mağdurlarına özel hayatlarını nasıl yaşamaları gerektiği dayatılıyor.
E haliyle insan da merak ediyor;
Neden?
***
Dünkü "siyasi ayak" iddialarının ana fikrine de dayanarak soruyorum:
Neden o gün "FETÖ'nün devirmek istediği lideri" siyaseten ayakta tutmaya değil de, devrilmesine yardımcı olarak kumpası dolayısıyla FETÖ'yü hedefine ulaştırmaya çalışmış olabilir ki iktidar sahipleri?
SORU-YORUM
CHP 17-25 Aralık'ı "Hırsızlar Haftası" ilan etmişti de, MHP "Yolsuzlukla Mücadele Haftası" ilan etmemiş miydi?
CHP, "17-25 Aralık operasyonlarıyla ortaya çıkan yolsuzluklar tarihe mal oldu. Aradan yüz yıl geçse de insanımız, çocuklarımız, torunlarımız onların torunları bunu öğrenecekler. Bir hükümetin bir devleti nasıl soyduğunu hep beraber göreceğiz" demişti de, MHP "Rüşvet ve yolsuzluk konusundaki ifşaatlar, bu çerçevede yayımlanan tape, görüntü ve ses kayıtları Başbakan ve hükümetinin ipliğini çoktan pazara çıkarmıştır… Savcılara ve hâkimlere karaçalınsa da, adalette ki kıyım süratle devam etse de pislik diz boyu, belgeli yolsuzluk dağ gibi ortada durmaktadır… Türk milleti; villasına rüşvet ve hırsızlık kanalıyla istiflediği paraları, operasyon olur beklentisiyle kaçırma hesabı yapan birisinin Başbakanlığına daha fazla tahammül edemeyecektir" dememiş miydi?
CHP'li milletvekilleri "FETÖ"nün kayyum atanan medya yapılanmasına destek ziyaretinde bulunmuşlardı da, MHP'li milletvekilleri bulunmamışlar mıydı?
17-25 Aralık sürecinde ortaya atılan iddiaları ve iktidarın sonrasındaki mukavemet tarzını "muhalefet malzemesi, eleştiri konusu" yapmak bir siyasi parti için "FETÖ'cülük" delili sayılırken, aynı iddialara dört elle sarılmış başka bir siyasi parti nasıl fahri iktidar ortağı olabiliyor?
MHP'yi suçluyor yahut hedef gösteriyor değilim; "ölçü"süzlük eleştirdiğim. "Milat" dedikleri kime ne milat kimine değil, "suç" dedikleri kimine suç kimine değil, "delil" dedikleri kimine delil kimine değil; buna bizatihi kendileri de dahil.
Ayarı bu kadar kaçırılmış haldeki bir kantarla sağlayabilir mi Türkiye "arınma"sını?
Bir hukuk devletinin, hiçkimsenin kafasında soru işareti bırakmayacak bir adalet "ölçü"sü olmaz mı?