Mesaj kime Şaban Bey?
Varlık Barışı Yasası ile aklanan, Kamu İhale Yasası ile ihya olan yandaşlar memnun. Onlar
giderken aya, aklanamayan Dişli kaldı yaya. “Bu hesap Alman usulü ödenecek” başka yolu yok!
“Kamu kurum ve kuruluşlarının mal, hizmet alımında ortaya çıkan yolsuzlukları önlenmek” için 2002’de çıkarılan Kamu İhale Yasası’nda direk 9., endirek 13. değişiklik tartışmaya yol açtı.
Mehmet Yılmaz, “Kurum, gerekli gördüğü takdirde, kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine aykırılık bulunduğuna ilişkin iddiaları da inceler ve sonuçlandırır” hükmünün yürürlükten kaldırılmasına dikkat çekerek “Aykırılık iddiaları incelenemesin istiyorlar herhalde” dedi.
Rüşvet yasallaşıyor
İnşaat Mühendisleri Odası, “AKP yandaşı olmayan şirketlerin ihaleye davet edilmemesi mümkün olabileceği gibi, davetli listesine itiraz dahi edilemeyecektir. Kamuca yaptırılacak işlerin ihalesiz verilmesinin önü açılacaktır” sözleriyle tepki gösterdi.
Melih Aşık, tasarıda öngörülen “Kurul üyelerine, ücretli ders veya konferans verebilmeleri olanağı” için, “İhaleye girecek şirket Kurul üyelerine ders veya konferans verdirecek, karşılığında rüşvet, pardon ders ücreti toka edecek... Böylece masa altı trafiği yasallaşacak.” yorumunda bulundu.
Kara para aklanacak
Tartışma devam ederken “Varlık Barışı Yasası” resmen yürürlüğe girdi. Vatan’dan Mustafa Mutlu yasanın, “Uyuşturucu ve silah baronlarına, rüşvetçilere, özelleştirme komisyoncularına, iş takipçilerine, beyaz kadın tacirlerine, insan kaçakçılarına, naylon faturacılara, hayali ihracatçılara, banka hortumcularına, organ mafyasına, buyurun paranızı Türkiye’ye getirin“ demek anlamına geldiğini yazdı.
Ekonomik kriz gerekçe gösterilerek, atıl haldeki varlıkları milli ekonomiye kazandırmak adına çıkarılan yasa, yürürlüğe girmiş olduğu için yazılanlar pişmiş aşa su katmaktan başka işe yaramayacak olsa da, Mutlu tepkisini sürdürdü:
Namussuz beyefendiler
” Kara’larını ‘ak’lamak için: Getirecekleri miktarın yüzde 2’sini vergi olarak Maliye’ye yatıracaklar... Temizleniverecek... Paralardaki kan yıkanacak, geçmiş defterler kapatılacak! Dünün namussuzu, namus abidesi, uyuşturucu baronu da “beyefendi” olacak! 21 Kasım 2008, yeni bir devrin başladığı gündür... Sıradan vatandaşın gırtlağına sarılan devlet babanın, bundan sonra sadece “kara paracıların babası” olacağını ilan ettiği gündür! İktidara geldiğinde ilk iş “Nereden Buldun Yasası”nı kaldıran “ak”lamacıların, “üstün hizmet madalyası”nı hak ettiği gündür!“
Yurtdışındaki kara paraların Türkiye’ye girişini meşrulaştıran ‘Varlık Barışı Yasası’ resmen yürürlüğe girdi
* Musa Kart / Cumhuriyet
Dişli tehdit mi etti?
İşte böyle... İktidara yakın olanlar birer birer aklanırken... Gelmiş cukkalara legal kasalar bulup, gelecek cukkaları da garantiye alırlarken... Kemal Kılıçdaroğlu’nun belgelediği ‘bir milyon dolarcık’ için koltuğundan olan Şaban Dişli haliyle kırgın, haliyle kızgın, haliyle ‘ben yanarsam herkesi yakarım’ göndermelerine başladı...
Vatan Gazetesi’ne konuşan Dişli, ”Bunun hesabını sadece ben vermem. Cephe çok geniş.Güvendiğim dağlara kar değil, buzul yağdı buzul. Bu hesap Alman usulü ödenecek. Yani herkes kendi payına düşeni ödeyecek. Özellikle iş ve siyaset dünyasındakiler! “ demiş...
Mesajınız kime Şaban Bey!... Açık adres yazın!
Bakın eller gidiyor aya, sizi bıraktılar yaya... İktidar kardeşliğinin bozulması bile ‘kar değil buzul yağan dağları’ açıklamanıza yetmez mi?
++++++
Çarşı, sözünde durmayana da karşı
Engin Ardıç’ın Seyir Defteri... 24 Kasım 2008.. 20. Gün; anırmadı!
The Sun aracılığıyla Müslüman olduğu söylentisi yayılan Mıchael Jackson’u diline dolamış: “Bendeniz bu tür heriflere fazla güvenmem. Çünkü, bir süre sonra sıkılıp kaçıyorlar! Aklına geliyor Müslüman oluyor, keyfi isteyip Budist kesiliyor, sonra gene aslına rücu ediveriyor. İşin suyunu çıkardılar.” demiş.
Ne yaparsın Engin, feleğin çemberi gaddar. İnsanı yalpalatıp duruyor. Bazıları dininden dönüyor, bazıları sözünden... Ben de senin gibiyim “bu tür heriflere hiç güvenmem”. Onun için eşeğimi sağlam kazığa bağlar, güvenim sarsılmasın, karşımdaki insan sözünde dursun diye her gün hatırlatırım:
Haydi Engin, haydi Engin haydiiii, Anırmanın tam zamanı şimdi!!!
Dünküler GS ve FB tribünlerindendi, bugünkü İnönü’den... Çarşı, “Adı Hüseyin olan biri ABD Başkanı olursa Taksim’de anırırım” diye yazıp, adı Hüseyin olan biri Başkan seçildiğinde, sözünde durmayan köşe yazarına da karşı!
++++++
GÜNÜN SORUSU
Cumhurbaşkanı ile Hakkâri heyeti arasında varılmış sessiz mutabakat neleri kapsıyor?
++++++
Neden hâlâ gÖrevden alInmadIĞI anlaŞIldI
Akman’ın son misyonu
TV’lerin reyting ölçümlerini RTÜK’ün denetimine geçirme niyeti neyin nesi?
Yayıncılar, reklamverenler ve reklamcılar, yapılmak istenen şeyin politik gücün ticarete müdahalesi olacağını bir itiraz sesi olarak kamuoyuna duyurdular ama ne fayda?
Kadrolaşmada ve devlet kaynaklarını yandaşlarına yağma ettirmekte yasa ve ahlâk duvarını çoktan aşmış olan iktidarı bu kadarlık bir itiraz durdurmayacaktır.
Deniz Feneri ve benzeri sömürü organizasyonlarından gelen ve gelecek paralar ihtiraslarını tatmine yetmiyor artık. İşi büyütmenin zamanı gelmiştir!
Zahid Akman’ın Almanya’daki mahkeme kararına rağmen hâlâ niçin tutulduğuna ilişkin soru galiba cevabını buluyor.
Akman nasıl olsa Deniz Feneri lekesi ile RTÜK’ün başında oturamaz. Gitmeden önce bu suçu da ona işletecekler.
* Güngör Mengi / Vatan
++++++
YIlmaz Özdİl’İn aradIĞI cevabI bulduk:
6 kol iskambil oynayacaklarmış
Yılmaz Özdil Hürriyet’teki köşesinde soruyor:
” İçerde “ psikolojisi bozulan Abdullah Öcalan’a, 6 arkadaş gönderiliyormuş...
”Dışarda “ psikolojisi normal miydi?
Hadi hepsini anladık diyelim...
Niye 6?
Tavla oynamayı özledi desek, 1 kişi yeter... Okey oynayacaklar desek, 3 kişi neyine yetmiyor? 4’erli Japon kale maç yapacaklar herhalde diye düşünsek, 6+Apo, 7 eder, olmaz... Eksik takıma bi üsteğmen filan sokmaya kalksan, maazallah faul maul yapar, bu sefer ” işkence bu “ diye ayağa kalkarlar...
Niye 6?”
Özdil, Adalet Bakanı’na sorduğu için beklediği cevabı alamamış.
Biz bir bilene sorduk:
6 kol iskambil oynayacaklarmış.. Artan bir kişi de, yancı olacakmış...
++++++
Bebek katiline oyun adası, askere...
Öcalan’ın tecrit koşullarının iyileştirilmesini İmralı’yı 4 kez ziyaret eden Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (AİÖK) istemiş...
Ergenekon davası tutuklusu Kuddusi Okkır hapishanede tedavisi yapılmadığı için öldü. Akciğer hastası Ferit İlsever ancak haftalarca süren kampanyadan sonra tahliye edilebildi. AİÖK, Ergenekon davasının tutuklularının koşullarıyla da ilgileniyor mu? Hiç sanmıyoruz...
4.5 ay önce hapse atılan ve suçları hâlâ bilinmeyen Eruygur ve Tolon paşaları ise kendi silah arkadaşları bile yalnız bıraktı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, silah arkadaşlarını, Odalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ATO Başkanı Sinan Aygün’ü koruduğu kadar koruyamadı. Onlara hapiste hukuka uygun davranılmasını isteyen bir çift söz söyleyemedi.
Emekli subay dernekleri keza...
Cumhuriyet mitingcileri keza...
Böyle olunca Apo’nun bizim generallerden bile fazla ihtimam görmesi doğaldır.
* Melih Aşık / Milliyet
++++++
MİNİ YORUM
“Atafürk”ten mesaj
Milli Eğitim Bakanlığı’nın meb.gov.tr adresli internet sitesinde “24 Kasım Öğretmenler Günü” başlığıyla düzenlenen bir bölüm var. “Atatürk ve Eğitim” linkinden, 08.08.1928 tarihli Sarayburnu Parkı konuşmasının bir bölümüne ulaşıyorsunuz. İmza dikkat çekici: “Atafürk’ün Söylevleri” Tashih hatasıysa eğitimcilerin günlerdir farkedememiş olması garip. Ne zor işse artık düzeltemediler gitti. Şimdi biz “insanın fikri neyse, zikri de odur” desek, haksız olur muyuz?
* Selcan TAŞÇI