Merkez Bankası'na güvenmek!
Son 10 yılda Türkiye'de birçok kuruma karşı olan güven sarsılmış durumda.
Güven müessesesinin en çok sarsıldığı iki kurum var.
Birincisi TÜİK ikincisi ise Merkez Bankası.
İlk olarak TÜİK'e bakıyoruz. Zaten analistlerin verilen rakama itibar gösterdiği yok.
TÜİK'in açıkladığı enflasyon verisinin normalden en az 10 puan daha az olduğunu iddia ediyorlar.
Tabii ki bir de vatandaş cephesi var.
Bana göre en iyi enflasyon ölçümünü vatandaş yapıyor.
Her hafta gittiği pazar ya da marketteki fiyatları en iyi analiz eden vatandaştır.
1 kilo beyaz peynir geçen ay kaç liraydı bu ay kaç lira.
Ya da 1 kilo domates neydi ne oldu.
Vatandaşın enflasyonu ile TÜİK'in enflasyonunun arasında en az 20 puan fark var.
Yani artık TÜİK'e analistler de güvenmiyor sokaktaki vatandaş da.
Sokaktaki vatandaşın genel inancı, enflasyon maaş zamlarından dolayı kasıtlı olarak düşük tutulduğu. Çünkü yıllık enflasyon yüzde 13 değil de yüzde 20 olarak açıklansa, hükümet memura ve emekliye ona göre zam vermek zorunda kalacak.
Sözün kısası TÜİK artık kendi çalıyor kendi oynuyor.
Bir de son yıllarda hırpalanan bir başka kurum var. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası.
Dünya ülkeleri arasında en itibarlı kurum merkez bankalarıdır. Ya bizde?
Sosyal medyada en çok hakkında espri yapılan bir kurum. Başkanlarının görev süresi 1 yıl bile sürmeyen Merkez Bankası için sosyal medyada en çok dikkatimi çeken bir karikatür oldu.
Merkez Bankası Başkanı damat adayına, kızın babası, iş güvencesi olmamasından dolayı kız verilmiyor.
Koskoca Merkez Bankası'nın geldiği duruma bakar mısınız?
İşte başkanına iş güvencesi olmadığı için kız dahi verilmeyen Merkez Bankası, perşembe günü bir kez daha toplanarak faiz kararını verdi.
Karar öncesi o kadar bilgi kirliliği vardı ki!
Kimisi Merkez Bankası'nın 200 baz puan faiz arttıracağını iddia etti. Puanlar adeta havada uçuştu.
Kimisi ise 700 baz puanlık şok artışı bile öne sürdü. Tabii ki Başkan'ın özel durumundan dolayı 100 baz puanlık faiz indirimi bile beklentiler arasında yer aldı.
Merkez bankaları itibar kurumlarıdır. Onların kararları ve duruşları analistler tarafından öngörülebilir olmak zorundadır.
Bugün Türkiye dışındaki merkez bankalarının kararlarını toplantıdan haftalar önce öngörebilirsiniz.
Yani eldeki verilerle kaç puanlık bir hareket yapacağını bilirsin.
Ya Türkiye'de?
İşte asıl sorun burada. O itibarlı kurumun ne yapacağını kimse öngöremiyor.
Tahminler genelde siyasi bir bakış açısı ile yapılıyor. Tahminler ilk olarak "saray" cümlesi ile başlıyor.
Böyle olunca da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası her geçen gün yıpranıyor.
Dedim ya, kurumların yıpranması AKP iktidarında genel bir sorun.
Özerk olduğu iddia edilen bir Merkez Bankası'nın bu kadar yıpranması gerçekten içler acısı bir durum.
Allah o bankada görev yapmaya çalışan memurlara yardım etsin!