Merkez Bankası iki arada bir derede kaldı
Küresel konjonktür bizim gibi gelişmekte olan ülkelere bol para ve finans imkanları sağladı. Bu imkanları Çin gibi, Güney Kore gibi doğru olarak kullanan ülkeler oldu. Bu ülkeler para bolluğunu yatırımların ve iç üretimin artmasında bir imkan olarak kullandılar. Buna karşılık bizim gibi spekülatif sermayenin geçici cazibesine kapılan ülkeler de oldu.
Biz bu sermaye ile kur baskısına imkan sağlayarak enflasyon hedeflemesi yaptık, bol harcama ile suni bir refah sağladık, sonuç cari açık ve dış borç olarak ortaya çıktı.
Ekonominin, piyasanın, tüketim eğiliminin hep aynı çizgide gitmesi mümkün değildir. Ekonominin iç dinamikleri, harcamalarda doyum sınırı, siyasi, sosyal, hatta psikolojik olaylar ve beklentiler nedeniyle konjonktürel dalgalanmalar ortaya çıkar. Bu durum ekonominin doğasında var ve kaçınılmaz bir sondur. İşte dünyada para bolluğu için de aynı son yaşanacaktır. ABD’nin parayı daraltma kararı bu sonu tetikledi.
Gelinen noktada döviz kuru artmaya başladı... Türkiye’de kur artışının bir tarafı çözüm ve istikrar, diğer tarafı çözümsüzlük ve kriz getirebilir.
Neden çözüm ?
Cari açığın temel nedeni TL’nin aşırı değerli (kurun düşük ) olmasıdır. Merkez Bankası’nın 2003 temel yılı ve TÜFE bazlı reel kur endeksi Haziran ayında 115.65’tir. Bu demektir ki Haziran ayında TL yüzde 15 oranında daha değerli idi. Yani haziran ayında teorik olarak cari açığa yol açmayacak denge kuru bir dolar 2.20 lira olması gerekirdi.
Mamafih geçen sene ve bu sene büyüme oranı düştüğü halde, cari açık devam ediyor. Bu durum çok doğaldır. Çünkü kur düşük olduğu sürece, Türkiye’nin ihracat malları daha pahalı, ithalat malları daha ucuz demektir. Bunun içindir ki üretimimiz, ithal ara malı ve hammaddeye bağımlı olmuştur. Kur tedricen artarsa, cari açığın azalacağı kesindir. Ancak bu arada üretimde geçiş dönemi yaşanabilir ve aksama olabilir.
Bu noktada kalite ve verimlilik artışı da, ihracatın artmasına imkan sağlar. Ne var ki diğer ülkeler de kalite ve verimlilik peşindedir. El eli de armut toplamıyor.
Cari dengenin sağlanması aynı zamanda dış borç sorunu içinde çözümdür.
Neden çözümsüzlük ?
Türkiye’nin dış borç stoku 340 milyar dolar oldu. Bu borcun büyük kısmı özel sektörün dış borcudur. Pazar günü Milliyet gazetesinde belirtildiğine göre borcu 2 milyar doların üstünde olan 19 firmanın dış borçlarının toplamı 105.7 milyar dolardır.
Eğer kur artarsa, kısa vadeli dış borcu olan özel sektör şirketleri ve bankaların dış borç maliyetleri artar. Birçok özel sektör firması zora girebilir. Merkez Bankası’na göre, kısa vadeli dış borç stoku 122.2 milyar dolardır. Bankalar kaynaklı dış borç stoku 83.9 milyar dolardır. Diğer sektörlerin dış borç stoku ise 37.4 milyar dolardır. Özel sektörün kısa vadeli dış borcu bir yıldan daha kısa vadelidir. Bu borçların yenilenmemesi halinde birçok özel sektör firması zora girecektir. Kaldı ki bankalar da bu dış borcun bir kısmını özel sektöre borç vermiştir. Yine sıcak para ve spekülatif sermaye kurda artış beklentisi sürerse, çıkmaya devam edebilir.
Merkez Bankası kur artışını önlemek için piyasaya döviz sürerse, zaten 100 milyar dolar civarında olan rezervleri buna yetmez. Müdahale etmezse kur artışı sürer. Enflasyon hedefi tutmaz. Ayrıca özel sektör zorda kalır. Başbakanın korkusu ile faiz artışı da yapamıyor. Yani Merkez Bankası iki arada bir derede kaldı.