Mehmet Akif'i de mezarında ters döndürecekler sonunda

Olaya bakın:

"Genç Kalemler Topluluğu", "Dünya Arapça Günü"nü kutluyor! Bunu yaparken de, "İstiklal Marşı"mızı "Arapça" okuyor.

Eh keşke fonda da Ahmet Kaya çalsaydı; "Nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça"… Yakışırdı.

***

"Tutarsızlık" çünkü;

"Dünya Arapça Günü"nü kutlayan "Genç Kalemler Topluluğu"nun öykündüğü ve adını aldığı "Genç Kalemler", Mehmet Emin Yurdakul'un açtığı yolda, Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem, Ziya Gökalp gibi devrin "Türkçü" aydınları tarafından, aynı adlı dergi merkezinde başlatılan bir "Yeni Lisan Hareketi"ydi.

"Genç Kalemler"in öncelikli hedefi, "Türkçe'de Arapça ve Farsça gramer kurallarının kullanılmaması, Türkçeye girmiş Arapça sözcüklerin, Arapça dilbilgisine göre değil, Türkçedeki kullanışlarına göre dikkate alınması, Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçe'de söylendikleri gibi yazılması, dil ve edebiyatın yabancı etkisi ve taklitçiliğinden kurtarılması, dilin sadeleşmesi"ydi.

"Türkçe" bir eseri "Arapça"laştırmak "Genç Kalemler"in en son yapacağı iş bile değildi kaldı ki mevzu bahis "milli marş" ise bunu yapmaktansa herhalde kendilerini imha ederlerdi!

***

"Tutarsızlık" çünkü;

"İstiklal" demek "bağımsızlık" demektir.

Ekonomik özgürlüğü sembolize eden "kendi para birimine sahip olmak" ve gönderinde dalgalanan bir "bayrağının" bulunmasından başka, iki temel kanıtı daha vardır "bağımsızlığın";

1)Bir "milli marşı"nın bulunması ve bunu kamusal alanda özgürce söyleyebiliyor olmak.

2)Kendi dilinin, o dille yazılmış bir tarihinin, o dille aktarılmış bir sözlü kültür mirasının, o dille verilmiş sanat-edebiyat eserlerinin bulunması ve "sarayda, divanda, mecliste ve seyranda" o dille konuşuyor/yazışıyor olmak.

Bir ülkenin bağımsızlık alametlerinden olan "milli marşı"nın, yine bağımsızlık alametlerinden biri olan "dili"ni değiştirmek suretiyle, başkalaştırılabilmesi için ancak müstemleke olmak gerekir. Türkiye bir sömürge ülkesi midir? Dahası Türkiye, Arap sömürgesi olacak kadar hafızasızlaşmış, zavallılaşmış, biçareleşmiş midir?

***

"Ahmaklık" çünkü;

Efendim; İstiklal Marşı 1921'de yani 1928'deki "Harf Devrimi"nden önce yazılmış; Arapça okunarak "özüne" döndürülüyormuş; böyle savunanlar var rezaleti.

Cehaletin böylesi neyle mümkün olabilir sen söyle Yarabbi!

90 yıldır neresi anlaşılamıyor ki; 1928'de "harfler/semboller" değişmiştir; "alfabe" değişmiştir, "dil" değil! İstiklal Marşı'nın "Türkçe" sayılmasının şartı 1928 sonrasına tarihlenmesi değildir; 1921'de Anadolu'da da yazılsa dili Türkçe'dir, 1700'lerde Kafkaslar'da da yazılsa Türkçe'dir, 400'lerde Orta Asya'da da yazılsa Türkçe'dir!

Böyle giderse "kendilerinden" saydıkları "Akif"i de mezarında ters döndürecekler sonunda!.. "Türkçülük" gibi bir siyasi iddiası bulunmamakla birlikte, İstiklal Marşı'mızın yazarı Mehmet Akif Ersoy'un da, dil ve edebiyat anlamında daha çok "Genç Kalemler"e yakın çizgiyi benimsiyor olması bir yana, bu ülkede1921'de de konuşulan dil zaten Arapça değildir!

Arapça kökenli olan Osmanlı alfabesiyle "Türkçe" yazılır!

-Malum- "şahsım(!)" bulmaca tadındaki uzun cümleleriyle nam salmış durumda olduğundan, bu mevzuuyu en zır cahilin dahi anlayabileceği şekil ve basitlikte nasıl anlatırım diye Türk Dil Kurumu Başkanlığı da yapmış olan Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun hocamı aradım.

"Latin alfabesiyle yazıyoruz diye Latince mi konuşuyoruz? İran'da Arap alfabesi kullanılıyor, Arapça mı konuşuluyor?" dedi;

"Korkma sönmez"i Kiril alfabesiyle de yazmak mümkün, Çin sembolleriyle de, İbrani harfleriyle de ama "Korkma sönmez", "Korkma sönmez"dir hepsinde.

1928'in arkasına saklanmaya çalışıp da, İstiklal Marşı'nın Arapçalaştırılmasına tepki gösterenlere "ırkçılık" zemininde "yafta" arayanlar da -zor ama- anlayabildiyse, bitireyim:

"İstiklal Marşı", Atatürk'ün ifadesiyle, "Türk Milleti'nin hürriyet ve istiklal fikrinin ölümsüz abidesidir"; ölümsüzlüğünün garantörü de "bengi taşlar"a kazınmış haldeki "Türk dili"dir; Türkçe'dir!

SORU-YORUM

Dersine girdiği sınıftaki "kaynaştırma öğrencisi"ne işkenceye varan bir psikolojik şiddet uygulayan öğretmenin açığa alınmış olması hiçbir şeyi çözmez. Soru şu; o öğretmen ve onun gibi "kaynaştırma öğrencisi" adıyla "özel eğitime ihtiyaçları olan ama sosyalleşsinler, yaşıtlarıyla iletişim kurabilsinler ve benzeri nedenlerle normal eğitime dahil edilen" çocuklarla "muhatap" olan diğer öğretmenlere, bu muhataplığı nasıl, hangi dil ve yöntemle kurabilecekleri/kurmaları gerektiği konusunda gerekli eğitim (üç günlük seminerden bahsetmiyorum, uzmanlaştırıcı ciddi bir süreci kast ediyorum) verilmiş midir verilmemiş midir? "Özel seçilen" bu öğrencilerin öğretmenleri de yaşları, kişilik özellikleri, yeterlilikleri göz önünde bulundurularak "özel" mi seçilmiştir yoksa bu çocuklar "rast gele, denk gelen" öğretmenlere mi emanet edilmiştir?

Yazarın Diğer Yazıları