Mansur Yavaş mı? Haşim Kılıç mı?

Cümbür Cemaat İttifakı altı partinin birlikteliğinden o kadar telaşa kapıldı ki ekonomik krizi bir yana bıraktı. Yandaş medyayı ve yandaş yorumcuları kullanarak bu birlikteliğin cumhurbaşkanı adayını belirlemek için büyük çaba gösteriyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu şöyle kestirip attı:

- "CHP''nin Cumhurbaşkanı adayı Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu''dur."

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ise şöyle yanıt verdi:

- "Ben siyasetin içinde değilim, kendimi kamu görevlisi olarak görüyorum."

Yavaş''ın bu yorumunu şöyle değerlendiriyorum:

Birincisi;

Mansur Yavaş Millet İttifakını oluşturan; İYİ Parti, Saadet ve Demokrat Partilerin adayı olarak CHP listesinden seçilen dört partinin mutabakat sağladığı bir isimdir.

Ankaralılara hizmette ise müthiş bir siyaset yapmakta, hangi partiye oy verirse versin hiçbir ayrım yapmadan vatandaşa eşit hizmet etmektedir.

Yavaş''ın yaptığı ayrıştırma değil, birleştirme, dışlama değil, kucaklama siyasetidir.

Bu siyasi anlayışı ile sadece Ankaralıların değil Türk milletinin de beğenisi kazanmıştır.

İkincisi;

Günlük siyasi çekişmeler, suçlamalara, iftiralara yanıt vermeyerek şeffaf bir yönetim tarzı sergileyen Mansur Yavaş''ın kendisini, "kamu görevlisi" görmesi konusudur.

Bu konuda söylemeliyim ki siyaset de kamu görevidir.

Üçüncüsü;

Mansur Yavaş''ın şu açıklamayı yapmaması dikkat çekici oldu:

- CHP''nin Cumhurbaşkanı adayı Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu''dur…

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Mansur Yavaş''ın cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesi konusunda gazeteci yazar Fikret Bila kardeşime şunları söyledi:

- "Cumhurbaşkanlığı adaylığı söz konusu olunca akla bir CHP''li isminin gelmesi memnuniyet verici. Sayın Özdağ''ın cumhurbaşkanı adayı olarak bir CHP''liyi önermesi güzel bir şey. Buna memnun oldum.

Gelelim Haşim Kılıç isminin 6 partinin cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya atılması konusuna.

Sayıştay üyesi olarak merhum Turgut Özal''a çok yakın olan Haşim Kılıç''ın Anayasa Mahkemesi''ne atanmasının öyküsünü Anavatan Partisi''nin (ANAP) en önemli isimlerinden Mehmet Keçeciler ile yaptığım söyleşi ile aktarayım

- Soru: ANAP''a yakın Haşim Kılıç''ın Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmesi nasıl oldu?

Keçeciler: "Siyasi anlayışı itibarıyla partimize çok yakın ve sevdiğimiz, değer verdiğimiz bir isimdir. Sayıştay''ın Anayasada tanımlanan görevlerine göre yüksek yargı olması gerekirdi ki bu konuda gerekli yasal düzenlemeyi yaptık."

- Soru: Haşim Kılıç''ın böylece Anayasa Mahkemesi''ne üye olabilmesinin de yolunu mu açtınız?

Keçeciler: "Elbette Sayıştay üyeleri de yasa gereği yüksek yargıç oldukları için Anayasa Mahkemesi''ne üye seçilebilme haklarını kazandılar ki Haşim Bey de 1985 yılında önce Sayıştay üyeliğine, beş yıl süren üyelikten sonra 1990 yılında da Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildi."

Ancak Kılıç''ın üye olduğu Anayasa Mahkemesi 11 Temmuz 1991 tarihinde 1991/21 sayılı şu kararı aldı:

- "Sayıştay, yargı kuruluşlarına benzemeyen görev, yetki çalışma yöntemleri ve aleyhine yargı yollarının izlenmesi olanaksız kimi kesin hükümler kurması nedeniyle Sayıştay bir yargı kuruluşu sayılamaz ve mensupları da hâkimlere ilişkin hükümlere bağlı tutulamaz."

Bu karara göre Haşim Kılıç''ın üyeliğinin düşmesi gerekir ama düşürülmedi.

Anayasa Mahkemesi''nin bu kez 27 Aralık 2012 tarihinde 2012/207 sayılı şu kararı verdi:

- "Sayıştay''ın sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlama görevi yönünden yargısal bir faaliyet icra ettiği ve bu çerçevede verilen kararların maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden yargı kararı niteliğinde olduğu, kesin hüküm vermesi nedeniyle bunu sonuçsuz veya etkisiz kılacak şekilde gerek idari gerekse yargısal makamlar nezdinde herhangi bir karar alınmasının söz konusu olamayacağı sonucuna ulaşılmaktadır. İçtihat değişikliğine gidilmek suretiyle Sayıştay''ın yargı fonksiyonuna sahip olduğu kabul edilmiştir."

Haşim Kılıç''ın Anayasa Mahkemesi üyeliği ve başkanlığı konusuna gelince;

AKP''nin iki ayrı kapatılmama kararında etkisi olduğu açıktır.

Bu konuyu bugün ara verdiğim yazı serisine yarın devam ederek şu başlıkla değerlendireceğim:

- Erdoğan vakaları; 5. BÖLÜM

Yazarın Diğer Yazıları