Mali disiplin lafta kaldı kamuda israf arttı
Ocak -Ağustos 8 aylık Bütçe verileri açıklandı. Bu sekiz ayda bütçe açığı nominal olarak yüzde 153,9 oranında, reel olarak yüzde 24,1 oranında arttı.
Hazine ve Maliye Bakanı 2023 yılı Haziran ayından beri uyguluyorum dediği ortadoks politikaların odağına mali disiplini koydu. Ama bu politikaların uygulandığı son bir yılda bütçe açığı arttı. Bu nasıl bir mali disiplindir?
1. Kamuda israf arttı.
İsraf konusunda kamuoyundan gelen en büyük tepki, cumhurbaşkanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı harcamalarıdır. Uçaklara, konvoylara, saraylara halkın yüzde 60’ı tepki gösteriyor. Ayrıca kamuda kullanılan ithal ve Çakarlı lüks taşıtlar Türkiye için kabile devleti imajı yaratıyor.
Cumhurbaşkanlığı kamuda tasarruf genelgesi yayınladı. Kamuda 3 yıl süreyle taşıt alınmayacak dedi. Ama idarelere bütçeden yardım alan vakıflar yoluyla taşıt alınabilir. Vergi mükellefinden kamu ya hibe taşıt alınırsa, bu hibe vergi matrahından düşer. Ne anladık 3 yıldan? Dahası sorun bugün var olan sorundur. Var olan sorun yerli yerinde duruyor.
Tasarruf genelgesinde yer alan; su alımında tasarruf, kırtasiye tasarrufu gibi açıklanan önlemler, yalnızca algı yaratmak içindir. Uygulamada topu çevirmeden öte gidemez.
Personel alımında da tasarruf olarak, emekliler yerine yeni personel alınacak, deniliyor ve fakat zaten hükümet alacağını aldı. Bunun içindir ki personel harcamaları sekiz ayda yüzde 113,1 (reel olarak yüzde 26,7) oranında arttı. Devlete alınanlar cumhur ittifakının isteği ile alınmıştır. Cumhur ittifakı bu nedenle ayakta kalıyor. İttifakın tutkalı kamu mallarının ve imkanlarının bölüşülmesidir.
2. Bütçe geliri daha az arttı ve bütçe açığı yükseldi
Mehmet Şimşek baktı harcamalarda tasarruf yapamıyor, bu defa önce KDV ve ÖTV’yi artırdı. Sonra Gelir ve kurumlar vergisini artırdı.
Bütçe gelirleri içinde gelir vergisi arttı. Çünkü firmalar yatırım yapmadı kar dağıttı. Kurumlar vergisi ise yüzde 30,4 oranında düştü. Kurumlar vergisinin düşmesi şirket karlarının düştüğünü gösteriyor.
Dünkü yazımda da ifade ettim; Kriz ve daralma dönemlerinde kurumlar vergisi artırmak yerli ve yabancı sermayenin yatırım yapmasını engeller. Şirketleri zor durumda bırakır. Büyümeyi negatif etkiler.
3. Vergi bilinci zayıfladı, vergiye karşı tepki oluştu
Anayasamıza göre vatandaşın vergi ödevi var, buna karşılık devletin de kamu hizmeti yapmak ödevi var. Falan vergi falan hizmetin karşılığı değildir. Harçlar ise bir hizmet karşılığıdır. Ancak genel anlamda toplum vergi verir ve devlette topladığı bu vergilerle hizmet yapar.
Vergi bilincinin gelişmesi için mükellefin vergi gelirlerinin yerinde kullanıldığına kamu hizmetlerinin doğru yapıldığına inanması gerekir.
Toplum 22 senedir, devlet bütçesinin her seçimde AK partinin seçim organizasyonlarında kullanıldığını, devlet personelinin mitinglere zorunlu katıldığını, seçim popülizminin yapıldığını yaşadı, gördü.
Kamu ihalelerinin taraflı yapıldığını, kamu özel işbirliği yatırımlarının yandaş müteahhitlerle ve pahalı yapıldığını, bütçeden ideolojik vakıflara destek sağlandığını, sarayları, konvoyları, şatafatı gördü. Vergisinin israf edildiğine şahit oldu.
Öte yandan kamu hizmeti olarak yine etkin bir eğitim ve sağlık hizmetinin yapılmadığını yaşadı. Hastane kapılarında saat beşlerde kuyruğa girdi. Herhangi bir cerrahi müdahale için ancak altı ay sonrasına gün alabildi.. Bürokraside işi yürümedi. Mahkemeler beş-on yıl sürüyor.
Dahası bütçe denetimi zayıfladı. Çoğu harcamalarda detay kaldırıldı.
Bu şartlarda mükellefin vergi bilinci zedelendi ve kimse vergi vermek istemiyor. Bunun içindir ki vergi kayıp ve kaçakları ile vergiden kaçınma arttı.