Mali disiplin ama nasıl?
Maliye Bakanı’nın, Mecliste Plan-Bütçe komisyonunda yaptığı açıklamaya göre 2014 yılı bütçe büyüklüğü Gayri Safi Yurt içi Hasıla’nın yüzde 25.4’ü büyüklüğüne ulaşıyor ve 436,3 milyar liradır. Bütçe açığı ise 33.2 milyar liradır. 2013 yılında da bütçe açığı 34 milyar lira olarak tahmin edilmişti. Gerçekleşme daha düşük,19 milyar lira olacaktır. Bütçe açığı olarak, bütçede bir sorun yaşanmıyor. Aslında piyasada mali disiplin sözü de bütçe açıkları için kullanılıyor. Gerçekte ise mali disiplin farklıdır. Her şeyden önce, devlet bütçesi özel işletme bütçelerinden farklıdır. Zira bütçe iktisat politikasının önemli bir aracıdır. Denklikten önce, ekonomik konjonktüre uygun yapısı önemlidir. Söz gelimi durgunluk zamanında bütçenin açık vermesi faydalıdır. Eğer enflasyonist etkisi azaltılırsa, bu açıklar toplam talebin artmasına ve ekonomin canlanmasına neden olur. Bugünkü ekonomik konjonktürde, bütçenin açık veya fazla vermesi yerine denk olması daha önemlidir. Bu anlamda bütçe disiplininden söz edebiliriz... İki şartla... Bir; bütçe denkliği dışında, bütçe harcamaları arasında da optimal bir denge olmalıdır... İki; bütçe harcamalarında ve gelirlerinde de disiplin olmalıdır.
1) Bütçe harcamalarının etkin olması için, cari harcamalarla (personel, mal ve hizmet satın alınması) yatırım harcamaları (altyapı, yol, bina, sağlık ve eğitim altyapı yatırımları) arasında optimal bir denge olmalıdır. Söz gelimi eğer okul yapar, öğretmen almazsanız, okul yatırımı atıl yatırım olur.. Ya da siyasi gerekçelerle öğretmen alır ve fakat okul binası yapmazsanız bu defa öğretmen için yapılan harcama verimli olmaz. 2014 bütçesinde cari gider olarak, personel giderleri ile mal ve hizmet alımları için 147.6 milyar lira (bütçenin yüzde 33.8’i), buna karşılık yatırımlar için yetersiz ödenek (sermaye giderleri ve sermaye transferleri) 43.2 milyar lira, yani bütçenin yüzde 9.9’u ayrılmıştır.
2) Bütçe gelirlerinin de istikrarlı olması gerekir. Bakanın açıklamasına göre 2013 bütçesinde, 8.3 milyar dolar özelleştirme geliri, 3 milyar dolar da 2/B geliri bütçeye aktarıldı. Bu gelirler, bugün için bütçe dengesini sağladı ve borçlanmayı azalttı... Ancak özelleştirilecek kuruluş kalmayınca, 2/B’ler bitince, bütçe için kullanılan işsizlik fonu azalınca ne olacak? Yine açıklar ve borçlanma ihtiyacı artmayacak mı?
Hükümetin programındaki paralı yollar ve köprü gelirlerinin satışı da bir yılı kurtarabilir. Ancak sonrasında devlet bu gelirlerden de 20 veya 25 yıl yoksun kalacaktır.
3) Birçok alanda harçlar ve kamu kiraları on on beş kat artırıldı. Bu nedenle bugün için bütçeye gelir sağlandı. Ancak harçların ve kiraların bu kadar artması, yeni yatırımları da caydırdı. Oysa ki bu yeni yatırımlar devreye girince, devletin vergi gelirleri artacaktı.
4) Bütçede borçların payı düştü... Bu durum da bir bütçe disiplini olarak ileri sürülüyor. Zira borç faizi, bütçe ile iş yapmak imkanını azaltıyordu. Şimdi de sosyal güvenlik açıkları aynı sorunu yaratıyor. 2014 bütçesinde
cari transferler 163.6 milyar liradır. Bütçenin en büyük payı yüzde 37.5’i bu transferlere gidiyor. Bütçe ile iş yapmak imkanı kalmıyor.
Türkiye’de Meclis dahil, medya dahil, Maliye ve Hükümet dahil her alanda maalesef bakkal bütçesi ile devlet bütçesi aynı anlayış içinde tartışılıyor. İktisat politikasının bir aracı olarak tartışılmıyor.