Macaristan’dan Avrupa, dünya ve Türkiye’ye bakış..

Macaristan ile Avrupa Birliği arasında büyük bir tartışma var. “Türkiye’nin gündemi bu kadar yoğunken, Macaristan nereden çıktı?” denilebilir. Ama Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren bir durum var. Avrupa çöküyor. Bunun Türkiye’ye etkileri sanıldığından da büyük olacak.
Tonyukuk Ersoy adlı okurumuz, Amsterdam Üniversitesi, Avrupa Enstitüsü öğretim üyesi, Macar Dr. Laszlo Maracz’ın konu ile ilgili yazısını gönderdi. Yazıda Türk dünyası ile ilgili önemli mesajlar da var..

***


Dr. Laszlo Maracz

“17 Aralık 2011 tarihinde Avrupa Parlamentosu’nda yapılan tartışma ile ilgili olarak, Hollanda milli radyosunun Brüksel muhabiri Chris Ostendorf’un verdiği habere göre ’Macaristan’ın başbakanı Avrupa Parlamentosu’nda istenmeyen kişidir. Orada az arkadaşı vardı, ona bağırdılar, neredeyse yüzüne tükürdüler..’
Bu görüntü Batı demokrasiye ciddiyetle inananları gerçekten şoke ediyor. Avrupa parlamentocuları, demokratik yöntemlerle seçilen, efendice davranan ve soğukkanlı, ikna edici şekilde konuşan bir başbakana gösterilen saygı bakımından sınıfta kaldı. Maalesef bu Schumann’ın ve Monnet’in Avrupası olmaktan çıktı, ama Kohl ile Mitterand’ınki bile değildir. Bu, adi biçimde konuşan ve politika yapan Sovyet stili komiserlerin Avrupasıdır.
Bunlara tanık olduktan sonra, Avrupa Parlamentosu’ndaki kadife koltuklarında oturan Cohn-Bendit ve arkadaşlarının maşası olmak ve onların tiyatro piyeslerini oynamalarına yardım etmek için acaba uzaktaki savaş alanlarına Macar askeri göndermenin bir anlamı var mı?

***


Bu ’tartışma’ Macaristan için faydalı olabilir, çünkü bu ülke böylece 21. yüzyılın ve yeni dünya düzeninin sunduğu imkanlardan yararlanabilir. Artık çok yönlü politika uygulamanın zamanı geldi. Artık tek yönlü Euro-Atlantik dış politikasını sürdüremeyiz, çünkü bu bizim için zararlıdır. Bu ibreti Strassbourg’daki o ’tartışma’nın sonucunda aldık.
Bugün Avrupa Birliği artık bir iflas masasıdır. Onun girdiği bunalım sadece derin, çözümsüz mali bir kriz değil, aynı zamanda daha da derin bir ahlaki buhrandır ve bunu 50’nci yılların Stalinist davalarına benzeyen Strassbourg’daki göstermelik duruşma en iyi biçimde gösterdi.
Avrupa’nın çöküşü geri döndürülemez, bu krizden çıkacağına inananlar ham hayallerle avunur. Almanların dış politikaları da şunu gösteriyor ki Avrupa Birliği artık onlar için hiç bir şey ifade etmiyor. Bu birlik artık ’kimsenin birliği’dir, sahibi yoktur ve bir mali, ideolojik savaş alanına dönmüştür. Eğer çıkmak mümkün değilse, o zaman köstek olarak kalalım içinde; İngilizlerin yaptığı gibi..

***


Avrupa henüz 20. yüzyıldadır, halbuki 21. yüzyıl çoktan başlamıştır. Bu yüzyılda şüphesiz ki Batı, Dünya üzerindeki hakimiyetini kaybedecektir. Belki de bunun bir göstergesi solcu ve liberal koalisyonunun mali manipülasyonlarını küçücük Macaristan’a bile zorla kabul ettirememeleridir. Şunu da öğrendik ki, yeniden doğmuş olan Macaristan’ın bu savaşta arkadaşları da vardır. Polonya, Macaristan için elinden gelen yardımı yaptı. Polonyalı Donald Tusk, Avrupa’nın şimdilik tek muhakeme kabiliyeti olan başbakanıdır. Polonyalı-Macar ittifakını güçlendirmek lazım. Geçen yıl Çin ile yapılan anlaşma da yeni çok yönlü dış politikayı başlatmak için önemli bir adımdır.. 1848-1849 ve 1956’daki devrimlerin olumsuz hatıralarına rağmen, Rusya ile anlaşmak lazım. Vladimir Putin Rusya başkanı seçilirse, bu konuda büyük ilerlemeler kaydedilebilir. Ama görüşmeleri eski, uşaklar gibi davranan Moskovitlerle değil, genç diplomatlarla yürütmek lazım. Bunun dışında Macaristan’ın Türk dünyası ile de ilişkiler kurması gerek. Türk dünyası bizi saygı ile seviyor ama akraba olarak da bilir bizi. Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan gibi ülkeler, gelecek on yıllarda ekonomik ve ahlaki bakımdan da dünyanın önemli ögeleri haline gelecekler.
Evet 21. yüzyıl başladı artık. Milli bir anayasa yaptıktan sonra, Macaristan’ın artık dünya çapında da aktif olması ve bunun ona sunduğu imkânları kullanması lazım.”

Yazarın Diğer Yazıları