Liderlere özgü hastalık; Hubris Sendromu
Dr. Vecdet Öz 1981'de darbeciler tarafından kapatılan Adalet Partisi'ni 2015'te yeniden kurdu ve halen genel başkanlığını sürdürüyor.
Adli tıp uzmanı Öz bana, “Liderlere özgü hastalık; Hubris Sendromu” başlıklı bir yazı gönderdi.
Türkiye’deki siyasi liderler açısından da önemli bir teşhis olacağını düşünerek okurlarımla paylaşmak istedim:
Liderlere özgü bir hastalık; Hubris Sendromu:
“İlk kez, Psikiyatrist David Owen ve Jonathan Davidson tarafından dile getirilen bu sendrom, 2010 yılında tıp dünyasının önemli dergilerinden biri olan Brain’de yayınlanmıştır.
Bu yayınla, demokratik ülkelerde art arda gelen seçim zaferlerinin bazı liderlerde tetiklenen ego nedeniyle Hubris Sendromu oluşturabileceği ortaya konmuştur.
Genelde siyasetçilerde görülen bu hastalık “Tanrısal ego” olarak da bilinmektedir.
David Owen ve Jonathan Davidson’a göre ‘güç zehirlenmesi’ içinde olanlar ve ‘diktatörler’ Hubris Sendromuna daha çok eğilimlidirler.
Genelde ülkelerdeki kriz dönemleri, savaşlar ve ekonomik felaketler bazı siyasi parti liderlerinde mevcut olan bu hastalığı tetikler ve depreşmesine yol açar.
Brain dergisinde yayınlanan söz konusu bu makalede, bazı siyasetçilere yer verilmiş ve Oğul George W. Bush, Tony Blair ve Margaret Teacher’ın da bu hastalığa yakalandığı ifade edilmiştir.
Makalede Hubris Sendromunun tanısı için 14 semptom (bulgu) tanımlanmıştır. Hastalık tanısı için ‘bunlardan en az üç tanesinin varlığı yeterlidir’ denilmektedir.
İşte o kritik semptomlar;
1. Dünyayı, güç kullanımı yoluyla kendini yücelteceği bir yer olarak görür.
2. Öncelikle kişisel imajını geliştirmek amaçlı hareket etme eğilimi vardır.
3. Görüntüsü ve ifadeleri ile orantısız bir endişe içindedir.
4. Mevcut faaliyetleri ile ilgili konuşurken, bir Mesih gibi yücelme eğilimi taşır.
5. Kendisini ulus veya kuruluşla bir tutar.
6. Konuşmalarında kraliyet ailesine özgü ‘biz’ ifadesi kullanır.
7. Aşırı özgüven gösterir.
8. Kendisi için öteki olan grubu açıkça hor görür.
9. Diğer insanlar ya da iş arkadaşları gibi sıradan bir mahkemeye değil de sadece tarih ya da tanrı gibi bir üst iradeye karşı hesap verebilir olduğu duygusunu taşır.
10. O üst iradenin yargılamasında haklı olacağına dair sarsılmaz inancı vardı
11. Gerçeklik ile bağı kopmuştur.
12. Pervasız, tez canlı, vesveseli, huzursuzdur ve dürtüsel eylemler sergiler.
13. Uygulamaların, sonuç ve maliyetlerinin dikkate alınmasını önlemek için, uygulamalarını ahlak, dürüstlük hakkında “geniş tasavvurlarına” dayandırır.
14. Aşırı özgüveni her an işlerin ters gidebileceği düşüncesinden yoksun, uygunsuz politikalar oluşturmasına neden olur.
Anlaşılan o ki iktidara taşıyacağımız partiyi seçmeden önce ilk yapmamız gereken şey öncelikle kaderimize yön verecek olan parti liderlerinin Hubris’e olan yatkınlığını müşahede etmektir.
Zira ülkemiz gibi çürümenin, cehaletin, hurafenin ve istismarın yaygın olduğu toplumsal yapılar maalesef Hubris vakalarının cennetidir.
Bu tür toplumlarda kendini dünya lideri, ulu kişi, hoca efendi, peygamber, Mesih hatta Tanrı ilan eden birini bulmakta müşkülat çekmezsiniz.
Bir adli tıp hocası olarak sizlere tavsiyem siyasi tercihlerinizi yaparken ülkenin selameti için Hubris vakalarını göz ardı etmemenizdir.”