Laiklik, dinsizlik değil

MHP Grup Başkanvekili Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun “Biz eğer Sayın Baykal’ı desteklemiş olsaydık, AKP’nin tabiriyle, dinsiz bir partinin inançsız bir partinin adamını seçtiniz, diye bize yükleneceklerdi” demesi bir siyasi gaf mıdır, yoksa bilinçli bir söz müdür?

CHP tabanı, CHP’de her kademede görev yapmış olanlar bu sözü kendileri için hakaret kabul eder. Aynı zamanda seçilmiş ve halkı temsil eden birisinin böyle konuşmasını üzüntüyle karşılar. Ne var ki düşünmeden dört seçmenden birinin oyunu almış bir siyasi partiyi bu şekilde suçlamayı, Genel Başkan Kılıçdaroğlu yanıt vermeye değmez şeklinde savuşturmak yerine; “CHP, din ve inanç özgürlüğüne dayalı laik ve demokratik bir partidir. Laikliğin bu şekilde istismarı ülkeye ve kimseye fayda getirmez. Türkiye Sünni İslam devleti değil” dir demeliydi.

Hasan Pulur, siyasette böyle bir gafa kızarak, 2003 yılında Sait Paşa’nın aşağıdaki sözünü yazmıştı. Benim hocam rahmetli Memduh Yaşa da cahilliğe kızar ve aynı sözleri söylerdi.

“Kesb ile ta o kadar cehl olmaz,

Cehlin ol mertebesi sehl olmaz.”

Yani “Bu kadar cehalet, çalışarak elde edilemez-Cehaletin bu kadarı kolay olmaz.”

Ya da benzeri de ,

“Cehlin ol rütbesi sehl olmaz

Tahsilsiz bu rütbe cehl olmaz.”

Açıklaması “Bu kadar cahil olmak için, cehalet öğrenimi yapmak lazım.”

Aslında, Sakallı Celal olarak bilinen düşünür Celal Yalnız’ın da baş ucunda asılı tuttuğu sözlerden ikisi şöyledir :

* “Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur.”

* “Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir.

Bu güne kadar ucuz politika yapanlar, laikliği din karşıtlığı ve dinsizlik gibi göstererek toplumsal düzeni bozmuş, kamplaşma yaratmış ve geleceğimize dinamit koymuşlardır.

Aslında laikliğin dine karşı bir duruş olarak algılanması değil, dini tahakküme ve istibdada ve inanç istismarına karşı bir duruş olarak algılanması gerekir. Laikliğin olmadığı bir Türkiye’de demokrasinin de olmayacağı çok açıktır.

İslam dini bünyesinde, ibadet yanında sosyal ilişkileri yöneten yasaları da barındırır. Laiklik, hem dinin siyasi amaçla istismarını önler, hem de dinin devlet işlerinden ve yönetimden uzak tutularak daha saygın kalmasını sağlar.

Kaldı ki uygulamada halkı Müslüman olan ülkelerde laiklik olmadan demokrasinin olmayacağı denenmiş bir gerçektir.

Yine dini taassup, Milliyetçiliğin de, karşısındadır. Ümmetçilik Milliyetçiliği bozar. Adında Milliyetçi olan bir parti yetkilisinin, bunun farkında olması gerekmez mi?

Öte yandan CHP dinsiz diyenin, özrü kabahatinden büyüktür... “AKP, böyle düşünmez mi?” diyor. O zaman vatandaşın da, “AKP’ye göre politika dizayn edenlerin, doğrudan AKP’de çalışması gerekmez mi?’’şeklinde soru hakkı doğar.

Kılıçdaroğlu yerine Arınç cevap veriyor... Arınç, “Allah aklımıza zarar vermesin. Böyle bir cümleyi Halaçoğlu nasıl ağzından kaçırabilir. Kendisinin bir kabahati var da onu örtmek için mi öyle uçuk sözler söylüyor... Hiçbir AK Parti’linin aklından ne CHP için ne CHP’nin adayı için böyle saçma sapan bir cümle geçmez’’diyor.

Bunlara aklı getirmeyenler, Anayasayı okuyabilir... 24. madde “Din ve vicdan hürriyeti”ni düzenler. “Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir” der.

“14’üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir” der.

14’üncü maddede, demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmaya yönelik temel hakların kötüye kullanılmasını düzenliyor.

Yine 24. maddesinin son fıkrası da “Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz” diyor.

Yazarın Diğer Yazıları