''Kutsal kâse''nin şimdiki havarileri...

Hristiyanlıktaki "kutsal kâse" efsanesine "Vatan Haini Diyecekler" adlı kitabımda yer vermiştim ama İslâm tarihinde de "şifa tası" kültürü bulunduğunu doğrusu hiç duymamıştım. Anadolu Ajansı''ndan Zeynep Rakiboğlu''nun, şifa tası koleksiyoncusu Haluk Perk''in verdiği bilgiler üzerinden hazırladığı habere göre üzerinde koruyucu ve iyileştirici etkisi olduğuna inanılan çeşitli ayet, dua, sayı ve semboller taşıyan şifa tasları, yüzyıllarca yıl Anadolu''da şifa arayışında kullanıldı.

***

Haberde şu bilgiler veriliyor:

* Yabancı literatürde "sihirli tıbbi kase", Anadolu''da "tihtap tas", "çiçek tası", "korku tası" gibi isimlerle anılan tasların, sebebi bilinemeyen ve teşhisi bulunamayan hastalıklarla mücadele yöntemi olarak ortaya çıktığı düşünülüyor.

* Şifa taslarının ortaya çıkışı, M.Ö. 1. bin yılda Kuzey Mezopotamya ve Suriye civarında yaşamış olan Aramilere kadar gidiyor. 12. yüzyıl tarihli, Büyük Selçuklular''ın Haleb Atabeyi Sultan el-Melike''l-adil Mahmud ibn Zengi için özel hazırlanan şifa tası da İslami dönem şifa taslarının en erken örneklerinden sayılıyor.

* Osmanlı''da şifa tasları için su satan sebilci adında esnafın olduğunu görüyoruz. Kullanan kişilerin uygulamaları, kullanım amacı ya da hastalıklara göre ritüeller değişiyor. Üzerinde çok benzer ayetler olmasına rağmen farklılık da gözüküyor. Bunda yörenin hastalık yoğunluğu önemli olabiliyor.

* Bazı taslarda "kırk anahtar" denilen, bir tarafında besmele yazan, kurşundan ya da bronzdan üretilmiş parçaların bulunduğuna değinen Perk, bunun kırklamayla ilgili bir ritüel olduğunu ya da 40 gün boyunca tastan abdest alınması, su içilmesi veya yıkanılması için kullanılmış olabileceğini belirtiyor.

* Koleksiyonunda 100''ü aşkın şifa tası bulunan Haluk Perk, "Osmanlı''da şifa tasları için su satan sebilci adında esnafın olduğunu görüyoruz. Yörelere göre, temiz sudan belli zamanlarda alınıp yıkanılması ya da bunun içerisinde değişik dualar olan muskaların eritilerek mürekkebin suya karıştırılıp bunun içirilmesi gibi farklı örnekler var. Kullanan kişilerin uygulamaları, kullanım amacı ya da hastalıklara göre ritüeller değişiyor. Üzerinde çok benzer ayetler olmasına rağmen farklılık da gözüküyor. Bunda yörenin hastalık yoğunluğu önemli olabiliyor. Oradaki önemli din adamı, saygın görülen birinin önerileri üzerine bunlar hazırlanıyor" diyor.

***

Hıristiyanlıktaki kutsal kâse ise İsa''nın son akşam yemeğinde kullandığı iddia edilen, mucizevi güçleri olduğuna inanılan kaptır. Aramatyalı Yusuf''un, çarmıha gerilen İsa''nın damlayan kanını kutsal kâseye koyduğuna inanılır. Efsaneye göre bunun içine İsa''nın karnından akan kan ve su toplanarak İngiltere''ye götürülmüştür. Bu kupadaki suyun ölümsüzlük suyu olduğu iddia edilir.

Leonardo da Vinci ise konuyu "Son Akşam Yemeği" tablosunda anlatmıştır. Hz. İsa''nın yanında duran kişi aslında havarilerden biri değil, eşi Maria Magdelana idi. İkisi arasında kâse konumunda "V" şeklinde bir boşluk görünmekteydi. Bu boşluk Magdelana''nın rahmini simgelemekteydi. Kutsal kâse aslında yoktu, sadece bir simgeydi. "V", aslında pagan döneminden kalmaydı ve kadını simgeliyordu.

***

Haluk Perk''e göre bugün İran coğrafyasında şifa tasları halen üretiliyor ve hekimlerin ve ilacın yeteri kadar ulaşamadığı toplumlarda yaygın olarak kullanılıyor.

Günümüzde ise neredeyse bütün insanlık "kutsal kâse"den geçirilmiş gibi gösterilen ama üretenlerin ve kullandıranların doğacak ağır sağlık sorunlarından dolayı hiçbir sorumluluk üstlenmediği bir "korku sıvısı"na teslim olmuş durumda. Tabii bu korku sıvısına teslim olmayanlara veya kâsenin kutsallığına inanmayanlara bağnazca saldıran havariler de var. Bağnazlık sadece dinde olmaz, her alanda ortaya çıkabilir...

Yazarın Diğer Yazıları