Küresel kriz tekrarlanacak mı?
ABD Merkez Bankası (FED) eski başkanı Alan Greenspan bir mülakatında, 2008 yılında yaşanan ve küresel ekonomiyi derinden sarsan krizin kesinlikle yeniden tekrarlanacağını söylüyor.
FED başkanlığı dünya ekonomisini yönetmek gibi bir şeydir. FED kararları küresel istikrarı anında etkiliyor. Alan Greenspan 18 yıl süre ile FED başkanlığı yaptı. Dediklerini şansa bırakmamak gerekir.
Aslında, 2008 krizinden çıkmış değiliz. FED bile aldığı likiditeyi daraltma kararına uyamıyor. Erteliyor. Çünkü ekonomik göstergeler buna imkan vermiyor.
Aslında dünya ekonomisinde ve milli ekonomilerde sürekli büyüme sağlanamıyor. Çünkü tüketicinin doyum noktasına ulaşması, olumsuz beklentilerin etkileri gibi nedenlerle toplam talepte azalma oluyor. Arz fazlası oluşuyor. Ayrıca, ekonominin iç dinamiklerinde yavaşlama, teknolojik yeniliklerde aksama ve erteleme, siyasi yozlaşma gibi değişik faktörler sürekli büyümeyi engelliyor. Sonuçta sürekli büyüme sağlanamıyor. Büyüme ve arkasından durgunluk gibi gelişmelere ekonomide konjonktürel dalgalanmalar deniliyor.
Dünya küreselleşme ile birlikte, yüksek büyüme dönemleri yaşadı. Son yıllarda büyüme oranları düşmeye başladı. IMF tahminleri 2013 yılında dünyada büyüme oranlarının düşeceği şeklindedir. Birleşmiş Milletler, “2013 Dünya Ekonomik Durumu ve Beklentiler” isimli raporunda ekonomik durgunluğun en az iki yıl daha devam edeceğini açıkladı
17 ülkeli Euro Bölgesi’nde 2011 yılında yüzde 3 olan ekonomik büyüme, 2012 yılında yüzde 1 olarak gerçekleşti. 2013 yılında ise eksi yüzde 0.7 daralma tahmin ediliyor.
FED’in ayda 85 milyar olan varlık alımlarını azaltması halinde borsalarda ve finans sektöründe beklentilerin bozulacağını ve dalgalanma olacağı şimdiden anlaşılıyor. Zaten, ekonomide balon oluşması da spekülatif piyasaların yarattığı bir sonuçtur. Spekülatif piyasanın oluşmuş olması da başlı başına bir kriz nedenidir. Zira bu piyasalar bir yerde kendi kendini yok etmek zorundadır. Aksi halde reel sektör ile finans sektörü arasında dengeler daha çok bozulacaktır.
Reel sektör de dünyada dengesiz dağılmaya başladı. Söz gelimi sanayinin doğduğu ülke olan İngiltere’de sanayi sektörü daralıyor, finans sektörü genişliyor. İmalat sanayi kapasitesi, özellikle Çin ve diğer Asya ülkelerinde çok artmıştır. Bu imalatın talebini yaratan Batı ülkelerinde ise durgunluk nedeni ile tüketim talebinde reel anlamda azalma vardır. Bu dengesizlik de kriz potansiyeli yaratmıştır.
Küresel ekonomide dış ekonomik ilişkiler artmıştır. Paralel olarak bazı ülkeler cari açık ve bazı ülkeler de cari fazla vermiştir. Cari açık veren ülkelerin dış borcu artmıştır. Sermaye hareketlerinin yavaşlaması cari açığın geçici finansmanını da zorlaştıracaktır. Aynı zamanda dış borcu yüksek olan ülkeler için de riskin artması demektir. Zira kısa vadeli sermaye (sıcak para) zaten vadesi belirsiz dış borç demektir. Sıcak paranın ani çıkışı da söz konusu ülkede krize yol açar. Dünya para sisteminin dolara bağlı bir sistem haline gelmesi de, kırılganlığı artırmıştır. Dünya ekonomisinin yalnızca yeşil kağıda ve Amerikan ekonomisine bağlı olarak yürümesi sürdürülemez. Güven sorunu büyürse, kriz kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu gerçekleri dünya neden görmüyor? Çünkü dünya ekonomisi finans sektörünün ve spekülasyonun ipnozu altındadır. İpnoz yapanlar da bu gerçeği biliyor ve fakat spekülatif kârların cazibesinden kurtulamıyorlar.