Kur hesabı döndü

2000 yılında TÜFE yüzde 39 oldu. Buna rağmen dolar kuru Merkez Bankası tarafından yüzde 20 artırıldı. Çünkü “sabit kur rejimi” vardı. Planlanan kur artışı da yüzde 20 ile sınırlı idi. Türkiye’de sabit kur rejimini IMF getirmişti.
2001 Şubat krizi oldu. Bu defa aynı IMF, sabit kur rejiminin 180 derece tersi, “dalgalı kur sitemini” getirdi. Getirdi diyorum zira IMF’nin dediği olmazsa, stand-by da olmazdı.
O zaman ben bu sisteme itiraz etmiş ve bir ara rejim, bir geçiş rejimi gerekir demiştim. Tezim, Türkiye şartlarında dalgalı kur sisteminin, kur dengesini sağlamasının mümkün olmadığı şeklindeydi. O gün ve bugün öne sürdüğüm gerekçelere gelince:
1) Dalgalı veya serbest kur politikası için, döviz arz-talebinin dengede oluşmasını sağlayacak piyasa yapısının ve piyasa şartlarının olması gerekir. Kısa vadeli dış borcun yüksek olduğu, dış borçlanma maliyetinin yüksek olduğu, iç tasarrufların yetersiz olduğu bir ekonomide döviz arz ve talebi serbestçe oluşmaz. Aslında, Bretton Woods sisteminin terk edilmesinden sonra, bütün dünyanın umut bağladığı ve bozulan kur dengesini otomatik olarak düzelteceğine inanılan dalgalı kur sistemi, tam tersine dengesizlikleri daha çok getirdi. Sonuç, kur savaşları diye adlandırılan bir yıkıcı rekabete dönüştü.
2) Türkiye’de finansal piyasalar yeteri kadar gelişmemiştir. Kur riskine karşı koruma sağlayacak enstrümanlar yetersizdir. Söz gelimi, “Vadeli Döviz İşlemleri” piyasaları gelişmemiştir. (Sonradan İzmir’de Vadeli Döviz İşlemleri Borsası kuruldu ve fakat bugün bile cılız kaldı.)
3) Giren kısa vadeli sermaye (sıcak para) ile fiili yatırım yapmayan (kârlı yatırımları ve gayrimenkul alımı için giren) doğrudan yabancı yatırım sermayesi, cari açıktan daha yüksek olduğu için, kur üzerinde baskı oluşturur ve TL değerlenir.
4) Merkez Bankası enflasyonla mücadelede kurları “gizli çıpa” olarak kullanabilir. Kur artışı sırasında sürekli piyasaya müdahale eder, artınca yeteri kadar etmeyebilir. Mamafih sonradan MB bizzat değerli TL hedefi açıklamıştır. 2012’ye kadar, enflasyon hedeflemesi için düşük kuru kullanmıştır.
5) Dolarizasyonun olduğu bir ekonomide, dalgalı kur sistemi döviz piyasasının serbest çalışmasını önler. Dalgalı kur politikası etkinliğini kaybeder. Kur politikası çalışmaz. Zira elde döviz tutanların nasıl bir yol izleyecekleri, yastık altı döviz durumları önceden bilinmez.
Öte yandan dün de, bugün de Türkiye için optimal kur rejiminin “Yönetimli dalgalanma rejimi” olduğunu savundum. Çünkü bu rejim ekonomik konjonktürü, mevcut riskleri, piyasa şartlarını dikkate alan ve kurdan dolayı ortaya çıkabilen sosyal maliyetleri minimize eden bir rejimdir. Yönetimli dalgalanma rejimi Türkiye için daha gerçekçi bir uygulama olacaktı.
Bu dediklerimi siyasi iktidarın görmesi mümkün değildi. Zira siyasi iktidar, sıcak paranın getirdiği geçici canlılık ve geçici refahı kullanıyordu. Küreselleşmede öne çıkan spekülatif sermaye ve sıcak paranın hakim olduğu finans sektörü ve banka iktisatçıları kabul edemezdi. Zira finans sektörü bu yanlışla besleniyordu... Banka iktisatçıları da bankalarda çalışıyordu.
Muhalefet partileri dikkate almazdı... Çünkü muhalefet partileri içinde 2001 bürokratları yani IMF ve Kemal Derviş bürokratları vardı.
2011-2012 ve 2013 yıllarında dolarda denge kurun, 2010 ve sonra da 2.20 olması gerekir dedim. Birkaç televizyon hariç kimse nedenini sormadı. Oysa ki kur hesabını ben değil “reel kur endeksi” olarak MB yapıyordu.
Halen üretim, yüzde 70 oranında ithal girdiye bağlı olduğu için kur artışı cari açığı kısa sürede çözemez... Bir iki yıllık bir sıkıntı yaşayarak içeride ara malı ve ham madde üretimine geçmek gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları