Kumarbaz Bir Doktorun Anatomisi
Bir kitabı okurken olayların geçtiği yeri tanıyorsanız, ya da sizin büyüdüğünüz, sizin de benzer anılarınızla yüklü bir diyardan söz ediliyorsa olayları yorumlamanız daha gerçekçi olmaktadır.
Elimde Dr. Hasan Zorlu''nun ''Kumarbaz Bir Doktorun Anatomisi'' adlı kitap var. Masa başında yazılan kurmaca kitaplardan olmayıp yaşanmışlığın, acı, endişe ve kumarın yarattığı sıkıntıların kâğıda aktarımı olan kitapta dile getirildiği gibi İstanbul Kabataş Lisesi''ni yatılı olarak kazanan Hasan''ın, "Çocukluğumu bırakıp gidiyordum koskoca dünya kentine…" cümlesiyle biten I. Bölüm çocukluğu ve 15 yaşında lise öğrenimi için büyük kentlere giden her taşralıda önemli bir iç burkuntusu yaratır. Hemşehrim ve mahallelim olan Hasan Zorlu''nun birinci bölümde anlattıklarının kumar tutkusu dışındakilerin tamamı benim yaşantımın da bir parçası gibi geldi bana. 1961''de Zile''de lise olmaması nedeniyle tahsil için Ankara''ya gönderilişim öncesi Zile anılarım hiç hafızamdan silinmemiş, ileri yaşlarımda Hasan Zorlu''nun zevkle anlattığı otantik Anadolu yaşamı ve Zile''ye özgü hususları Zile Özlemi şiirimde:
Pekmez kaç evde yapılır kim bilir
Kömeyi
Pestili yapan kaldı mı
Şinavatı bilir mi genç kızlar
Dastar arasında hamur tutmayı
Oklavayla işgefeyi incecik açmayı
Sac üstünde ekmek aktarmayı bilir mi
biçiminde dile getirmişimdir.
Kitabın ilk bölümü hem anılar diyarında bir gezinti hem de akıcı bir üslupla kaleme alınmış "Âşık Veysel''in kucağında uyuduğum anın resmi" gibi belgelerin yanı sıra soku, seten, pekmez yapımı, kete yapımı, köme batımı, turşu kurma kavramlarını dile getirmesi belgesel niteliğindedir.
İkinci bölümdeki içten, samimi bir eda ile gerçeklik boyutu ön planda tutulan anlatımla "Küçük halam sürekli iplikleriyle oynayan, yünleri yumak yapan, hatırladığım kadarıyla down sendromlu, yumuk yumuk ve güzel mi güzel bir kadındı. Büyük dayım çok daha ilginçti. Hatırladığım, kedisine ''Beee!'' diye bağırınca inanılmaz sinirlenmesiydi." gibi ifadelerle çevresindeki insan portrelerini ustaca çizmiştir.
Küçük yaşından beri her türlü kumar oyununu deneyen ve "Bul karayı al parayı" denen üç kâğıt oyununda bile hiç kazanamayışını anlatan Hasan, "Aptal masasında kara kartı hiç bulamadım" ve "Benim hayatım da bir satranç maçı gibi geçmişti aslında. Hep mat oldum… Gelen harçlıkları, babamın İstanbul''daki iş ortaklarından çeşitli yalanlarla aldığım paraları kaybeder, masanın değişmez bacağı olurdum." gibi ifadelerle yaşamından tablolar çizip çocukluğunda sokakta misket oyunuyla başlayan kumar tutkusunun kişi yaşamında yaptığı yıkımları bir tablo gibi çizmekte, kimi yerlerinde güldürürken kimi yerlerinde de üzüntü dünyasına sokmakta insanı.
Hayatında girdiği hiçbir sınavı kaybetmeyen Hasan Zorlu, üçüncü bölümde üç yıl okuduğu İTÜ''deki makine mühendisliği bölümünü bırakıp yeniden sınava girip Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi''ni kazanışını, İhtilali ve Kenan Evren dönemini, kumar illetinden yaşamının hiçbir evresinde kopmadığını, Ankara''da lüks otellerin kumarhanelerinin yanı sıra bir de at yarışlarına bahis oynayarak kaybettiği paraları anlatmakta, parasız kalan zengin çocuğunun düştüğü durumları sergilemektedir.
Kitabın dördüncü bölümünde, doktor olup Kıbrısçık''a atanışını, bu küçük ve şirin ilçeyi çok sevişini, kendini çok sevdirilişini, çok güzel yerlere geçme şansı varken ''saklı kent'' dediği Kıbrısçık''ı bırakmayışını, geçirdiği trafik kazasını, Zile''ye gidip aile ortamında geleneksel kurallar çerçevesinde yaptığı otantik düğününü, Kıbrısçık''ta doğan iki oğlunu içtenlikle anlatışı ve artan kumar borcu altında bunalıp memleketine tayin isteyişini, Zile''de de kumar illetinin yakasını bırakmayıp eski borçlarına borç eklediğini, arabasını eski kumar borcu nedeniyle elden çıkardığını ve Güneydoğu''ya giden doktorlar çok para alıyor diye borçlarını ödemek amacıyla Güneydoğu''ya üç aylık geçici taleple gidip 12 yıl Hakkari Yüksekova ve Derecik''te kalışını anlatmaktadır.
Beşinci bölümde 10 yıl süren Yüksekova serüveni; İran sınırındaki dağların tepesine otopsi için gidiş, Yüksekova sokaklarında yer yer akşam saatlerinde inanılmaz patlamalar, bir pazar nöbetinde ilçeye gelen valinin arabasına atlayarak patlayan canlı bomba, şoförün şehit olup albayın ve valinin yaralanması gibi olayların ilk ağızdan gerçekçi anlatımı dikkat çekmekte, ilçede kendini halka çok sevdiren Dr. Hasan''ın hastanede Hasan adlı bir doktor daha olduğu için Serumcu Doktor ya da Hasan Hoca lakabı ile anılması, ayağı kırıldığı için bir süre koltuk değneği ile hastaneden eve giderken başına gelen olayı: "Bir gün aniden başlayan çatışmanın tam ortasında kaldım. Bir tarafta slogan ve taş atan ilçe halkından bir grup, diğer tarafta ise zırhlı araçlardan su sıkan ve havaya ateş eden polislerimiz vardı. Polislerin olduğu taraftan ''Hasan Hoca geçiyor dikkat edin. Suyu kesin.'' diye sesler duydum. Diğer taraftan gelen ''Hasan Hoca geçene kadar taş atmayın'' diye yükselen seslerle birlikte bir anda çatışmaya ara verildi ve ben koltuk değneklerimle tın tın zıplaya zıplaya hızla geçtim. Arkama bile bakmadan gidiyordum. Bu hadise aslında benim ilçedeki konumum ve yaklaşımım açısından çok şey anlatan bir andı." biçiminde anlatması kimsenin kalmak istemediği Yüksekova''da kalmasının önemli nedenlerinden biri gibi geldi bana. Bu bölümde iki yıl da tarihinde hiçbir doktorun gitmediği Şemdinli''nin en güneydoğusunda Irak sınırındaki yurt parçası Derecik''te görev yapma serüveni ve telefonla Ankara''da at yarışları oynaması, eşinin ayrılması ve yuvasının yıkılması için bardağı taşıran son damla olmuştu.
12 yıl sonra Güneydoğu defterini kapayarak Zile Devlet Hastanesi''ne acil doktoru olarak geri dönüşü, Zile''de kumar yüzünden itibar kaybı nedeniyle Düzce''ye, sonra Konya Ereğli''ye ve İzmit''e geçiş anlatılmaktadır.
Beşinci ve son bölümde de ikinci evliliğine, bu evliliği sırasında kumar illeti yüzünden hem kendinin hem eşinin emekli maaşlarını nasıl heba ettiğini, eşinin ev ve arabasını nasıl elden çıkardığını, kumar illeti nedeniyle nasıl rezil bir hayat yaşadığını en ince ayrıntılarına kadar ve çok akıcı bir dille anlatmış. Hayatının her dönemine ait itiraflar ve kumar bağımlılığından dolayı düştüğü çaresizliği anlatırken neleri ve kimleri kaybettiğini de açık yüreklilikle yazmış Hasan Zorlu. Geç de olsa ani bir kararla kumarın her türlüsünü bırakıp tüm yakınlarından ve tanıdıklarından özür dileyip mutlu mesut bir yaşamın yolunu tuttuğunu anlatmaktadır.