Külyutmazlar, muhalefeti yine suçüstü yakalamışlar
Bizim muhalefet iyi, güzel, hoş da; bir öğrenemediler şu gizli kapaklı iş çevirmeyi.
Her seferinde de "suç üstü(!)" yakalanılmaz ki!
Bir kere de "asıl niyeti"ni gizle değil mi?
Bir kere de yakayı ele verme!
Gizli ajandana sahip çık!
Maskeni düşürtme şu külyutmaz iktidar yancılarına!
Ama nerede!..
*
Yine becerememişler işte…
Artık Kemal Bey''in "gerginliği(!)"nden mi, Meral Hanım''ın "durgunluğu(!)"ndan mı uyandılar mevzuya bilinmez; yandaşlar şıp diye anlamışlar;
"CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat, DEVA ve Gelecek partilerini aynı masa etrafında buluşturan başlık ''Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'' olarak sunulsa da 6 parti adına 6 genel başkan yardımcısının okuduğu bölümlerin tamamı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan''ın kullandığı yetkileri ve icraat yapma biçimini hedef alıyor"muş!
*
Vay arkadaş!
Görüyor musunuz hinliği!
Bizi hak, hukuk, adalet, demokrasi, kuvvetler ayrılığı filan diye oyalarken, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi"ymiş meğer hedefleri!
En az, "Muhalefetin, iktidar olmayı isteme" suçu işlediğini ortaya çıkaran arkadaş kadar tarihî bir ifşaya imza atmış "Muhalefetin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi''ne son verip, Cumhurbaşkanı''nın yetkilerini budamayı" planladığını ortaya çıkaran arkadaş da!
Be bilirdik biz bunları, o yazmasa!
Tez madalya takıla!
Yetmez, üç maaş prim!
Üç de yetmez beş tane takdirname!
****
Demek, "asıl amaçları" Cumhurbaşkanı''nın yetkilerini sınırlandıracaklarmış ha!
Hahaha!…
Şu zekâ seviyesinden medet uman iktidara da yazık valla.
BİR GEREKSİZ İDDİA: HERKESİ KUCAKLAMAK
Kimi "İstanbul Sözleşmesi" yok diye bozuldu, kimi "laiklik" vurgusunu eksik buldu, kimi "AİHM"le ilgili taahhütlerden mutsuzdu; böyledir, hiçbir şey aynı anda "herkesi birden" mutlu ya da memnun etmez; edemez.
Bu "olmuş/olmamış" listeciliğinden eksik kalmayayım dedim; ben de bugünkü köşeye, ucundan kenarından kendi "listeciğimi" ekledim.
***
Altı muhalefet partisi tarafından uzlaşılan "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" modelinde;
- Temel hak ve özgürlüklerin, kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyecek olmasını, ayrıca KHK''ların Meclis ve Anayasa Mahkemesi denetimine tabi tutulmasını ve OHAL ilanı yetkisinin paylaştırılmasını sevdim.
- Cumhurbaşkanı''nın "geri gönderme" hakkı korunurken, "veto yetkisi"nin sonlandırılmasını beğendim.
- Hükümet, Başbakan ve Bakanlar hakkında gensorunun önünün açılmasına "aklın yolu bir" dedim.
- TBMM''de muhalefete de "gündem belirleme" imkânı tanınıyor olmasını bayağı bayağı içselleştirdim.
- TBMM Kesin Hesap Komisyonu''nun başkanlığının "ana muhalefet partisi"ne verilmesine yıldızlı pekiyi verdim.
- Cumhurbaşkanı için getirilen "bir dönem" kuralı ve görevi sona erdikten sonra "aktif siyasete dönmeme" şartını takdir etmekle birlikte, seçim metodunun açıkça belirtilmemesine anlam veremedim.
- Çoklu baro uygulamasına son verildiğinde lokma dağıtabilirim; avukatları hedef alan onca nobranlıktan sonra öyle bir heyecan içindeyim.
- Aslen çok da gerekli olan Siyasi Etik Kanunu; temcit pilavına dönen bir vaat olduğundan herhangi bir iç kıpırtısı hissedemedim ama sahiden de ve seçilmişlerin her nevi haksız kazancının, ahlaksız tavrının vesair önünü kesecek şekilde çıkarabilirlerse çok etkilenirim.
- Anayasa Mahkemesi''nin üye seçimi yönteminin değişmesi de "şart" olan işlerdendi. Ve fakat, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay tarafından belirlenecek adaylar için getirilen ''en az 5 yıl Yüksek Mahkeme üyesi olarak görev yapmış olması şartı''na karşı "mevcut üye yapısından ötürü" kekremsi duygular içindeyim. Kısa vadede zor da artık uzun vadede hayırlara vesile olur inşallah!
- AYM ile birlikte AİHM''le ilgili de taahhütlerin bu kadar üzerine basarak ve "şartsız şurtsuz" vurgulanması rahatsız etti; iç hukukumuzu "evrensel ilkeler" uyarınca işler hale getirmeyi vaat etmek yeterdi.
***
Ama en çok…
En çok, metne "herkesin farklı tepki vermesi"ne sevindim.
Deli değilim.
Muhalefetin "herkesi kucaklamak" iddiasından vazgeçmesine vesile olur diye ümitlendim!
Bu kadar gerçek dışı bir iddia olamaz zira!
Bir ülkede yaşayan "herkes" masum olabilir mi?
"Herkes" vatanperver olabilir mi?
"Herkes" demokrat olabilir mi?
"Herkes" barışçıl olabilir mi?
"Herkes" uzlaşmacı olabilir mi?
"Herkes" millî menfaatlerden yana olabilir mi?
En ortak paydalarımız varsaydığımız "dil"de, "bayrak"ta, "marş"ta, "vatanın bölünmezliği", "milletin birliği", "devletin bütünlüğü"nde bile "ayrışan"lar, "ayrılanlar" yaşamıyor mu bu topraklarda?
Caniler?
Hainler?
Bölücüler?
Sapkınlar?
Bozguncular?
Bildiğiniz "kötü"ler?
Onlar da dahil "herkes"e; kucaklayabilir misiniz?
Eşitleyebilir misiniz?
İyi ile kötüyü eşitlemek, eşitliğin değil eşitsizliğin tesisidir bilmez misiniz?
***
"Herkes için adalet" iyiydi…
"Mümkün olan en geniş toplumsal taban, yelpaze vesair" bu da iyi..
Ama "helalleşme"yle başlayan bu "herkesçilik", hem Allah muhafazalık sonuçlara gebe…
Hem de gerek yok.
PARTİ İÇİ DEMOKRASİ…
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem sunumuyla ilgili eleştirilerin yoğunlaştığı başlıklardan biri de ülkeye demokrasi getirme iddiasında olanların kendi içlerinde demokrasiyi ne kadar içselleştirdiği, işlettiğiyle ilgiliydi.
Ki katılırım; ele verir talkını kendi yutar salkımı olmaz.
Ama "haksızlık yapmak" da olmaz.
Zira, iddia edildiği gibi "hiç yer bulmamış" değil metinde "parti içi demokrasi" meselesi.
"Etkili ve katılımcı yasama" adımlarının açıklandığı bölümde, "Parti içi demokrasi ve temsilde adalet ilkelerinin tesisi" sözü de var.
Ama keşke, "Seçilmişlerin, atanmışlar arasından seçilmeyeceği"nin sözü de iliştirilseydi bir köşeye!
"Seçilmişler" sahiden de "seçilmiş" olmayınca, genel başkanların seçtikleri arasından seçilenler olunca, o 48 sayfada yer alan bütün iddialar da otomatikman çökmüş oluyor ya; o bakımdan.