Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Krizi / katliamı fırsata çevirmek

Gazze’deki İsrail’in hava taarruzları sürekliliğini korurken, bombardımanın hastaneler, okullar, camiler, hatta kiliseler ve mülteci kamplarına yönelmesi can kayıplarını ve felaketi tahammül edilemeyecek duruma getirmiştir.

İsrail’in davranışı, ABD ve Batı’dan aldığı anlamsız ölçüdeki destekle, Hamas’ı yok etmenin ve uğradığı baskının intikamını alarak kaybettiği prestijini yeniden kazanmanın ötesine geçmiş, işgali ve yayılmacılığı ön planda tutan politik hedefinin bir tezahürü olarak, Filistin halkını yok etmeye veya göçe zorlayarak bölgeden çıkarmaya dönüşmüştür.

ABD’nin İsrail’e verdiği aşırı destek ve Doğu Akdeniz’e yığdığı gereğinden fazla askerî gücün amacının da, bölgede etkinlik sağlamaya çalışan güçleri baskı altında tutarak eylemde bulunma cesaretlerini kırma ve Orta Doğu’daki yegâne etkin gücün kendisi olduğunu gösterme ihtirasıdır.

Ayrıca İsrail’in, ABD’nin Orta Doğu’daki politikalarının güvencesi olduğunu, her şeye rağmen kayıtsız şartsız İsrail’e olan desteğinin devam ettiğini ve ettireceğini, yine bu durumu fırsata çevirerek yeniden göstermek istemesidir.

Gazze’de durum felakete dönüşüyor

İsrail, Gazze’de yıkılmamış veya hasar görmemiş bina bırakmamıştır. Gazze abluka altında olduğundan hiçbir yardım malzemesi ulaşmamaktadır. Güvenli yer olması gereken yerler güvensiz hâle gelmiştir. Ayakta kalan 1-2 hastanedeki jeneratörler de yakıtsızlıktan çalışamaz durumdadır. Hayatta kalan Filistin halkı açlıktan, susuzluktan, barınaksızlıktan, tıbbi desteksizlikten ölüme mahkûm edilmiş haldedir.

İsrail Filistinlileri, kuzeyden güneye göçe zorlamaktadır. Kalanların Hamas’ı desteklediği kabul edilip terörist sayılarak hedef olacağını ilan etmiştir. Ancak Güney bölge de bombalanmaktadır. Kuzeyden, doğruluğu şüphe yaratan, 800.000’e yakın kişinin güneye göç ettiği, gelenlerle birlikte zaten yoğun olan nüfusun daha da arttığı, güven içinde olmadıkları, kısıtlı yardımların halka ulaşmasının zorlaştığı ve yaşam şartlarının daha da kötüleştiği müşahede edilmektedir. Göç edenlerin fazla gösterilmesinin sebebinin, kalanların telaş ederek bir an önce güneye göçünü sağlamak olduğu düşünülmektedir. Amaç, güney bölgeden Mısır kapılarının zorlanmasını sağlayarak bölgeyi olabildiğince Filistinsizleştirmektir.

Kara harekâtı neden gecikiyor?

-İsrail bir taraftan hazırız derken, hazırlıklarına da devam etmesinin; Hamas’ın tertiplenmesi ve elindeki imkânların tam olarak bilinememesinin, karşılaşabileceği direnişteki belirsizliklerin, bir iddiaya göre saldırı planının yeterince geliştirilememesinin ve harekâtta kayıplarının fazla olması halinde aleyhlerinde bir durum oluşmasının sebep olabileceği söylenebilir.

-Ayrıca ABD’nin İsrail’e, İran ve onun desteklediği Hizbullah başta olmak üzere, duruma üçüncü tarafların müdahale etmesinin çatışmaları tırmanabileceğini, bu nedenle Akdeniz’deki yığınağını tamamlamadan kara harekâtına başlamamasını söylemesi de bu harekâtı geciktirmiş olabilir.

-İlaveten, ABD’nin İsrail ordusuna gönderdiği danışmanlara ilave olarak, meskûn mahallerde muharebelere danışmanlık yapması için bu konuda tecrübeli, biri korgeneral, rütbeli personel göndermesi bu konuda daha fazla hazırlığa ihtiyacı olduğunun bir belirtisi olarak görülebilir.

-Rehinelerin durumundaki belirsizliğin de bu harekâtı geciktirdiği hesaba katılmalıdır. Rehinelerin tamamının Hamas’ın elinde olmadığı, İslami Cihat ve diğer direniş gruplarının elinde de bulunduğu, sayısının 220 kadar olduğu ifade edilmektedir. Rehinelerin, hasta ve yaşlılar öncelikli olmak üzere peyderpey serbest bırakılmasının ve bunların ifadelerinden kendilerine kötü davranılmadığının anlaşılmasının, harekât hususunda çekinceler yaratmış olabileceği de düşünülebilir.

-Yapılan kısmi, mahdut hedefli kara harekâtı girişimlerinin, karşı tarafın tepki, imkân ve gücünü ortaya çıkarmaya yönelik keşif amaçlı olduğu kıymetlendirilebilir.

-Bombardımanın Gazze’nin bir ölü şehir haline getirilinceye kadar devam ettirilmesi, daha sonra buraya girilmesi de mümkün görülmektedir.

İsrail’e olan destek ve çelişkili açıklamalar

ABD ve Batı ülkelerinin İsrail’e verdikleri anlamsız desteğin, İsrail’i kışkırttığı ve yüreklendirdiği, insanlık dışı davranışlarını körüklediği açıktır. Birçok Avrupa ülkesinin devlet/hükûmet başkanlarının İsrail’e giderek Netanyahu’ya desteklerini ifade etmesi, durumu daha da vahim hale getirmiştir.

Bu ülkelerin çıkarlarını gözeterek faciayı kışkırtması, kendilerinin demokrasi, adalet ve insan hakları hususunda ne kadar samimiyetsiz olduklarının bir göstergesidir.

İsrail, işgal ve genişleme politikasına imkân sağlamak, ABD bölgede etkinliğini pekiştirmek, bunlara destek veren ülkeler de çıkar sağlamak için katliama varan bu olayı fırsata çevirme peşindedir.

BM’nin, diğer uluslararası kuruluşların, BM Adalet Divanı’nın, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin etkisiz kaldığı görülmektedir. Bugüne kadar ABD ve İsrail sorumlularına uluslararası yargı önünde hesap sorulmaması, olayların katliama dönüşmesine imkân sağlamıştır.

Biden’ın, bir taraftan sivillerin ölümüne de destek veren açıklamalar yapıp, BMGK’de insani koridor açılmasını dahi veto ederken, diğer taraftan iki devletli bir çözümü ve İsrail ve Filistinlilerin eşit bir şekilde güvenli, onurlu ve barış içinde yaşamayı hak ettiklerini söylemesi tamamen bir çelişkidir.

İki devletli çözüm derken, bugüne kadar yaşananlar göz önünde tutulduğunda Filistin devleti olarak, İsrail içinde Filistinli sayısı oldukça azalmış, ortama entegre olmuş, kukla bir hükûmete sahip ve zamanla yok olmaya mahkûm bir devletten söz ettiğini söylersek, her halde yanılmış olmayız.

*Türkiye’nin, ateş kesi, barışı, müzakereyi ön planda tutan yapıcı diplomatik temas ve girişimlerini ve insani yardım çabalarını devam ettirirken, kendi güvenliği ve çıkarlarının ötesinde hareket etmemesi, ileride telafisi zor olabilecek eylem ve söylemlere başvurmaması, ülke menfaatleri açısından uygun ve faydalı olacaktır.

………

CUMHURİYETİMİZİN YÜZÜNCÜ YILI VE BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!

SONSUZA KADAR NİCE YÜZYILLARA

Yazarın Diğer Yazıları