Köşke kim çıkmamalı?
Buradan yani bugünden baktığımızda Köşk’e Erdoğan’ın çıkacağı kesin. Lâkin “kader” hem Erdoğan hem bu konuda tahmin ve hesap yapan herkes için bir “gayp” olduğundan hiçbir şey hiçbir zaman “kesin” değil.
Bir adım atıyor öbür ayağımızı kaldırmadan başımıza hesapta olmayan bir sürü şey geliyor, gelebiliyor. Kendini bir yerlere herkesten çok daha layık görenler en büyük düşmanları olan nefislerinin karnını doyuruyor, kaslarını güçlendiriyorlar da, farkında değiller.
“Kaderin hükmüne razı olup” cüzi iradesini nefsi için değil de sırf millete hizmet için devreye sokanlar, asıl kazanan onlardır. Çünkü Allah’ın rızasının kullarına hizmetten geçtiğinin bilinci ile bu yola çıkmışlardır. Öyle olduğu için de her adımları ibadet olur çıkar. Çünkü işlerin doğru yahut yanlış olması sonucuna göredir. İslâm için sonuç ise Rabbin rızasıdır ve o rızanın başı “halis niyet”le başlar “doğru işle” devam eder.
Her iş için ölçü bu olunca “Köşk” için de ölçü budur. O zaman biz kullar siyasi partilerden milletimiz adına bu ölçülere uyan bir Köşk adayı bekleriz. Partisinin çıkarını öne alan ve yukarıdaki ölçülere uymayan aday gösterenler başımızın beladan, akıbetimizin ateşten kurtulmasını istemiyorlar demektir ve bizim gibi düşünenlerin onlarla bir işi
olamaz.
Demek biz bizim adayımız Allah(c.c.)’ın razı olmadığı işleri kasten ve inatla yapan biri değildir. İnsan elbette yanılabilir amma halktan özür dilemeyi, mahkemede hesap vermeyi ve Rabbine tövbe etmeyi kibir meselesi haline getirmemelidir. Rüşvetçi adayı, bir Müslüman nasıl destekler? Yalan söyleyen bir adayı, bir Müslüman nasıl destekler. Meselâ Kur’an ayetleri ile dalga geçen bir adayı, bir Müslüman nasıl destekler. Yetim hakkı yiyen bir adayı, bir Müslüman nasıl destekler. Haçlılarla birlikte olan bir adayı, bir Müslüman nasıl destekler. Aynı kıbleye yönelenlere, İsrail’le işbirliği yapmış militanlarla savaş açıp kan dökenleri destekleyen bir Köşk adayını, bir Müslüman nasıl destekler! Haksızlık ve zulüm karşısında mevki ve makam beklentisi ile susan bir bukalemunu bu millet başında Cumhurbaşkanı olarak görmek ister mi? Geçmişine küfreden nankörleri de bu millet Cumhurbaşkanı olarak görmek istemez. Her millete olduğu gibi daha çok da bu millete “ayrıştıran” değil “birleştiren-yapıştıran” bir Cumhurbaşkanı şart değil mi? Milleti atomize eden bir kişiyi de o makamda görmek istemez bu millet!
Şimdi belki bu hususlarla malul adaylar mı var diye içinizden geçiyordur. Var mı yok mu bilmem, amma, biz böyle bir adayın siyasi partiler tarafından önümüze konulmasını istememe hakkına sahibiz.
Memlekette adam mı yok?
Bu millet yukarıdaki ölçülere uyan yüzlerce, binlerce evlada sahiptir.
Şimdi bir bu yazıyı okuyun bir de Meclis’te cereyan eden dört eski bakanla ilgili tezkere görüşmelerinde yaşananları gözlerinizin önünden geçirin... Çünkü o işlerin bu işlerle, bu işlerin o işlerle öylesine iç içeliği var ki sormayın gitsin...