Kor'ların İnfazı...
Kumpasa uğrayarak tasfiye edilen ve tutuklanan Korgenerallerden birisi de İbrahim Yılmaz. İmkan olsa İbrahim Paşa'nın bana yazdığı 40 sayfalık mektubunu yayınlayabilsem. Diyarbakır Kolordu Komutanı olarak "Hendek" çatışmalarını yöneten Yılmaz'ın meslek hayatı takdirlerle dolu. O gece karargahtan aranınca gidiyor. Ankara'dan gelen sözde emirlerin geçersiz olduğunu belirtip, emrindeki birliklere "kışladan çıkmayın" diyor. Ne yapacağına karar verememiş Kurmay Başkanına "Ya devletten yana olursun ya da seni ilk ben vururum" diyor. Sıkı durun o kurmay başkanı şimdi Tuğgeneralliğe terfi etti. Ama İbrahim Yılmaz bir gün önce göreve başlayan savcının üstün (!) gayretleri ile "darbeye yardım" iddiası ile 12,5 yıl hapse mahkum edildi. Sakın gülmeyin Diyarbakır davasında 1 kişi var. O da Yılmaz. Başka sanık olmadığına göre kime yardım etmiş olabilir? O gece Adliyedeki toplantıya koruma araçları ile gelmiş ve güyya yetkilileri korkutmaya çalışmış. Hadi Diyarbakır'daki uygulamayı bilmiyorsunuz diyelim. Aynı geceki toplantıya gelen Emniyet Müdürü de koruma araçları ile geldi ve duruşmada İbrahim Yılmaz'ın gayretleri ile bir mantar tabancası bile ateşlenmeden darbenin savuşturulduğunu Vali ile beraber beyan etti. Şimdi terfi eden savcı kim bilir bir yerden "tutuklayın" talimatı almış ki, 16 Temmuz'da 2. Ordu Komutanlığına vekalet ile atanan İbrahim Yılmaz'ı tutuklattı. Yılmaz'ın eşi ve avukat kızı Nazlı'yı tanıdım. Kendilerinden emin kısa sürede aklanacağını sanıyorlardı. Çünkü dosyadaki tüm deliller lehte idi. Fakat siyasi vesayet altında bulunan mahkemeler ne yazık ki bağımsız değil. Savcının talebi ile 12,5 yıl verildi. İstinafa gittiler. Daha önce yazdım. Tasdik makamı haline gelen İstinaf, Diyarbakır Kolordu Komutanı Korgeneral'in cezasını "Tunceli-Hozat Tugay Komutanı Tuğgeneral" rütbesi ile onayladı. Meğerse 10-15 gün önce Hozat Tugay Komutanı için de onay vermişler. Sehven "kes-kopyala-yapıştır" yapmışlar. Babasını savunmak için Hollanda'dan gelen Avukat Nazlı'nın pasaportuna yıllarca el kondu. Şimdi yurtdışına çıkışı kaldırıldı ama o işini çoktan kaybetti. Yargıtay koridorlarında davanın duruşmalı olarak görülmesi için yeni dosya hazırladı. Dilekçe üzerine dilekçe verip "berat" talep ediyor. İbrahim Yılmaz'ı eninde sonunda berat edip aklanacağından kimsenin şüphesi yok... Yıllarca beraber görev yaptıkları günümüzün etkili ve yetkili silah arkadaşlarının suskunluğu manidar. Komuta kademesini işgal edenlerden birisi bile gönüllü olarak duruşmaya gelip ya da dilekçe ile müracaat ederek "masumdur" diyemedi... Savcının şahsi kanaatinin yanlış olduğunu beyan edemedi. Yargıtay'daki yüksek hakimlerin "içtihat" kararlarına uyacağına dair şüphe yok. İbrahim Yılmaz'ın davası Yargıtay'da mutlaka bozulacak... Bakalım o vakit, O'nun eşi ve ailesini görünce başını çevirenlerin yüzü kızaracak mı?
***
Korgeneral Metin İyidil'in mahkemesi Ankara'da görüldüğü ve avukatı sınıf arkadaşım Ergenekon, Balyoz ve Fenerhahçe'ye kumpas davalarını savunucusu Abdullah Kaya olduğu için başından sonuna kadar takip ettim. İyidil ve EDOK Dosyasındaki saçmalıkları dile getirdiğim için çok da eleştirildim ve iftiraya uğradım. O gece EDOK Komutanı Kamil Başoğlu don-gömlek ile darbeciler tarafından derdest edilip evinden götürülmüş ve bunu eşi ilk İyidil'e bildirmiş. Metin Paşa da sıranın kendisine geldiğini hissedip, hemen evini terk edip, güvendiği arkadaşları ile irtibat kurmuş. Saat, dakika, saniyeler HTS kayıtlarında var. Darbeyi engellemek için harcadığı çaba kimselerde yok. İlk kez "Cumhurbaşkanımızın emrindeyiz" diyen general... "Generaller ve Albaylar Mezarlığı" olarak tabir edilen EDOK'un emrinde silahlı-muharip güç de yok. Asılsız ihbarlar, imzasız mektuplarla İyidil, yıllarca Kara Kuvvetleri ve Genel Kurmayda Personel Başkanlığı yaptığı için "potansiyel suçlu" ilan ediliverdi. Oysa İyidil, tıpkı HSYK seçimlerinde "blok oy verilen adaylar" da olduğu gibi, TSK'da terfi edecek albay ve generaller için, kimlerin, kime oy kullandığının kayıtlarının arşivde olduğunu, darbecilerin terfisinde kimlerin, kime toplu oy kullanmasının tesbitinde 15 Temmuz'un sislerinin açığa çıkacağını beyan etti. Ne duruşma salonundan, ne de Genelkurmay karargahından "çıt" çıkmadı. Zira, son 5 yılda terfi edenlere kimlerin toplu oy kullandığı ortaya çıksa sorumluları da ifşa olacaktı! Bu konuda Askeri Yüksek Yargıda görev yapan ve 15 Temmuz öncesi ve sonrasında R.T. Erdoğan'a danışmanlık yapıp, sürmekte olan davalarda "bilirkişi" ve "tanık" olarak ifade veren, ismi bende saklı hukukçu; "İlk zamanlar İyidil'den şüpheleniyordum ve kanaatim olumsuzdu. Bu yöndeki raporlarımı da inkar edemem. Ancak, terfilerde İyidil'in hiç birine oy vermediğini görünce vicdanen rahatsız oldum" beyanını özelde bana yapmış olsa da duruşmalarda tekrar edeceğinin altını çizmiştir. Ve fakat... Anlaşılan 17-25 Aralık sürecine rağmen TSK'daki son 7-8 yıllık terfilerde kimlerin, kime oy verdiğinin ortaya çıkmasını istemeyenler var. Bu oylamalar ortaya çıkarsa TSK'daki ayakları ile beraber, siyasi destekçileri de ortaya çıkacağı için buna şimdilik izin verilmeyecektir.
***
Korgenerallerden birisi de İlhan Talu... Önceki yazılarımı lütfen inceleyin. Devrin Genel Kurmay Başkanı, İstihbarat ve Harekat Başkanlarından şüphe ettiği için tüm yetkileri verdiği Talu'ya sahip çıkmadığı gibi aleyhinde ifade vermesi, saat, dakika, saniyelerin takip edildiği görüntülere bağlıyorsa yanılır. Uygulasınlar "FETÖMETRE"yi ne Talu, ne İyidil, ne Yılmaz, ne de Güvenç ve Öztürk'ün izi bile bulunmaz! Ama bir şartla... Başta Mehmet Dişli, Mehmet Partigöç, Semih Terzi, Erhan Caha ve 25-30 isme kim, hangi kriterle oy vermiş. Çıksın ortaya! Sadece Generaller mi? Genç subayların sicillerinin kimler tarafından, nasıl bozulduğu da günün birinde bilinecek! Yazmaktan, konuşmaktan, doğruları kamuoyu ile paylaşmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!..