Korkma!..
İstiklal Marşı'mız, "Korkma!" diye başlar...
Başında ne kadar karabulutlar gezerse gelsin tıpkı İstiklal Savaşı'nda olduğu gibi; orduların dağıtılmış, tersanelerin ele geçirilmiş, topun tüfeğin elinden alınmış olsa da, "Ulusun, korkma nasıl böyle bir imanı boğar, Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" diyerek ayağa kalkacaksın.
Senin özünde yiğitlik ve mertlik var. "Ben gidersem devlet yıkılır" diyen insanlara inanmayacaksın. Oğuz Kağan'dan bugüne kadar cihanşumul devletler kurmuş ecdadımız gibi milli iradene sahip çıkacak iman dolu yüreğinde her engeli aşacaksın.
Milliyetçiliği ayaklar altına alan ve Apo'ya Sayın diyenlerin selamına, kelamına inanmayacaksın. Senin duygu ve düşüncelerine tercüman olamayanlar derdine derman da olamazlar. Tarihe şöyle bir bak, tutsak yaşadığımız ve sömürge altına girdiğimiz vakimidir.
"Ey Türk Yüksel senin için yükselmenin hududu yoktur" diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten başka tutunacak hangi dalımız var?
Türk devletinin bekasını kendi siyasi ikballerine bağlayan ve siyasi ömürlerini uzatabilmek adına her gün kırk çeşit yalan söyleyenler bu topraklarda nice padişahların sultanların saltanatların gelip geçtiğini ama Türk milletinin her şeye rağmen devletsiz kalmadığını bilmezler mi acaba?
Şurası bir gerçek ki; geçen yüzyılda Oğuzhanlar, Alparslanlar, Fatihler, Mustafa Kemaller nasıl ortaya çıkmışsa gelecek yüzyılda da Türk'ün bu yiğit kahramanları tarihteki yerini mutlaka alacaktır. Su akar yatağını bulur.. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın.
Bu toprakların üzerine Hilal'in şavkının vurmadığı bir gün ve yıldızların gökyüzünde parlamadığı bir an biliniz ki Türk'ün hükümranlık hakları bitmiş demektir.
Devlet dediğiniz bir mefkûredir. Mefkure yoksa aşiretten öteye gidemezsiniz. Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurarken her şeyi inceden inceye hesap etmiş devletin rejiminin demokratik yönetim biçimine büyük önem vermiştir. "Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir" sözüyle Türk milletinin esir olamayacağını ve esaret altına giremeyeceğini ilan etmiştir.
Ancak bugüne geldiğimiz noktadan yargı yürütme ve yaşamanın tek adamın insaf ve merhametine terk edildiğini görüyoruz. Her ne kadar sayın Cumhurbaşkanı tek adam değilim dese de bürokraside yargıda, devleti devlet yapan bütün kurumlarda herkes onun iki dudağı arasında çıkacak sözüne bakmaktadır.
Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin vatandaşlarımızın gözünde hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Çünkü Cumhurbaşkanı tarafsız olmalıdır. Bir siyasi parti lehine sokak sokak gezmemelidir. Seçim meydanlarında muhalefet partilerini sürekli suçlayarak ve onlara hakaret ederek taraf olmamalıdır. Devletin tepesi uzlaşmanın barışın ve kardeşliğin temsilcisi olamıyorsa bırakın devleti aşireti bile yönetemezsiniz.
Bir devleti çözüp dağıtmanın en kolay yolu Erk'ler arasında birbirine güven duygusunu zedelemek ve onları kendi halinde karar veremez, iş yapamaz hale getirmektir. Bugünkü ucube sistemin bizi sürüklediği çıkmaz sokak budur.
Memlekette ne kadar akademisyen varsa sayın Cumhurbaşkanı konuştukça Padişahım çok yaşa demektedir. Sivil toplum örgütleri ve muhtarlar elleri patlayıncaya kadar kendisinin alkışlamaktadır.
Ruh ve asaletteki maya bozulunca bizi biz yapan değerlerin hiçbir anlam ifade etmediğine şahit oluyoruz. Bilimin ve ilimin yerimi biat kültürü almış. O ne derse sözümüz odur zihniyeti demoklesin kılıcı gibi başımızda sallanır hale gelmiş...
Ben gidersem devletin bekası tehlikeye düşer masalına artık karnımız tok. Koskoca devletin geleceği bir kişinin koltukta oturmasına bağlı olacak şekilde pamuk ipliğine bağlı değil..
Mustafa Kemal ruhu ölmemiştir henüz..
Türk gençliği atasının yolundan ayrılmayacağına dair her gün yemin etmekte ve iman tazelemektedir.
Korkma, diye başlıyor İstiklal Marşımız.
Korkma!..