Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

KKTC’nin tanınması ‘çağrı’ safhasından ‘fiili tanınma talep etme’ safhasına geçilmeli

Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2022’de 78., 2023’te 79. BM Genel Kurulları’nda yaptığı KKTC’nin tanınması çağrısını Salı günü başlayan BM 79. Genel Kurulu’ndaki konuşmasında bir kez daha tekrarladı. Erdoğan konuşmasında, Doğu Akdeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip ülke olan Türkiye’nin anahtar rolünün yadsınamayacağını belirterek, "Kıbrıs Adası’nın kuzeyi ve batısında, ilan edilmiş kıta sahanlığında Türkiye’nin, Ada’nın tümünün etrafında ise Kıbrıs Türklerinin hakları vardır" açıklamasını yaptı. Anavatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kıbrıs Barış Harekâtı’nın üzerinden 50 yıl, Rumların ortaklık devletini gasp etmesi sonucunda Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının üzerinden ise 61 yıl geçti. O günden bugüne kadar Ada’da barış ve sükûnet hakim oldu. Kıbrıs meselesine adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm getirilmesi için samimi irade ortaya koyan taraf, daima Kıbrıs Türkleri ve Türkiye’ydi" dedi. "Federasyon modeli artık geçerliliğini tamamen yitirmiştir" ifadelerini kullanan Erdoğan, açıklamasının devamında ise şunları kaydetti: "Ada’da iki ayrı devlet ve iki ayrı halk vardır. Kıbrıs Türklerinin müktesep hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüleri yeniden tescil edilmeli, tecrit artık son bulmalıdır. Bugün uluslararası toplumu bir kez daha Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya davet ediyorum." Erdoğan BM Genel Kurulu’nda 3. kez KKTC’nin tanınması çağrısı yapmıştır; bu oldukça memnuniyet vericidir ancak KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde KKTC’nin uluslararası toplum tarafından fiilen tanınmasının da önemi ortadadır. KKTC’nin biran önce tanınması 2025’te gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçiminde federasyonu savunacak olan adayın elini boşaltacak, iki devletli çözümü savunan, KKTC’ye sahip çıkan adayın kazanma şansını yükseltecektir. Yıllardır yazdığım yazılarda, katıldığım televizyon programlarında Kıbrıs Türk halkının tek hedefinin TANINMA olması gerektiğini, yaşanmakta olan birçok sorunun KKTC’nin tanınmasıyla bertaraf edileceğine vurgu yapmaktayım. Tanınma hedefini sulandıracak, bu hedeften saptıracak alternatif söylemlerin davamıza zarar verdiğini de defalarca paylaştım. Bu köşede 4 Temmuz tarihinde yayımlanan “Tanınma hedefinden sapılamaz… Geri adım atılamaz! Hedef tektir; tanınmadan başka yolumuz yoktur…” başlıklı yazımda şunları yazmıştım: “Şu andaki tek hedefimiz devletimiz KKTC’nin tanınmasıdır; Türkiye’nin desteklediği, Cumhurbaşkanı Tatar’ın savunduğu siyaset, iki devlete dayalı çözüm de bunu gerektirmektedir. Gelinen noktada, KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, "KKTC tanınsın demiyoruz" diye bir cümle kurmaktan kaçınmalı, 3D denilen, ‘direkt uçuş, direkt ticaret ve direkt temasa razıyız’ diyerek, tanınma hedefimizden sapma veya geri adım atılıyor anlamı çıkarılabilecek söylemlerden kaçınmalıdır. Cumhurbaşkanı Tatar, 2. Cumhurbaşkanı Talat’ın görevi boyunca, KKTC'nin tanınması talebinde bulunmadan doğrudan ticaret, doğrudan uçuş ve izolasyonların kaldırılması için çok uğraştığını, başaramadığını unutmamalı, KKTC tanınmadan bunların elde edilemeyeceğini ise aklından bir an bile çıkarmamalıdır. Bu aşamada şu soruları sormak zorundayım: Tanınma olmadan iki devletli çözüm nasıl gerçekleşecektir? İki devletli çözümün yegâne şartı KKTC’nin tanınması değil midir? 3D gibi açılımlar, ‘KKTC tanınsın demiyoruz’ gibi söylemler, Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda 2 kez yaptığı(önceki gün 3.kez çağrı yapıldı) KKTC’nin tanınması çağrılarından geri adım değil midir? KKTC TANINMALIDIR talebinin cesaretle ve yüksek sesle dile getirilmesi şarttır. KKTC tanınmasın, 3 D’ye razıyız demek bizi bir yere götürmez. KKTC tanınırsa diğer taleplerimiz zaten sorunsuz gerçekleşecektir. 3D söylemi, arabayı atın önüne koymaktan başka bir şey değildir ve bizi hiçbir yere götürmeyecektir. Bu Tayvan statüsüne razı olmaktır. Bazılarını bu açılım tatmin edebilir ama 1,5 asır süren bir mücadele sonucu bağımsız devlet kuran Kıbrıs Türk Halkını tatmin etmez, Büyük Türk Milleti’ni tatmin etmez. Tanınma Kıbrıs Türk halkının hakkıdır. KKTC Cumhurbaşkanlığı makamında oturan her kim olursa olsun bu hakkımızı, haklı talebimizi tavizsiz savunmak zorundadır. KKTC'nin tanınmasını savunmak iki devletli çözümün gereğidir. KKTC tanınmadan iki devletli çözüm sağlanamaz. KKTC'nin tanınmasını istemeyiz derseniz iki devletli çözümü nasıl gerçekleştireceksiniz?” 12 Eylül tarihinde “3D söylemi bizi tanınma hedefinden uzaklaştırır; Rum’un insafına bırakır!” başlıklı yazımda ise KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun 3 D konusundaki görüşlerine yer vermiştim. Ertuğruloğlu, Direkt Uçuş, Direkt Temas, Direkt Ticaret’in Kıbrıs Türk halkının hakkı olduğunu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tanınmadan bunların gerçekleşmesinin tek yolunun Rum tarafının onay vermesine bağlı olduğunu ve “O zaman ben şunu sorarım; bunca yıldır verilen bir mücadele vardır. Verilen şehitler var, gaziler var, ödenen bedeller var. Hâlâ daha bedeller veriliyor. Bu bedeller gün gele Rum’un insafıyla yaşayalım diye mi verildi?” diyerek 3D konusundan uzak durulması gerektiğinin önemine değinmişti. Salı günü Erdoğan’ın 3. Kez BM Genel Kurulu’nda KKTC’nin tanınması çağrısı yapması sonrasında, bizleri tanınma hedefinden uzaklaştıracak, Rum’un insafına bırakacak, ödediğimiz bedelleri boşa çıkartacak 3D gibi söylemlerden muhakkak kaçınılması gerekmektedir. Yapılması gereken sadece ama sadece tanınma hedefine kilitlenmektir. KKTC’yi tanımaya hazır birçok ülke vardır; dolayısıyla KKTC’nin tanınması için ‘çağrı’ safhasından artık fiili tanınma safhasına geçilmeli diplomatik kanallar devreye sokularak KKTC’nin tanınması sağlanmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları