Kırmızı Kitap arzuya göre değil gerçeğe göre oluşturulur
Halk arasında Kırmızı Kitap olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB), sonu “5” ve “0” ile biten yıllarda gözden geçirilerek yeniden düzenlenir. Ara yıllarda ise ihtiyaç halinde revize edilir. MGSB, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nin koordinatörlüğünde ilgili bakanlık ve kurumların katkısı ile hazırlanmakta, hazırlanmayı müteakip başta Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri ve İçişleri Bakanlıkları ve diğer ilgili kurumların görüşü alındıktan sonra dokümana son şekli verilerek MGK’ya sunulmaktadır. Bu usul kapsamında MGSB yeniden düzenlenmiş ve son aşamaya gelmiştir. Devletin milli güvenlik siyasetinin tespiti ve uygulaması sorumluluğu esas itibariyle Bakanlar Kurulu’na aittir. Belge, önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek olan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında ele alınacak, karara bağlanacak ve görüş olarak Bakanlar Kurulu’na sunulacaktır.
Çok gizli olması gereken ve “Bilmesi Gereken” prensibine göre ancak ilgili kişilerin bilgi sahibi olduğu bu dokümanın bazı ayrıntıları geçenlerde medyada yer almıştır. Bu konun medyaya bir ihmal neticesinde mi sızdığı, yoksa iç siyasi düşüncelerle bilinçli olarak mı sızdırıldığı bilinmemektedir. Medyadan edinilen bilgilere göre dış ve iç tehdit algılamalarında radikal değişiklikler olduğu, birçok ülke ve anlayışın tehdit olmaktan çıkarıldığı veya dönüşüme tabi tutulduğu anlaşılmaktadır. Ancak diğer taraftan çağın gereklerine uygun bazı yeniliklerin getirildiği de görülmektedir.
MGSB, ülke güvenliğinin stratejisini çizer, ilgili kurumlar bu stratejiye göre kendi dokümanlarını hazırlar. Örneğin bunlardan biri de Türkiye Milli Askeri Stratejisi (TÜMAS) dokümanıdır. TÜMAS, anayasa, kanunlar, MGSB ve kendisine verilmiş vazifeleri yerine getirmek için TSK tarafından hazırlanır. Hazırlanmasında genelde 20 yıllık bir süre içindeki Milli Askeri Stratejik hedefleri, bu hedeflerin elde edilmesinde uygulanacak stratejileri, buna göre ihtiyaç duyulan kuvvet yapısını, harbe hazırlık durumunu, idame ve geliştirme esaslarını kapsar. 2 yılda bir revize edilir. Harp silah ve vasıtalarının tedarik planlaması da bu esaslardan yola çıkılarak, Stratejik Hedef Planı ve On Yıllık Tedarik Programları halinde hazırlanır.
Yukarıda TSK ile verilen örnekte görüleceği üzere MGSB, sadece mevcut duruma göre değil, geleceğin planlamasına ışık tutacağından, yapılacak değerlendirme neticesinde muhtemel gelişmeler ve potansiyel tehditler dikkate alınarak hazırlanması gereken bir doküman durumundadır. Ancak hazırlanmakta olan MGSB’nin önemli birçok bölümünde, mevcut durumun, niyet ve arzuların, hatta ideolojik düşüncelerin etkisinde kalındığına ilişkin bir kanaat oluşmaktadır. Tehditler, düşünceye göre kâğıt üzerinden silinmekle ortadan kalkmaz. Gerçektirler. İyi komşuluk münasebetleri ve zaman zaman ortaya çıkan ortak menfaatler, o an ve birkaç yıl için sorunların derin dondurucuya konmasına sebep teşkil edebilir. Ancak zaman ve şartlar değiştiğinde sorunların buzları yeniden çözülebilir.
Dış tehditlerin değerlendirilmesinde tarihi süreç mutlaka dikkate alınmalı, ülkelerin niyet ve maksatları ile bunları uygulama imkân ve kabiliyetleri hesaba katılmalı, ulusal çıkarlar ve ulusal hedefler gözetilmeli, aldatıcı ve geçici durumların etkisinde kalınmamalıdır. Güvenliğin, komşularla iyi geçinerek de sağlanabileceği gibi yanıltıcı bir durum içinde de olunmamalıdır. Bu durum düşmanca hareket edilmesi anlamında değil, tedbirli olunması anlamında algılanmalıdır.
İç tehdit kapsamında, devletin vatandaşının potansiyel tehdit olarak görülmesi gibi yanıltıcı bir söylem içinde olunmamalıdır. Vatandaşlarımızın içinde iyi niyetli olmayanların, hatta teröristlerin de bulunduğu ve bulunabileceği dikkate alınmalıdır. Eğer durum böyle kabul edilmeseydi halen mevcut olan ikiyüzbin kadar emniyet personeline de gerek kalmayacağı sonucu ortaya çıkardı.
ABD ve Rusya gibi güçlü ülkeler Milli Güvenlik Stratejisi olarak hazırladıkları belgelerini internetten dahi yayımlamaktadırlar. Ancak yayımlanan kısımları ya arzu ettikleri dış politikanın oluşmasına, ya da caydırıcılık etkisi yaratmasına imkân sağlaması maksadını taşımaktadır. Bizim de buna benzer uygulama içinde olmamız düşünülebilir. Ancak gizli olması gereken kısımları mutlaka gizlenmeli ve belge duygulara değil, gerçeklere dayanmalıdır.