Kırmızı çizgi çıkmazı
Suriye’deki çatışmalar iki yıldır devam etmektedir. 100.000 kişinin öldüğü, sadece Türkiye’deki mülteci sayısının 400.000 civarında olduğu, bunun 200.000 kadarının sınır boyundaki kamplarda, 200.000 kadarının da sınıra yakın şehirlerde olduğu, yetkililerce açıklanmıştır. Defalarca Suriye’ye müdahale edileceği yorumları yapılmışsa da bu konuda bugüne kadar ciddi bir adım atılmamıştır. Bunun nedeni, Suriye’deki çatışmanın vekâleten bir çatışma olmasıdır. Vekâlet verenler de bir tarafta Suriye devletinin arkasındaki başta Rusya olmak üzere İran ve Çin, diğer tarafta da ABD başta olmak üzere Batı dünyası, Türkiye ve bazı Sünni ülkelerdir.
Bu kadar insanın öldüğü ve çok sayıda kişinin mülteci durumuna düştüğü bir ortamda Suriye’ye muhtemel askeri bir müdahale, son günlerde daha çok konuşulmaya başlanmıştır. Bunun sebebi de Esad’ın çatışmalarda kimyasal silah kullandığı iddiasına dayanmaktadır. Kimyasal silah kullanıldığına ilişkin, doğruluğu muhtemel olan bazı kanıtlara ulaşıldığı da söylenmektedir. Obama’nın kimyasal silahların kullanılmasını “kırmızı çizgileri” olarak açıklaması, bir dış müdahale olasılığının yakınlaştığı şeklinde değerlendirilebilir.
***
Gelişen durum ve açıklamalar, Suriye’ye askeri bir müdahale yapılabileceği ihtimalini artırsa da bunca insanın öldüğü, mülteci durumuna düştüğü, şehirlerin yakılıp yıkıldığı, buna rağmen ABD ve Batı’nın kılını bile kıpırdatmayarak bu süreçte yapmadığı bir müdahaleyi, Esad’ın kimyasal silah kullanmasını bahane ederek gerçekleştirilmesinin oldukça düşük bir ihtimal olduğu düşünülmektedir. Araştırmalar neticesinde kimyasal silah kullanımı kesinleşse bile, müdahale ihtimalinin yine de düşük olacağı söylenebilir.
Müdahalenin yeniden gündeme gelmesinin nedeni olarak ABD’deki Yahudi lobisinin bu konudaki çabaları gösterilebilir. Lobi, İran’a karşı ABD tarafından veya İsrail’le müşterek olarak bir müdahale yapılmasını arzu etmekte ve bu konuda yönetime baskı yapmaktadır. Bu nedenle lobinin, İran’ın desteklediği Suriye’ye yapılabilecek bir müdahalenin İran’ı zor durumda bırakabileceğini ve muhtemel bir İran müdahalesinin kapısını da aralayabileceğini hesapladığı değerlendirilmektedir. ABD yönetiminin de bu baskıyı hafifletmek için müdahale yapılabileceği hissini verdiği düşünülebilir.
ABD’nin, mevcut ekonomik durumunu, Afganistan ve Irak örneklerini, Suriye’deki şartların Libya’ya benzemediği gerçeklerini ve ABD kamuoyunun müdahale konusundaki isteksizliğini dikkate alarak, daha rasyonel davranma temayülünde olduğu anlaşılmakta, bu nedenle çok özel durumlar hariç müdahaleye yanaşmayacağı kıymetlendirilmektedir.
***
ABD’nin, Rusya ve Çin’i karşısına alan askeri bir müdahaleye ancak, İsrail’in güvenliğinin tehlikeye düşmesi veya cihatçı grupların Suriye’de yönetime hâkim olma durumunun ortaya çıkması halinde başvurabileceği ifade edilebilir. Bu noktadan hareketle Obama’nın ortaya koyduğu kimyasal silah kullanımına ilişkin ‘kırmızı çizgi’nin fazla öneminin olmadığı, bunun iç dengeleri korumaya ve Suriye’yi destekleyenlere gözdağı vermeye yönelik olduğu değerlendirilmektedir.
Suriye’deki çatışma her ne kadar yönetimle muhalif gruplar arasında cereyan ediyorsa da bunun bir Sünni-Şii çatışması durumuna geldiği, Irak’taki çatışmaların da gittikçe bu şekle dönüşmekte olduğu düşünüldüğünde, bölgede genel bir Sünni-Şii savaşının çıkması da mümkün görülmektedir. Buna İsrail’in değişik nedenlerle Suriye’ye yaptığı hava taarruzları da eklendiğinde durum daha da kötüleşmektedir. Türkiye’nin de bu istikrarsızlıktan etkilenmesi kaçınılmazdır.
Bu durumda çözümün, defalarca ifade ettiğim gibi, kilit ülke Rusya’yla yapılacak istişareler sonucunda ortaya çıkabileceğini tekrarlamakta fayda görmekteyim. ABD Dışişleri Bakanı’nın Rusya ziyaretinden, ABD ve Rusya liderlerinin görüşmesinden bazı sonuçlar alınması beklenebilir. Ayrıca Türkiye Başbakanı’nın ABD ziyareti de bu konuya katkı sağlayabilir. Aksi takdirde, Türkiye’nin de maalesef taraf olduğu bölgedeki durum daha vahim sonuçlar doğurabilir.