“Kırmızı bülten!”
Gazze’ye yardım malzemesi götüren 6 gemiye İsrail’den 150 kilometre uzaklıktaki uluslararası sularda İsrail ordusu tarafından müdahale edilmiş, 10 yolcu İsrail askerleri tarafından katledilmiş, 60 aktivist tartaklanmış, yaralanmış, Türklerin başına çuval geçirilmiş, İsrail’e götürülmüştü.
Nevşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, bu gemide bulunan AA muhabiri Yücel Velioğlu’nun açtığı davayı neticelendirdi ve İsrail’i maddî ve manevî tazminat ödemeye mahkûm etti.
Size bir şey söyleyeyim mi? Bu mahkeme kararından en fazla rahatsızlık duyacak olan Başbakan Davutoğlu ve onu oraya atayan kişidir.
Biliyorsunuz bu hadiseden sonra Erdoğan, “Bu aslında bir savaş sebebidir” demiş ve “Ama biz sabrettik” mealinde açıklamada bulunduktan sonra, meselenin “savaşsız” halledilmesi için İsrail’e üç şart koşmuştu:
1) İsrail açık bir şekilde özür dilemeli.
2) Özür, tazminat ödenmesi için yasal bir sorumluluğu ifade etmeli.
3) Gazze ablukası kaldırılmalı.
İsrail ve uluslararası kurumlarda bu konudaki görüşmeleri o günün Dışişleri Bakanı bugünün Başbakanı Ahmet Davutoğlu yürütüyordu. İsrail uzun bir suskunluk dönemine büründü ve aradan üç yıl geçtikten sonra “İsrail özür diledi” şeklinde bir açıklama yapıldı. Açıklamayı yapan, zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Netenyahu telefon açmış özür dilemiş, bu görüşmeye bir ara ABD Başkanı Obama da dâhil olmuştu. Açıklamaya göre İsrail tazminat ödemeyi de kabul etmişti.
Türkiye işte bu “özüre” inandırıldı.
Türkiye işin gerçeğini, İsrail hükümetinin akıl hocalarından Prof. Dr. BarryRubin’in bir Yahudi internet sitesinde kaleme aldığı bir makaleden öğrendi:
İsrail özür yerine, “Böylesi bir olayın yaşanmasından ve can kayıplarının olmasından dolayı üzgünüz” demiş ve “İnsani bir yardım olarak ve gönüllü bir jest olarak ölenler için tazminat öderiz” beyanında bulunmuştu. Bütün bunlar için ise Türkiye’deki mahkemelerde İsrail aleyhine davalar açılmaması şartını da koşmuştu İsrail. Ve yine İsrail, Gazze ile ilgili hiçbir değişikliği ise asla kabul etmiyordu.
Dünden bugüne bu metni “özür” diye bu millete pazarlayanlar, Nevşehir 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin İsrail’i tazminata mahkûm eden bu kararından memnun olabilir mi? Elbette olmaz, olamaz. Zaten İsrail kurşunları ile şehit olanların yakınlarının değil, İsrail’in yanında durduklarına dair elde kuvvetli deliller de yok değil.
İHH’nın açtığı dava sonucu İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nin İsrail baskınını yöneten komutanlar için “Yakalama emri” çıkarmasına rağmen, Türk Hariciyesinin bir türlü “Kırmızı Bülten” çıkarmayışı bu delillerin en kuvvetlisidir.
İHH Başkanı Bülent Yıldırım, defalarca açık çağrıda bulunmasına rağmen seçim meydanlarında birilerini “İsrail uşağı” olmakla suçlayanların, bu konuda üç maymunları oynuyor almasıdır.
Çok daha kötüsü ise...
Kamuoyunun çok da fazla bilmediği, yandaş ve merkez medyanın Türk halkından özenle gizlediği, Türkiye’den İsrail’e gidip orada askerlik yapan Yahudi kökenlilerin İsrail Ordusu tarafından Gazze saldırılarında görevlendirilmesi, onların da emir komuta zinciri içerisinde Müslüman Filistinlilerin kanına girdikten sonra Türkiye’ye dönüp, hiç cinayet işlememiş insanlar gibi işlerine güçlerine devam etmeleridir...
Evet, İsrail, İsrail dışındaki soydaşlarına ülkelerinde askerlik yapmayı yahut da çok yüksek miktarda bedel ödemelerini istemekte, askerliği tercih edenler “turist” kimliği yahut “çifte vatandaşlık” imkânlarını kullanarak İsrail’e geçip Gazze’de Müslüman kanı dökerek, dönmektedir.
Devlet dediğin bu kişileri zapturapt altında tutar. Dönüşte bileklerine kelepçeyi vurur. Asker, polis, istihbarat örgütleri bunun için vardır. Sen iç güvenliğini sağlayamaz, içinden çıkan adamlar senin dostlarını öldürüp ellerini kollarını sallayarak ülkene gelirse, senden hiçbir şey olmaz. Türk mahkemelerinin İsrail’e tazminat ödeme kararları vermeleri de seni rahatsız eder. Etmez diyorsan, Mavi Marmara’da 10 vatandaşımızı katleden İsrailli komutan ve askerler için “Kırmızı bülten çıkart” da görelim...
Yoksa sizin yüzünüzden Türk milletinin yüzü bir kez daha kızaracak...