Kılıçla İstanbul'u, tabloyla gönülleri fethetmek
II. Mehmed'in 1453'te Kostantiniyye'yi fethederek "İstanbullaştırması" ve "Fatih" unvanını almasından bu yana 567 yıl geçti.
Venedikli ortaçağ ressamı Gentile Bellini'nin 20 Kasım 1480'te tamamladığı ve Fatih'i canlı model alarak çizdiği ünlü tablosundan bu yana ise 540 yıl geçti.
*
Bugünlerde ise, bir başka Fatih tablosu gündemde.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 6,5 milyon TL ödeyerek İngiltere'deki müzayededen bir tablo satın aldı.
Fatih İstanbul'u kılıçla fethederken, Ekrem İmamoğlu bir tabloyla gönülleri fethetmek istedi!
Bellini çizerek tablo yaparken, İmamoğlu satın alarak siyasi tablo yapıyor!
*
Ancak tablonun durumu tartışmalı.
İBB'nin 6,5 milyon TL'ye satın aldığı tablonun üzerinde Bellini'nin imzası yok! (Öyle söyleniyor, imzası yayınlarda da görülmedi.)
Zaten İBB Başkanı İmamoğlu da, açıklamasında "Bellini'ye aittir" demedi, "Bellini'nin atölyesinden" dedi.
Arada dünyalar kadar, hatta çağlar kadar fark var.
Tıpkı, ortaçağ ile yeniçağ arasındaki fark gibi.
Kitle psikolojiyle oynamak
Kitleler kavramları bir bütün olarak algılamazlar.
İçlerinden en öne çıkan, popüler olan, anlatıcının vurguladığı, kendi kültürü çapındaki kavramı algılar.
Siz "Bellini'nin atölyesinden" dediğinizde, kitleler "Bellini'ye ait" diye algılıyor. Sağcısı da solcusu da, Atatürkçüsü de.
Kitleler, sürekli olarak tersini söyleseler de, asla hakikatleri duymak istemezler. Onlar için, hoşlarına gideni duymak önemlidir.
88 yaşındaki Anadolu (Karadeniz) kadını annemin "Yüzüme gül de arkamdan istediğini söyle" sözü çok tarihi, felsefi ve siyasal bir insanlık gerçeğidir. İnsanlığın algısal özetidir de.
*
AKP ile mücadele etmek ona benzemekle olmaz!
Onun taktiklerini benimsemekse mesele, konu bireysel iktidar (koltuk) noktasına gelip düğümlenir ve çözemezsiniz.
*
Ben bu gerçekleri söylüyorum diye bazı itirazlar duyuyorum.
Unutmayalım ve unutulmasın diye anımsatalım.
Ben Ekmeleddin İhsanoğlu'nun Atatürk'ün partisinden cumhurbaşkanı adayı yapılmasına anında ve tek başıma itiraz ettiğimde çok büyük tepkiler almıştım.
Söylediklerim ancak iki yılda anlaşılabildi.
Belki bugün, o gün bana sert eleştirilerde bulunanlardan bir kısmı utanç bile duyuyordur.
*
Fatih'in portresini almak, mirasına sahip çıkmak mıdır?
Bir tabloyu önemli ve değerli kılan nedir? Tablonun Fatih döneminde yapılmış olması mıdır?
Fatih'i resmeden ressamın Bellini olma ihtimali mi? Örneğin bu tabloyu siz ya da ben yapmış olsaydım değeri olur muydu?
Tablo Bellini'ye ait değil, atölyesinden çıkma! Peki, kime ait?
*
Fatih'in ünlü tablosunun (satın alınan değil, tarih kitaplarında gördüğümüz ve Fatih'in ölümünden tam 6 ay önce yapılan) Topkapı Sarayında yok edildiği söyleniyor.
Kopyasının National Gallery'de sergilendiği ifade ediliyor.
Alınan bu tablo da, güya, orada sergilenen imiş.
Peki, bir soru daha, tabloyu satan İngilizlerin "Milli" ve tarihi sanat galerisi mi, bir şahıs mı?
Kayıp zamanla yeniden buluşmak!
Hatıralar çok değerlidir.
İster belleklerde hatırlanan, ister sözel, ister sanatsal/kültürel-siyasal/bilimsel, ister yazılı ve ister anıtsal olsun.
Hatıralara sahip çıkmak da önemlidir.
Çağımızın filozoflarından Maurice Merleau-Ponty, Algının Fenomenolojisi'nde, "Kayıp zamanla yeniden buluşmak" kavramından söz eder.
*
Kayıp zamanlarımıza sahip çıkarken, gerçekleri yitirmemek gerekiyor.
Doğruları, muğlaklığa boğarak prim elde etmek yerine, gerçekleri söyleyerek tarihe sahip çıkmak önemlidir.
*
Yoksa, Fatih, yüzlerce yıl sonra, bu kez kılıcıyla değil ama tablosuyla İstanbul'da bazı koltukları devirebilir.
***
NOT: Yarınki yazımda Atatürk'ün defniyle ilgili çok önemli bir bilgi/vasiyete yer vereceğim.