Kıbrıs'ta "Alman modeli çözüm" yanıltması
KKTC'nin kuruluşundan sonra yapılan müzakereler, kazanılan egemenliğin nasıl geri alınacağına ilişkindir. Müzakereler sürecinde bazı yöneticiler, egemenliği Rumlara teslim etmekte sakınca görmeyen bir tutum izlemiştir.
Ancak konu, bazen direnç gösteren yöneticilerin dirayeti, bazen olayların lehimize gelişmesi, bazen de şans eseri bir kazaya uğramadan bugüne kadar gelmiştir. Fakat şimdi kaza "geliyorum" demektedir. Ortaya bir de bilinçsizce "Alman modeli çözüm" diye bir konu getirilmiştir.
Yanıltıcı bir model
Kıbrıs'ta, Goethe Enstitüsü tarafından düzenlenen toplantılarda, Kıbrıs'ın birleşmesine yönelik fikirler ortaya atılmıştır. Alman uzmanlar tarafından, Doğu ve Batı Almanya arasındaki farklılıkların giderilmesi ve Almanya'da duvar yıkıldığında, oradaki Sovyet askerlerinin gitmesi için yapılan pazarlıklar anlatılmıştır. Alman uzmanların KKTC katılımcılarına "cesur olun adımlarınızı hızlı atın" önerisinde bulunduğu söylenmiştir. Almanya deneyiminin Kıbrıs sürecine büyük katkısı olacağı ifade edilmiştir. Bu yaklaşım, birleşmeyi çok arzu eden KKTC yetkilileri tarafından kullanılabilecek bir argüman olarak görülmüştür.
Almanya'nın birleşmesi örneği büyük bir yanılgıdır. Doğu ve Batı Almanya'da yaşayanlar Alman'dır. Dinleri, ırkları, dilleri, geçmişleri aynıdır. Daha önce de bütün ve birleşik olduklarından akrabalıkları vardır. Birleşmeleri doğal ve kolaydır. Ancak Doğu Almanya'nın sadece 45 sene Sovyet kontrolünde kalmasına rağmen, bu süre içindeki ekonomik, kültürel, eğitim anlayışının ve materyalist bir toplum modelinde yaşamanın farklılıklarının giderilmesi ve doğunun batıya uyum sağlaması yıllar almıştır.
Irkı, dili, dini, kültürü, sosyal yapısı, tarihi, hatta hiçbir şeyi birbirine benzemeyen toplumlardan müşterek bir devlet olamayacağı aşikârdır. Şimdi KKTC insanıyla, GKRY insanının hangi benzerliklerinin olduğunu sormak gerekir.
Müzakereler endişeyle takip ediliyor
Başta ABD, AB ve BM'nin teşvik, telkin ve örtülü baskılarıyla yeni bir müzakere süreci sürdürülmektedir. Ayrıca GKRY, Akıncı ve yönetiminin iş başına gelmesini kendileri için büyük bir fırsat olarak görmektedir.
Müzakerelerde Türk tarafından taviz beklenmektedir. Türk tarafının da, kritik olan başlıklarda dahi "orta yol" adı altında bir takım tavizler verme niyetinde olduğu ve Birleşik Kıbrıs oluşturmaya hevesli görüldüğü anlaşılmaktadır. Euro'ya geçme düşüncesi bile vardır. KKTC Cumhurbaşkanı da, bu müzakerelerin son fırsat olduğunu söyleyerek, sanki bugüne kadar müzakere yapanların aklı yokmuş gibi davranmaktadır.
Kıbrıs Türküne uygulanan algı operasyonu
KKTC'nin egemen olarak kalmasının, hem KKTC hem Kıbrıs Türkü, hem de Türkiye'nin çıkarları için gerekli olduğuna inanan ve bunu savunan bir Kıbrıs Gazisiyim. Bir vesileyle 10 gündür KKTC'de halkın içindeydim. Toplum üzerinde nasıl algı yaratıldığını paylaşmak istedim.
İngiltere'de okumuş bir genç, babası Türk olmasına rağmen Türk olmadığını Kıbrıslı olduğunu söylüyor. Çok sayıda Rum arkadaşının olduğunu ifade ederek de çelişkiye düşüyor. 1963'te Binbaşı İlhan'ın eşi ve 3 çocuğunun, Türk Mukavemet Teşkilatı tarafından katledildiğini söyleyecek kadar beyni yıkanmış. Özel olarak yetiştirilmiş.
Müzakerelerde Maraş bölgesinin Rumlara bırakıldığı haberi yaygınlaşmış. Emare olarak, TSK'nın devir için etrafı temizlediği ifade ediliyor. Hâlbuki asker, çıkan yangını söndürmüş ve temizlemiş. Bir vatandaş da, teslim edilse bile önemli olmadığını, kendilerinin de girmelerine müsaade edileceğini söylüyor.
AB'ye üyeliğin yaratacağı ekonomik ve diğer imkânlar, bir cazibe olarak sunuluyor. Türkiye'den gelenler dönerse rahatlayacakları algısı da yaratılmış. Bağımsızlık, özgürlük, egemenlik, güvenlik duyguları yok edilmiş.
Hepimizin anlaması ve anlatması gerekenler
Kıbrıs, Ada'daki Türkler için, güven içerisinde, hür ve egemen olarak varlıklarını devam ettirebilecekleri bir vatana sahip olunması, Türkiye için de, ulusal güvenliğinin sağlanması, Doğu Akdeniz'deki etki alanının ve millî menfaatlerinin korunması meselesidir.
Konuyu mutlaka çözeceğim diye bugüne kadar sürdürülen politikalar bir tarafa bırakılamaz ve katlanılan fedakârlıklar görmezden gelinemez. Kıbrıs konusu, başka düşüncelerle taviz verilecek bir konu olarak algılanamaz. GKRY'nin daima KKTC ve Türkiye aleyhinde tavır gösterdiği ispatlıdır. Dikkatten uzak tutulamaz.
Kıbrıs konusu 1974'te çözülmüş, 1983'te bitmiştir. Adada 40 yılı aşkın süredir barış vardır. Bundan sonra yapılacak olan KKTC'nin uluslararası alanda tanınmasına yönelik politikalar izlemek, adını da Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak değiştirmektir.