Kıbrıs'ı, asla...
Kıbrıs uyuşmazlığına Rum gözüyle bakılınca, işlerin nerelere kadar vardığı, daha açık bir şekilde görülmektedir. İşte size, Rum lider Anastasiadis'in 5 gün önce Kathimerini gazetesinde yer alan ifadeleri: "İsviçre'de yapılacak olan 12 Ocak konferansı, sadece garantiler ve güvenlik konularına ilişkindir. AB üyesi Kıbrıs'ta, garantörler olamaz ve Kıbrıs Cumhuriyetinin lağvedilmesi ya da dönüşümü söz konusu değildir."
Buna göre çözüm için;1960'da kurulan ortak "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni Rumların iki darbe (Makarios ve Yunanlı subaylar) ve 11 yıl süren (1963-1974) Türk katliamı ile gasp ederek Adanın bütününe el koymasını kabul edeceğiz. Sonra; "Kıbrıs Cumhuriyeti'ni yaşatmak için 1959 Zürih ve Londra Antlaşmalarıyla Türkiye'ye tanınan "Garanti" ve "İttifak" antlaşmasının tanıdığı garantörlükten vazgeçip, Kıbrıs'taki askerlerimizi çekeceğiz. Böylece, tarihte bir gün bile Kıbrıs'ta hakimiyet kurmamış olan Rumlar, 307 yıl Türk egemenliğinde olan Adanın sahibi olacaktır! İşin özü budur.
Biz tekrar Anastasiadis, ne diyor ona dönelim: Müzakereler sonunda varılacak olan anlaşmada, Türk askerinin çekilmesine ilişkin takvimin, iç güvenlik, çözümün güvenliği, garantilerin kaldırılması vb. ilişkin düzenlemelerin yer alacağını, Türk askerinin geri çekilmesi için dört yıllık bir takvim öngörülmesi halinde "Kıbrıs Rum Devletinin" BM'den güçlü bir destek isteyeceğini, Güzelyurt gibi iade edilecek 'hassas konular ve bölgeler' olduğunu, bunlar karşılanmadan bir çözümün olamayacağını, dönüşümlü başkanlığı benimsemediğini, BM ve AB üyesi bir devletin ve vatandaşların, çözümün uygulanması için ne garantilere, ne de ordulara ihtiyacı olmadığını, Cenevre'deki konferansın beşli değil kesinlikle çoklu olacağını, orda AB'nin hazır bulunacağını ve BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesinin katılımının sağlanacağını, Türk tarafı ister kabul etsin ister etmesin, çoklu konferansın kesin olduğunu, Türkiye'nin doğal gaz yataklarında hak sahibi ve enerjide merkez olma düşüncesinin müzakerelere getirilmesine asla izin verilmediğini, kendisinin müzakerelerde en büyük başarısının, nüfus oranının, dörde bir (75-25) sayıldığını, serbest dolaşım, yerleşim, çalışma ve mülk edinmenin, her yerde engelsiz olacağını vurgulamaktadır.
Bu kısa özette görüldüğü gibi Rumlar toplumlararası görüşmelerde oldukça önemi mesafeler almışlardır. Kıbrıs'a "Acil Temas Grubu" olarak 23 Aralıkta yaptığımız temaslar sonunda şu izlenimleri edinmiştik:
1) Kuzeye çok sayıda Rum yerleşeceği için iki bölgelilik ortadan kalkıyor. 2) Türk nüfusu iyice azaltılıyor, Adadan Türk göçü bekleniyor. 3) Türklere verimli ve yeterli toprak kalmıyor. 4) Eşit egemenlik yok ediliyor. 5) Türkler, Rum devletinin azınlığı yapılıyor.
Görüşmelerin sonucu ne olursa olsun, Kıbrıs Türkleri ve Türkiye buna asla razı olmayacaktır. Bu husus iyi bilindiği için, İsviçre'de 5'li veya çoklu konferans düzenlenmekte ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katılımı beklenmektedir. Burada, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, BM Güvenlik konseyinin daimi 5 üyesi, AB, hatta Çin'inde katılımıyla şiddetli bir baskı uygulanacaktır. Eğer Türkiye'ye pes ettirilerek garantörlüğü sulandırıp, Türk askerinin Ada'dan bir şekilde çekilmesi sağlanırsa, diğer hususların teferruat olacağı hesap edilmektedir. Nitekim bu konuda da konuşan Anastasiadis şöyle diyor: "Türkiye'nin Cenevre konferansına katılacak olmasını 'tarihi bir an' şeklinde görüyorum. Türkiye'yi müzakere masasına getirme ve tarihi sorumluluklarıyla yüzleştirme, onlarca yıldır hedeflediğimiz bir şeydir." Bu tehditten sonra sözlerine devam ederek, Türkiye'nin niyetlerinin uluslararası toplum önünde teste tabi tutulacağını öne sürdü.
Kıbrıs'ın, Adada yaşayan soydaşlarımız ve Türkiye'nin bekası açısından hayati önemde olduğu malumdur. Özellikle de, emperyal güçlerin ülkemizde, bölgemizde ve Ortadoğu'daki kanlı nüfuz savaşları açısından, önemi çok daha artmıştır.
Bunun için Kıbrıs Milli Meselemizdir diyoruz. Bu gerçeği değerlendiren "Birlikte Türk Milletiyiz Hareketi" ve "Milli Düşünce Merkezi" olarak Türkiye Barolar Birliğinin katkılarıyla İstanbul'da bir panel düzenledik. Panelde ülkemizin çok değerli şahsiyetlerinden (E) Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve (E) Büyükelçi Şükrü Elekdağ konuşmacı, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu yönetici olacaktır. Ayrıca ülkemizin değerli tarihçisi Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın açış konuşması yapacağı panele eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk da katılacak ve düşüncelerini açıklayacaktır.
Panel: The Marmara Otelinde (Taksim/İstanbul) 5 Ocak 2017'de saat 13.00'de yapılacaktır. Bu bir vatan savunmasıdır; bütün vatansever kardeşlerimizi davet ediyoruz.