Kefen edebiyatı!
Meydanlarda bir kefen edebiyatıdır almış başını gidiyor.
Neymiş efendim siyasete kefeni giyerek çıkmışlar.
Mısır’da yüzde 52 oy alanı asmak isteyenler Türkiye’de bunu başaramayacaklarmış. Bu lafları sıradan insanın hazmetmesi beni şaşırtmıyor da okumuş, dünya görmüş, yaşını başını almış insanların af buyurun “yemesi” insanı ülkesi adına düşündürüyor!
Onlar hep söze “Yahu” diyerek başlıyorlar ya... Biz de bu kefen edebiyatını yiyenlere “Yahu” diyerek, soruyoruz, “Bu ülkede idam cezası kaldırılmadı mı? 40 bin kişinin doğrudan yahut dolaylı katili Öcalan bile idam edilemezken karton kahramanlık yapmanın neresi size cazip geliyor?”
Aslında bu “kefen palavraları” niçin sıkılıyor, bilmeniz lâzım.
Türkiye bölünüyor. Türkiye kantonlara ayrılacak, bir bölgesi “Kürdistan” olacak ve Davutoğlu, “Seçimleri kazanırsak Anayasa’dan Türklüğü kaldıracağız” taahhüdü vermedi mi? O saatten sonra “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” diye bir devlet ve bu topraklarda “Türk milleti” diye bir millet kalmayacak, bu kefen palavraları işte o gün gelene kadar bu gerçekleri milletin gözünden saklamak için sıkılıyor...
Muktedir ile onu elinden tutup “Başbakanlık oyna” diye meydanlara sürdüğü kişiler, önlerine gelene ağızlarını geleni söylerken, bir tek Öcalan’a ses çıkartmıyor, çıkartamıyorlar.
Siz milletvekillerinin dokunulmazlıkları var sanıyorsunuz, oysa milletvekillerine çok da güzel ve çok da rahat dokunulabiliyor da, bir Öcalan’a dokunulamıyor. Tek dokunulmaz Öcalan. Türkiye’nin en itibarlı ismi, AKP için Öcalan’dan başkası değil. Obama’ya laf söyleniyor, Putin’e çakılıyor, siyasi parti liderleri, muhalif yazarlar, iş adamları zaten ayaklar altında paspas haline getirilmiş, amma Öcalan’a laf yok.
Öyle olduğu, kendileri her ne kadar, “Dik durduk, eğilmedik” diye övünseler de AKP Diyarbakır Milletvekili adayı Salim Ensarioğlu, “Tek dik duran Öcalan” diyor, Vahdet gazetesine verdiği bir röportajda.
AKP’den milletvekili adaylığına soyunan gazeteci Orhan Miroğlu ise Türkiye’yi çoktan kantonlara bölmüş bile.
Yazarlık yaptığı gazetede, “Mardin kantonundan yazıyorum” diye başlıyor ve “HEP’e 90’lı yıllarda oy vereni parmakla gösteriyor ve ‘aha bu adam HEP’e oy veriyor’ diyorlardı, “Şimdi ise Ak Parti’ye oy verenleri parmakla gösteriyorlar “ diyerek adeta göbek atıyor. Üstelik bu satırları AKP gazetelerinin amiral gemisi, Star gazetesinde yazıyor.
Tam da burada yine Bülent Arınç’ın kulaklarını çınlatacağız. 2014’ün Ekim ayı başlarında, “Aman Allah’ım, kanton kuruyorlar. Yani şehirlerden biri başşehir, bir tane de meclisleri var, 6-7 tane da bakanları. Hasake bunlardan biridir. Kobane bunlardan biridir. Devlet olmaya yöneldiler” diye öfkeden küplere biniyor ve ekliyordu:
“-Arkalarında Esed var!”
İyi de peki Orhan Miroğlu Star’da “Mardin Kantonu” diyor, Star kimin gazetesi, Orhan Miroğlu kimin yazarı, ona Türkiye’yi kantonlara böldürten kim?
Tabii ki, “Diyarbakır Kürdistan’ın yıldızı olacak” diyen, Barzani’yi Diyarbakır’da “Kürdistan’a hoş geldin” diye karşılayan, Öcalan’ı dokunulmaz kılan ve Türkiye’nin en itibarlı adamı haline getiren kişi(ler)...
Öyle olduğu içindir ki, kanton işleri fiilen hayata geçmeden milletin gözü açılmasın diye, bir “Kefen edebiyatıdır” tutturmuş gidiyorlar.
Kefen giydikleri falan yok.
Çünkü Türkiye’de idam cezası kaldırıldı. Öcalan’ı bile asamadı bu millet.
Amma evet, ortada bir “kefen” işi var lâkin o “kefen” Türklüğe, Türk-Kürt kardeşliğine biçilmiş, devletin ve milletin bütünlüğünün ölüsünü gömmek için “dokunan bir kefen” maalesef...