Kaynayan Orta Doğu ve Türkiye modeli
Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki sistemlere karşı hareketler devam etmektedir. Tunus’u takiben Mısır’daki gelişmeler sonucunda Mübarek, yönetimi orduya devretmiştir. Ancak ordunun rejimi nereye kadar değiştirme niyetinde olduğuna ilişkin kuşkular vardır. “Mübarek’siz bir Mübarek rejimi” oluşturması da mümkün görülmektedir.
Libya’da iç çatışma devam etmekte ve çatışmanın uzayacağı değerlendirilmektedir. Bunu Yemen ve Bahreyn takip etmektedir. Diğer ülkeler ayaklanan muhalefeti, reform vaatleri, hükümet değişiklikleri ve bazı iyileştirmelerle yumuşatmaya çalışmaktadır. Libya’daki gelişmeler, Türkiye’nin Libya ile olan ticaret hacminin yüksekliği, Libya’da iş yapan şirketler ve burada çok sayıda Türk vatandaşının bulunması nedeniyle Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir.
Değişim rüzgârı Ankara’yı, izlediği politikalar nedeniyle yeni durumlarla karşı karşıya bırakmıştır. Ankara Arap ülkelerine açılırken, mevcut liderlerle ve rejimlerle iş birliği yapmıştır. Kurulu düzenlerden yana olmuştur. Bunu yaparken haklı olarak kendi çıkarlarına önem vermiş, fakat birçok konuyu da göz ardı ederek evrensel değerlerden uzaklaşmıştır.
Türkiye’nin yeni durumlara göre yeni politikalar oluşturması zaruri hale gelmiştir. Bu politikaları oluştururken yaşananları analiz etmeli, özellikle Orta Doğu’daki sorunların başında Sünni-Şii gerginliğinin rol oynadığını dikkate alarak onlara karşı eşit mesafede olmalıdır. Orta Doğu’da oyun yeniden kurgulanmaktadır. Bu kurgulanma kısa bir sürede gerçekleşebilir. Türkiye’nin bu yeni oluşumda, oyun belirleyici olma kapasitesi bulunduğundan elini çabuk tutması gerekebilir.
İran, ayaklanmalar sonucunda İslami yönetimlerin kurulmasını hesaplamaktadır. Ancak İran’daki muhalif hareketlerin artışı, İran yönetimini de endişelendirmiştir. İran, muhalif hareketleri durdurarak içerdeki dayanışmayı sağlayabilmek için, her zaman olduğu gibi, dışarıda gerilim yaratma yoluna gitmiş, bu kapsamda iki savaş gemisini, Süveyş kanalından geçirmiş ve Akdeniz’e ulaştırmıştır.
ABD’nin söylem olarak demokrasi, özgürlükler, insan hakları gibi değerleri ön planda tutmasına rağmen, uygulamada ülke rejimlerinin şekliyle ilgilenmediği, kendi kontrolündeki yönetimlerden yana olduğu, ancak kontrolünün de gittikçe zayıfladığı bilinmektedir. Gelişmeler spontane olmakla birlikte, sürecin ABD tarafından şekillendirilmeye çalışıldığı da görülmektedir. Bazı ülkelerin istikrara kavuşmasını istemesinin yanında, ayaklanmaları fırsata dönüştürüp istismar ederek, özellikle İran’daki rejimin değişmesine imkân yaratmaya çalışması da beklenmelidir.
Gelişmeler, Orta Doğu’daki baskıcı rejimlere tahammül sınırlarının aşıldığını, Arap liderlerin ülkelerini katı İslam yönetiminden koruma gerekçesiyle kurdukları otoriter rejimlerin sonuna gelindiğini göstermektedir. Ayrıca radikal dinci bir yönetimle halkı baskı altında tutan rejimlerin de sonunun geldiği anlaşılmaktadır.
İletişimin yaygın ve hızlı olması, insan hakları, özgürlükler, yeterli bir yaşam standardı ve bunları sağlayacak gerçek demokrasi anlayışını kolaylaştırmıştır.
“Türkiye Modeli” konuşulmaktadır. Ancak hangi Türkiye modelinin örnek olacağı önemlidir. Türkiye modeli algılamasına, Türk televizyonlarının Arap ve diğer İslam ülkelerinde yaygın olarak izlenmesinin ve bu nedenle Türkiye’ye karşı bir özenti duyulmasının sebep olduğu da açıktır.
Türkiye; kuruluş felsefesiyle başlayan, hilafet ve saltanatın kaldırılmasıyla devam eden, devrimleri ile modernleşen, devrimleri zaman içinde yerleşen, kadın-erkek eşitliğini gerçekleştiren, din ve ibadet özgürlüğünü güvence altına alan, cumhuriyetin ilerleyen döneminde çok partili sisteme geçebilen ve geçirdiği evrelerle demokrasisini geliştiren, laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti anlayışında bir sisteme sahiptir.
Zaman zaman bazı olumsuz gelişmeler olsa da sistem, kendi kendini onarabilme kabiliyetine sahip olduğunu ve sağlam temeller üzerine oturduğunu göstermiştir. Bunun için ülkemizin bu yapısının ve oluşan sağlam sisteminin kıymeti bilinmeli, Türkiye, Arap halkları ve Orta Doğu ülkeleri için örnek olarak alınmak isteniyorsa, bu nitelikleriyle örnek alınmalıdır. Aksi takdirde Türkiye, kabul edemeyeceğimiz bir model olmaya zorlanır.