Karayemişi da diktun mi uşuğum?
Annem, Trabzon’un Çamlık mevkiindeki Ahi Evren Hastanesi’ndeki odasında tedavi görürken, “Uşuğum” dedi, “Hatice yengen bir üzüm fidani verecek. Kokulu üzüm... Evun kapisinun önine dikersun. Nazmiye yengen da bir karayemiş fidani verecek, oni da dikersun.”
İkinci gidişimde, “Üzümü diktim anne” dedim. Annem “Karayemişi da diktun mi uşuğum?” diye sordu. Karayemişi de dikip gittiğimde fidanların fotoğraflarını gösterdim; “karayemişi de diktim anne” dedim. “Uyyy, uşuğum ben da rüyamda gördum oni” diye cevap verdi.
Kalp yetmezliğine bağlı rahatsızlıklar sonucu güçlükle nefes alan annemin benden tek isteği, bir orman köyündeki evimizin önüne iki fidan dikmemdi...
Hastanede ise hiçbir özel muamele istemediğimiz halde hastane personelinin annemle ve bütün hastalarla yüksek derecede ilgilenmesi güzeldi... Ahi Evren Hastanesi’ni kuranlardan, işletenlerden ve orada çalışan pırıl pırıl doktorlardan, hemşirelerden ve bütün çalışanlardan Allah razı olsun. Adına yakışır bir hastane olmuş...
***
İnsan için temiz hava ne ise ağaç için de toprak odur. Ağaç toprağa bağlı ise nefes alıp verebilir. Annem “Kıyametin kopacağını bilseniz dahi elinizdeki fidanı dikiniz” hadisini bilir ama nefes alamazken ve ziyaretçi akrabalarla helalleşirken iki fidan dikmemi istemesinden anladım ki o iki fidanın nefes alması ile kendi nefesi arasında bir bağ kuruyordu...
Böyleyken siyasi duruşu ne olursa olsun, insanlarımızın Taksim’de veya OTDÜ’de ağaçların kesilmemesi için hayatlarını feda etmesinin bir anlamı yok mudur? Medeniyet sadece yol mudur, yoksa medeniyet ağaçla olan ilişki ile mi başlar?
Karadenizlilerin çoğunluğu ağaçla dostluk kurar. Tarla açmak için ormanı yok etmeye kalkışmaz ama kıyamadığı çam ağaçlarının büyümesi sonucu, tapulu arazisinin hükümetlerin icraatıyla elinden alınmasına üstelik bu toprakların bir kısmının parayla kendisine satılmak istenmesine de sesini çıkarmaz... Fakat ağacı besleyen su kaynaklarının verimli olmayan küçük elektrik işletmeleri için belirli merkezlere toplanıp toprağın susuz bırakılmasına isyan eder, etmelidir... Ve bütün Türkler, Türk ordusunun fidanlarının balyozlarla ezilmesine de isyan etmelidir
***
Ağaç, hayat demektir. Türk mitolojisinde hayat ağacı motifinin büyük değeri vardır. Çuvaş Türklerinin bayrağındaki motif, hayat ağacını, ağaçtaki yıldız ise gökyüzü, yeryüzü ve yeraltını, böylece alemi temsil eder.
Şimdi 100 yaşına doğru ilerleyen tarihçi Kazım Mirşan ile birlikte, 10 yıl kadar önce Kazakların Alatau dediği dağların eteklerindeydik. Mirşan 19 kişilik kafilenin en önünde dimdik yürümüştü.
Kendisiyle yaşıt olan dev çam ağaçlardan tanıdık birini arar gibiydi... 200 metre daha yürüdükten sonra gövdesi en kalın ağacı seçmiş, kollarını açmış ve ağaçla kucaklaşmış ve iki dakika böyle kalmıştı.
Mirşan, elbette Müslüman’dı ama, atalardan kalma ibadetleri de unutmamıştı! Gerçekte ağaç, insan vücudundaki negatif elektriği emiyor ve toprağa veriyordu; bu da vücudun bağışıklık sistemini güçlendiriyor, dolayısıyla hastalıklardan koruyor ve ömrü uzatıyordu..
Mirşan, “Eski Türk inançlarının her birinin, Türk kozmolojisine göre bilimsel bir temeli vardır. Tarih içinde, bu tür davranışlara dinî anlamlar yüklense de esası bilimsel bilgiye dayanır. Türk kozmolojisinin bilimsel anlayışına, insanlık bugün de ulaşabilmiş değildir” demişti...
Bu tabloyu gördükten sonra, Trabzon’da ormana, İstanbul’da ağaçlara da selam vermeye başlamıştım...
Merhaba dostlar... Uzun bir ayrılık oldu; arayan soran herkese teşekkür ederim. İşin özü, annem sayesinde biraz doğayla
kucaklaştım...