Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Karartma Geceleri...

20 Temmuz 1974 tarihinin yeni nesil ile beraber yeni dönem yöneticileri için ne anlama geldiğini bilmiyorum. Ne yazık ki kimliklerinde taşıdıkları isimlerin hangi anlama geldiğini, niçin verildiğinden habersiz kitleler giderek kalabalıklaşıyor. 20 Temmuz 1974 sabahı uykudan kalkanlar Türk Ordusunun Kıbrıs'a "Barış Harekatı" yaptığı haberi ile uyandı. "Kıbrıs Çıkarması" olarak da bilinen bu tarihi vakayı canım memleketimin insanlarının çoğunluğu radyolardaki sabah ajanslarından duydu. Yıllar sonra "Vizontele" filminde işlenen konuda olduğu gibi televizyon hayatımızın bir parçası oldu. Varlıklı bir ailenin mensubu olmakla beraber 5 kardeşlik ailenin öğrenimini aksatacağı düşüncesi ile televizyon almayan merhum babam, Kıbrıs Harekatı yüzünden İstiklal marşı ile açılıp-kapanan teleizyonu alıp evimizin başköşesine koymuştu.

12 Mart Muhturasını henüz yeni geride bırakmıştı Türkiye. 1968'de esen siyasi rüzgarlar yüzünden kamplaşmaya başlayan gençlik 20 Temmuz çıkarmasıyla bir anda bütünleşerek gönüllü olmak için askerlik şubeleri önünde kuyruğa girdi. Siyah-beyaz görüntülerin hakim olduğu o günlerde bütün renklerin ay-yıldızlı bayrağa dönüşünün siyasi-sosyolojik ve psikolojik ortamını anlatan iyi sinema filmleri, edebi romanları, hafızalara çakılan şiirleri olmadı... Kıbrıs için Türkiye'ye bütün dünyanın uyguladığı ambargoyu da hatırlamaz çoğunluk. Milli Orduda milli silah gereksinimi, milli tüfek, milli gemi, milli uçak söylemlerinden geriye nelerin kaldığı da ortada.

20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile beraber Türkiye'de yeni doğan çocukların isimlerinde olağanüstü değişiklikler yaşandı. Devrin Dışişleri Bakanı Turan Güneş'in şifreli mesajındaki "Ayşe tatile çıkabilir" efsanesi ile kızların adı Ayşe oldu. Erkek çocukları Savaş-Barış-Bülent Ecevit'in Kıbrıs Fatihi, Necmettin Erbakan'ın "Mücahit" ilan edilmesiyle Bülent ve Mücahit isimleri yazıldı nüfus kütüklerine... Bizim doğduğumuz yıllarda Kıbrıs üzerinde uçarken düşürülen uçağımızın şehit olan pilotu Yüzbaşı Cengiz Topel'in isminin yeni doğanlarda yaşatılmasından sonra yine Kıbrıs için çocuklara konan şehit isimlerini bugün taşıyanlar, Kıbrıs'ın Türkiye için hangi kazanımlarını hatırlamıyor bile. Dahası o günlerde yaşanan "Karartma Geceleri"nin neden uygulandığını, karartmanın ne anlama geldiği bilenlerin sayısı da meçhul... Karartma günümüzde bilgi alış-verişinin kısıtlanması ya da yönlendirilmesi olarak algılanıyor. Oysa 1974'de Türkiye coğrafyasının önemli bölümünde geceleri ani uçak saldırısıyla bombalanmaya karşı ışıklar, mavi defter-kitap kapları olan kağıtlar ile sarılarak dışarıya ışığın sızmasını engelleme çabası ile karartılırdı. Bırakınız Ege-Akdeniz-Marmara sahillerini, başkent Ankara'da geceleri karartma yapılırdı. İkinci Dünya Savaşından kalan ani hava saldırısını Yunanistan'ın yapma gücü olmasa bile İstiklal Harbinden kalma yedi düvelin yani emperyalist devletlerin top yekün saldırı ihtimali, bu topraklarda yaşayan herkesi bir araya getirmeye yetiyor da artıyordu bile...

20 Temmuz 1974'de sağcı-solcu ayrımı sona erdiği gibi o günlerde "Şu Türk, öteki Kürt, diğeri sünni beriki alevi" gibi ayrımlara rastlamak da mümkün değildi. 20 Temmuz'un oluşturduğu ruh, 15 Temmuz sonrası Yenikapı'daki mitingin bir kaç gün sonra dağıtılması gibi suni oluşmamıştı. Et ile tırnak değil, et ile kemik gibi bütünleştirmişti.1974 Kıbrıs Harekatı'nın etkisi ile 1978'de bu satırların yazarı Kuleli Askeri Lisesi'ne girdi. Bizim kuşağın idealist çocukları, ODTÜ, Boğaziçi, İTÜ'de mühendis-mimar, Hacettepe'de doktor, Gazi'de öğretmen, Ege'de eczacı, Hava Harb Okulunda pilot, Kara ve Deniz Harp'de subay olup, Türkiye'ye uygulanan ambargoyu yıkarak "Milli ve Yerli üretim ve eğitim"i hedefledi. Bizim yitik kuşak, iradesini, idealini sümüklü bir şeyhe, ideolojik dogmalarından kurtulamayan siyasilere teslim etmedi. Sahi ne oldu "Karartma Geceleri"nin idealist gençleri? Nereye gitti bu nesil?

20 Temmuz 1974'de strateji adına ilk öğrendiğimiz şey "Kıbrıs Akdenizde uçak gemisi gibidir. Türkiye'nin güvenliği için şarttır"dı. Bugün "Yes be annem" nidaları ile Kıbrıs elden gidiyor. Birileri de ara gazı ile "Milli Uçak gemisi inşaa edeceğiz" narası atıyor... Şakası bir yana Kıbrıs elden çıktıktan sonra yapılacak uçak gemisine Kıbrıs adı verilirse yer yerinden oynar maazallah...

Suriye'den gece yarısı kaçırılıp getirilen sandukaya sınır içinde anıt mezar yapılınca tören ile açılışı yapılmıştı ya. Ege'de 19 ada elimizden çıktı. Kolayı var. Ege kıyılarında kupon arazi oluşturmak için dolgu yapılıp işgal edilen adaların isimlerini veririz olup biter. Lafa gelince "Misak-ı Milli" ya... Ankara'da "Kerkük Towers", İstanbul'da "Musul Konutları" yakışmaz mı?

Bizim kuşak da bir alem... Karartma Gecelerinden gelip Karartılmış Gerçekleri yazarak yürekleri mi karartıyoruz ne? Yine çok oluyoruz çook!..

Yazarın Diğer Yazıları