Kaos yılı
Bir yılı daha geride bıraktık. Türkiye'nin 2016'sı, cumhuriyet tarihinin en kanlı, en karışık, en korkutucu ve belki de en uzun geçen yılıydı. Terör saldırıları, patlamalar, darbe girişimi, siyasi ve ekonomik belirsizlikler... Tüm bu girişimlere karşı milletimizin sağduyulu tavrı, umudu ve provokasyon girişimlerini boşa çıkaran birlikteliği büyük felaketlerin önüne geçilmesini sağladı.
Ortak kimlik, aidiyet ve hepsinin üstündeki Türklük bilinci, kaotik gelişmelerde kurtarıcı bir ruh gibi ortaya çıktı. İnsanlar farklılıkları gözetmeksizin Türk bayrağının altında buluşup, tek vücut olduklarını bir kez daha kanıtladı. Tüm ayrıştırıcı partilere, şahıslara rağmen!
Birliktelik ruhu sadece Türklere has bir özellik değil aslında. 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD halkının birlikteliği, İspanya'daki terör saldırıları sonrasında milyonlarca insanın tek vücut halinde yürümesi, Fransa'daki IŞİD baskınları neticesinde oluşan tablo... Çok sayıda örnek var... Ancak Türkiye'de farklı olan; saldırıların, patlamaların hep iç çatışmayı tetiklemeye yönelik olması. Türk-Kürt savaşı, Alevi-Sünni ayrışması gibi... Dolayısıyla Türklerin "Millet olma ruhu" diğer ülkelerden çok daha farklı, çok daha anlamlı.
2016'da Suriye politikası
Türkiye'nin Suriye'de nasıl bir politikası olduğuna dair son 5 yıla baktığımızda, belirli bir çıkarımda bulunma şansımız yok. Çünkü neredeyse her ay değişen bir söylem ile karşı karşıyayız.
Çözüm sürecinde PYD dosttu, destek verildi, yaralılarına bakıldı, 29 Ekim'de "Kobani'ye yardım" adı altında peşmergeler topraklarımızı çiğnedi. Aradan çok zaman geçmedi PYD terörist oldu, elebaşının önüne serilen kırmızı halı kaldırılıp, yakalanması için kırmızı bülten çıkartıldı.
ABD öncülüğünde başlatılan Menbic operasyonuna Türkiye de topçu ateşiyle katıldı. Amaç, operasyonların yapıldığı noktaların IŞİD'ten temizlenmesiydi. Operasyonda Türkiye'nin de içinde bulunduğu koalisyon güçlerinin arasında PYD terör örgütü de yer alıyordu. Hatta hükümet nezdinde "Sayıları fazla değil, yüzde 20 kadar" sözleriyle konu doğrulanmıştı. Enteresandı!
Bu gelişme sonrasında Türkiye, IŞİD'in açık hedefi haline geldi. İstanbul Atatürk Havalimanı'nda gerçekleştirilen saldırı, Gaziantep'te düğün baskını ve Taksim'deki canlı bombalı saldırılarda onlarca insanımız hayatını kaybetti.
Rejim güçlerinin, ABD, Rusya ve İran'ın girmediği El Bab'a, PKK'nın koridorunu engellemek için girdik. 40 şehit verdik. Suriye'de IŞİD'i temizlemekle sorumlu uluslararası güçlerin ABD'li komutanı "Türkiye'nin El Bab operasyonları büyük bir mücadele örneği, sonuna kadar destekliyoruz" açıklamasını yaptı.
Oysa aynı komutan, PYD'nin silahlı güçlerini desteklemeye devam edeceklerini de açıklıyordu.
Kısacası El Bab'dan sonra, PYD'yi söküp atmak "ABD onay verirse" olacak gibi gözüküyor.
"Katil Esed gitmeli" denilirken, düne kadar düşman diye tanımlanan Rusya, yakın müttefikimiz olup ortak bildiriye imza atılıp, Esad'lı Suriye'ye onay verildi.
Kısacası belirsizlikler, değişkenlikler Suriye politikasında Türkiye'yi başarısız kılmış durumda. Bu cendereden en az kayıpla ve milli bir anlayışla kurtulmak durumundayız. Yoksa 2017 daha da zor geçecek.
Başkanlık rejimi
Tüm bu kaos yaşanmamış gibi, Türkiye'nin en önemli gündem maddesi darbeden ve Suriye olayından ziyade Başkanlık rejimi oldu. Böylesi bir dönemde rejim değişikliğini dayatmak, Yenikapı'da oluşan birliktelik tablosuna ağır darbeler indirdi. İndirmekle kalmadığı gibi, onlarca şehit haberinin geldiği günlerin akşamında birçok kanalın konusunun Başkanlık rejimi olması yayıncılığın Türkiye'de ne hale geldiğini gözler önüne serdi.
Yapılan büyük organizasyonlardan da anlaşılacağı üzere 2017'de de milletin değil, şahısların, rejim değiştirme sevdalılarının dertlerini, isteklerini konuşmaya devam edeceğiz.
Tek çözüm
Türkiye'nin tek çıkış yolu olan millî devlet yapısına ve onu kuran Türk iradesine saygı duymaktan geçer.
"Türk" ile kavgalı, cumhuriyetle kavgalı fikirler, kişiler saldırılarını ve dayatmalarını sürdürürse, yarınlarımızdan duyduğumuz endişe artar!
Sonuç olarak, 2017 başta olmak üzere önümüzdeki süreçte; Bedevileştirmeye, Araplaştırmaya inat Türklüğe sahip çıkmak tarihi bir misyon haline gelmiştir.
Her şeye rağmen iyi yıllar.